Bulgaristan’ın Türk nakliye araçlarının transit geçişlerini haksız ve hukuksuz olarak engelleme girişimlerine karşı İktisadi Kalkınma Vakfı (IKV) yaptığı bir duyuruyla yaşanan gelişmelere dikkat çekti.
Daha önce Bulgar makamları 7 Ekim 2013 tarihinde Türk araçlarının tümünü Kapıkule’den Bulgaristan’a giriş noktasında keyfi kontrollere tabi tutmuş ve tüm araçlara gerçek dışı ve haksız farklı gerekçelerle 1.500 ile 2.000 Euro arasında ceza uygulamıştır. Bu cezayı vermemek için Bulgaristan topraklarına giremeyen araçlar yüzünden oluşan araç yoğunluğu sebebiyle giriş de yapılamamış ve kilometrelerce uzunlukta TIR kuyrukları oluşmuştu.
Bulgaristan bu kez iki ülke Ulaştırma Bakanları tarafından imzalanarak taahhüt altına alınan 2014 yılı ilk altı ayı için 125.000 adet transit geçiş belgesinden sadece 5000 adet belgeyi Türk tarafına teslim etmiş ve kalan geçiş belgelerinin verilmesini Türkiye-Bulgaristan Kara Ulaştırması Karma Komisyonu toplantısı yapılması şartına bağlamıştır. Bu şekildeki geciktirmelerle Bulgar nakliyeciler lehine, Türk nakliyeciler aleyhine haksız rekabet de yaratılmaktadır. Zira bu sayede Uluslararası Nakliyeciler Derneğinin verilerine göre de Türkiye’den Bulgaristan’a gerçekleşen 60.000 ihraç seferinden 50.000’i Bulgar araçlarınca taşınmakta, sadece %20’si, yani 10.000 seferi taşınan yükün sahibi olan ülkemiz nakliyecilerince taşınabilmektedir.
Türkiye’den tüm Avrupa’ya yönelik ulaşım ve ihracat için büyük bir engel oluşturan bu durum uluslararası hukuka açıkça aykırıdır.
Türkiye ve AB arasındaki gümrük birliği iki taraf arasında sanayi mallarına uygulanan tüm vergi, miktar kısıtlaması ve eş etkili her türlü önlemi yasaklamıştır. Oysa Türk taşımacısına uygulanan ve giderek boyutları artan bu tür uygulamalar ticareti engelleyici eş etkili önlem oluşturmaktadır. Gümrük birliğinin ilkelerine kesinlikle aykırıdır.
Bilindiği üzere gümrük birliği öncelikle taraflar arasında malların serbest dolaşımını kapsar ve bunun gerçekleşmesi için sadece her türlü vergi ve miktar kısıtlamalarının ve bunlara eş etkili tedbirlerin kaldırılmasını değil aynı zamanda malların gümrük birliğine taraf olan devletlerin topraklarından transit geçişini de içerir (Esasen transit geçişin engellenmesi miktar kısıtlaması veya buna eş etkili tedbir olarak da değerlendirilmektedir).
AB Adalet Divanı da birçok kararında bu hususu teyit etmiştir. Divan’a göre: “Gümrük Birliği malların serbest dolaşımını zorunlu kılar. Söz konusu özgürlük bir üye ülkenin transit malların dolaşımını engellemesi veya buna müdahalesi durumunda tam olarak gerçekleşmiş olmaz. Bu kapsamda gümrük birliğinin bir sonucu olarak transit geçiş serbestisi genel bir prensip olarak kabul edilmelidir.” (Case C-115/02, Rioglass and Transmear, parag. 18).
Türkiye ile AB arasındaki gümrük birliğini düzenleyen 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın (OKK) bu Kararın AB Adalet Divanı kararları çerçevesinde yorumlanacağını öngören 66. Maddesi karşısında, Divan’ın bu içtihadının Türkiye-AB gümrük birliği için de geçerli olacağı açıktır.
Öte yandan bu olayda yaşanan ulaşımı engelleyici önlemler ve transit geçiş kotaları sadece gümrük birliği kurallarına değil, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına da aykırıdır. GATT Anlaşması’nın 5. Maddesi DTÖ üyesi ülkelerin transit mal geçişlerini serbestleştirmelerini ve birbirlerine karşı sınırlama getirmemelerini öngörmektedir. AB ve üye ülkeleri ile Türkiye de DTÖ’ye taraf olduklarına göre, bu ülkeler arasında transit geçişlere getirilen sınırlamaların da GATT’a aykırı olduğu tabiidir. Ayrıca 3-6 Aralık 2013 tarihlerinde Bali’de gerçekleşen DTÖ Bakanlar Konferansında, Bulgaristan’ın da dahil olduğu 159 ülke bir kez daha GATT’ın 5. Maddesini vurgulayarak şu kararı almıştır: “Hiçbir üye ülke üzerinden transit geçişi engelleyemez, bu geçişlere izin verme hakkını caydırıcılık olarak da kullanamaz.”
Bu durumda konunun acilen Gümrük Birliği Ortak Komitesi ve Ortaklık Konseyi’nde ele alınması gerekir. Ancak özellikle nakliye kotaları sorunu bugüne kadar defalarca Türkiye tarafından gündeme getirilmiş, fakat sonuç alınamamıştır. Başvurulabilecek bir hukuki yol, bu tür korumacı ve gümrük vergisine eş etkili tedbir uygulayan ülkelere karşı bu uygulamadan zarar gören şirketlerin tazminat davası açması olabilir. Bu dava ilgili üye devletin yetkili makamına (İdare, Bakanlık vs) karşı uygulamanın Türkiye-AB ortaklık anlaşmalarına ve 1/95 sayılı OKK’ye aykırılığı nedeniyle açılmalıdır. Ancak Bulgar yargı sistemi konusunda bizzat Komisyon tarafından yapılan eleştiriler dikkate alındığında, dava açmanın soruna çözüm getirmesi güç görünmektedir. Bu durumda davanın Avrupa Adalet Divanı’na yönlendirilmesini sağlayabilmek için, Üye Devlet Mahkemesinden bu anlaşmalardaki ilgili maddelerinin yorumlanması için Avrupa Adalet Divanı’na ön-karar için başvuruda bulunması da istenmelidir.
Söz konusu uygulamalar, GATT Anlaşması’nın 5. Maddesine de aykırı olduğundan Türkiye konuyla ilgili olarak DTÖ’ye şikayette bulunarak ihtilafların çözümü mekanizması harekete geçirmelidir.
AB hukukunun koruyucusu konumunda olan Avrupa Komisyonu’nu da bu konuda gerekli takibatı yaparak Bulgaristan’ı uyarmaya ve gümrük birliğine aykırı bu tür uygulamaların kaldırılması için ön ayak olmaya davet ediyoruz.
4 Şubat 2014
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.