Doğal bir afet ya da terör saldırısına bağlı olarak düşecek turizm kazancı ya da birilerinin savaş, ambargo gibi nedenlerle geçici olarak yapamadığı işleri yaparak geleceği kurtaramayız.
Ekonomideki zorlu günler bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Döviz kuru yerinde sayıyor. Katı şekilde uygulanan ve sonuçları enflasyonla mücadele açısından pozitif sinyaller veren uygulamaların yükü her kesim tarafından hissediliyor. Özellikle döviz kazancı elde edip harcamaları TL ile yapan iş dünyası bütçelerini tutturamıyor. İçinde bulunduğu şartlarda sattığı malı yerine koyamayan ihracatçı da lojistikçiye yükleniyor.
Nakliyecilerin ihracatçıları vadeli taşımalarla fonladığı biliniyor. Lojistikçiler, kur baskısı ve krediye erişimde zorluk yaşayan ihracatçıyı özverili bir şekilde desteklemekten yana. Ancak giderek uzayan vadeler, yeterince tedbir alamamış yerel şirketleri zora sokabilir. Euro ile fiyat verip işini yapıp, faturasını kestikten sonra 60, 90 hatta 120 gün sonra TL olarak tahsilat yapan bir nakliyeci, reel olarak gelir kaybına uğruyor. Yaşadığı kaybı soğurabilecek karlılık oranına sahip taşıma yapanlar için belki sorun olmayabilir ama öz kaynağı yetersiz yüzlerce firmayı zor günler bekliyor.
Sektörel sivil toplum kuruluşları zaman zaman üyeleri arasında bu meseleleri tartışıyor. En azından; tedbirli olmak, zararına taşıma yapmamak, doğru fiyat politikası uygulamak ve diğer mali ve ticari tedbirleri almak açısından karşılıklı olarak bir birlerini uyarıyorlar ama bu da bir yere kadar işe yarar. Türkiye de bir ekosistemin parçası ve ana ticaret ortağı Avrupa’nın performansındaki düşüklük, dolar enflasyonu ve dünya konjonktüründeki olumsuz değişimlerin etkisini kaçınılmaz olarak hissediyor.
Çevremizde yaşanan savaşların da Türkiye’ye ilişkin ağır sonuçları bulunuyor. Bunların başında düzensiz göçmenler geliyor. Sayıları üzerinde bir uzlaşma olmasa da milyonlarca göçmen Türkiye’de yaşıyor... Bugün ülkemizin en önemli sorunlarından biri durumuna gelen göç konusu, AB ülkelerinde çok daha küçük ölçekli yaşanırken bile seçim sonuçlarına yansımakta, sosyal sorunlara kapı aralamaktadır. Bunlar nedeniyle Avrupa ülkeleri sınırlarındaki tedbirleri ağırlaştırmakta, taşımacının ve Türkiye’nin ihracatının önündeki engelleri sınır güvenliği ve düzensiz göçle mücadele gerekçesiyle yükseltmektedir. Temel iş ortağı Avrupa’ya gitmek için vize alamayan, sınırlarda bekleyen Türk ihraç ürünleriyle dolu araçlar, ihracatın maliyetindeki artış demektir. Ticaretin ve paranın devir hızı ile birlikte değeri de azalmaktadır.
Türkiye gibi göreceli olarak büyük, dünya ile entegre, kendine özel etki alanı da bulunan bir ekonomideki yavaşlama, durgunluk ya da sektörel bir deyimle ‘motor soğutmak’ iyi olmayabilir. Gemi ya da tren gibi büyük bir aracı durdurup harekete geçirmek, kamyonu takoza alıp yeniden harekete geçirmek kadar kolay olmasa gerek.
İlker ALTUN
[email protected]
Kargohaber Dergisi (Sayı:314)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.