Belki de soğuk nedeniyle Kanada için yapılan benzetme ‘dünyanın kileri’ şeklindedir. Bunları zenginleştirmek istersem Çin için ‘dünyanın fabrikası’ ABD için de ‘dünyanın AVM’si’ diyebilirim. Hindistan’ı benzetmek bile istemiyorum ama Türkiye için belki de ‘dünyanın mutfağı’ olmak doğru hatta yararlı bir tanım olur. Afrika ise ‘dünyanın bahçesi’ olmaya uygun bir kıta.
Peki bu hep böyle mi kalacak? Belki de kıtanın vahşi batılı beyaz sömürgecilerine karşı yerli işbirlikçilerinin de ortaklığı sayesinde düştüğü yokluk, yaşadığı açlık, geri kalmışlık, salgın döneminde bir kez daha gözler önüne serilen çaresizlik ne zaman bitecek? Belki de Afrika Birliği (AU) tarafından ilk adımı 2019’da atılan kalkınma potansiyelinin artırılması, fakirliğin azaltılması projesi AfCFTA bir umut olabilir.
Kısa adı AfCFTA olan Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi (African Continental Free Trade Area) 1 Ocak 2021 itibariyle yürürlüğe girdi ve böylece dünyanın en büyük küresel serbest ticaret bölgesi oluştu. Hemen tüm Afrika’nın dahil olduğu bu serbest ticaret bölgesinde 1.3 milyara yakın nüfustan oluşan 3.4 trilyon dolarlık bir pazar söz konusu.
Bugün Çin, Pakistan üzerinden Mısır’a mal taşıyor, oradan da bütün Kuzey Afrika’ya yayılıyor. Orta Afrika’ya ve oradan daha aşağılara giriş için daha çok Cibuti tercih ediliyor. Zaten kuşak ve yolun bir hedefi de deniz yolu dışında karadan da Afrika’ya ulaşmak. Yani Çin uzunca bir süredir Afrika’da etkili işler yapıyor. Kıtada hatırı sayılır bir düzeyde yatırımlar ve nüfus barındırıyor.
Bu arada neredeyse tüm toprakları sömürgecilerce paylaşılmış durumdaki Afrika kıtasının lokal ve yetersiz mücadele kapasitesi canlandırılmaya çalışılıyor. Bazı ülkeler konumları, tarihleri, kültür ve ekonomik düzeylerine paralel adımlar atıyor. Mısır gibi Ortadoğu siyasetinde de etkileri görülebilen kalabalık bir ülke, kıtanın en büyük nüfusuna sahip Nijerya gibi petrole dayalı gelirlere sahip bir ülke, Güney Afrika gibi batı ile entegre bir başka ülke, halen daha Frank kullanan eski Fransız, Belçika sömürgesi bazı ülkeler, Hollanda İspanya Portekiz gibi ülkelerin yanında Almanya’sı, ABD’si yine en büyük faydayı sağlayanlar olacaktır, bu bütünleşik serbest pazarda...
Türkiye de Afrika pazarında var olabilmek için uzun bir süredir girişimlerde bulunuyor. Bu amaçla çok sayıda en üst düzeyde heyetlerle yapılan ziyaretler, uygulanan teşvik politikaları ile yol alınmaya çalışıldı. Kıtanın kalkınmasına katkıda bulunarak yarar elde etmek mümkündür. Türkiye de bu anlayışla Afrika’ya yaklaşmalı. Kıta barışına, ekonomik ve sosyal büyümeye katkı sağlamak için AfCFTA gibi girişimler desteklenmeli. Her Afrikalıya bir battaniye satmaktan öte Afrika’nın bu tür girişimlerine Türkiye’yi de tehdit eden kitlesel göç ile mücadele açısından da destek olmak gerekmektedir.
Bu sayede Afrika’ya gitmiş, yatırım yapmış bulunan girişimcilerin ve onların tedarik, satış ve teslimat ağlarının sürdürülebilirliğini sağlamak adına orada bulunan lojistikçilerin de önü açılacaktır. Afrika Türk iş dünyasının çeşitli kesimleri tarafından tespit edilmiş, gidilmiş yatırım yapılmış bir coğrafyadır. Şimdi de Avrupa’ya yakınlığı ve Afrika’nın diğer bölgelerine ulaşımdaki kolaylığı nedeniyle daha çok Fas, Türk lojistikçileri tarafından tercih edilen bir yatırım yeri olarak öne çıkmıştır. Afrika Serbest Ticaret Bölgesi, ister Fas ister başka bir kapıdan girilsin, Türkiye için büyük bir pazara ulaşmak demektir. İş dünyası lojistikçilerle el ele verip Afrika’yı bu gelişmelerle birlikte değerlendirmeli ve geçen yüzyılın sömürgeci beyazlarına alternatif paylaşımcı ve birlikte gelişimi hedefleyen yatırım ve girişimlere hız vermelidir. Yoksa ne Afrika’nın gözyaşı diner ne de Türkiye’nin geç kalmışlığı!
İlker ALTUN
[email protected]
Kargohaber Dergisi (Sayı:271)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.