Yüreklere su serpmeye dönük açıklamalar bir yana Türkiye dış pazarlarda lojistik sektörünün yüzünü güldürecek günlerde değil.
Irak, Rusya taşımaları, Suriye üzerinden geçilerek yapılan taşımalar, Kuzey Afrika’ya Mısır’a ve oradan geçilerek yapılan taşımaları yansıtan sevindirici rakamlar vardı. Bunlar şimdi yerlerde... İran’a uygulanan ambargo kalkıyor diye sevinen dış ticaret şirketleri, lojistikçiler, bu pazardan da umduğunu bulamayacağını anlamaya başladı. Suriye özelinde yaşanan kriz, sadece bu ülke ve bu ülke üzerinden geçilerek yapılan taşımaları değil doğrudan merkezi Irak, İran ve Rusya pazarlarını da kapanma derecesine getirdi. Güneydoğu’da yaşanan sorunlar nedeniyle Irak’ın kuzeyine yönelik taşımalar da aksıyor. Habur gibi bir kapının kapanıp açılması ne demek?
Doğrudan bu pazarlara yapılan ihracatlar ve bu ihraç ürünlerinin taşınması kadar özellikle Irak gibi, Rusya gibi ülkelerde Türk yatırımcılarının işleri, inşaatları, fabrikaları, otelleri, mağazaları var. Bunlara gitmesi gereken mallar var. Bu malların taşınması da artık söz konusu olamayacaksa durum hiç de üstü örtülecek gibi değil demektir. Rusya üzerinden gidilen Kazakistan vb. taşımaları da zorda kalıyor. Alternatif yolların her birinin kendine özel sorunları olduğunu biliyoruz. Zaten bu yollar Rusya’dan Suriye’den, Mısır’dan geçiyordu.
Hedef pazarlarda sıkıntılar yaşanıyor. Bu hem doğrudan ticarete ve taşımacılığa yansıyor hem de daha ötesindeki pazarlara erişimi zorlaştırıyor hatta engelliyor. Batı halen daha büyüme ve iyileşme beklentilerini tam olarak karşılayamıyor. Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan gibi Orta Asya ülkelerinde ise petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı ekonomik olumsuzluklar var. Hem gitmekte sıkıntı yaşanıyor hem de gittiğinde eski bulduklarını bulamıyorsun.
Acilen bazı adımların atılması gerekiyor. Atılacak ilk adımların başında da eldekileri korumak geliyor. Hem pazar olarak girilebilirliği sürdürmek hem de o pazardaki tüm kazanımları korumak... Yeni bir sorun çıkmadan, var olan sorunu çözmeye odaklanıp başında oturduğun sofraya sahip çıkmak ilk ve ciddi bir süre daha tek seçenektir.
Türkiye’nin sattığı ve satın aldığı her malın lojistiğini Türk taşımacıların yapmasını şart koşacaksın. Kapını bacanı sıkı sıkıya kontrol altına alacaksın. Ekmek mücadelesi içindeki ihracatçını, taşımacını gündelik işlerin aymazlıklarına kurban etmeyeceksin. El aracını gözden kaçırıp memleketin kapısını yollarını kullandırtmayacaksın. Parası nakliyeciden çıkan o kapıların, yabancı rekabetine çanak tutacak şekilde kullanılmasına göz yummayacaksın. Halen daha varlığını sürdürdüğün, biraz olsun nefes alabildiğin pazarlarda daha da etkili ve kazançlı olabilmek için daha hızlı, daha ucuz servis sağlamanın yollarını oluşturacaksın. Savaşın, eli sözleşme dolu çantayla ülke-ülke dolaşan satış-pazarlama elemanlarıyla, binlerce kilometre uzaklarda araçlarını dolaştıran nakliyeciler, treyler şoförleri, uçak pilotları, tren, gemi kaptanları ile de yapıldığını unutmamak lazım. Üreten, ulaştıran bir Türkiye’nin cephanesi; herkesinkinden daha iyi ürettiği ve herkesten daha iyi ulaştırdığı ihraç mallarıdır.
İlker ALTUN
[email protected]
Kargohaber Dergisi (Sayı:205)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.