Salgında yaşanan tedarik sorunları ve öne çekilen yeşil dönüşüm politikaları kapsamında, karbon ayak izini azaltma çabaları da Türkiye’ye iyi geldi. Konteyner krizi, limanlarda kapılarda yaşanan aksamalar bir yana, Türk lojistikçileri bu süreçte tam bir bolluk yaşadı.
Ukrayna’nın güzergahtan çıkması, Rusya yollarının deniz dışında Gürcistan’dan dolaşacak şekilde uzaması maliyetleri artırsa da Türkiye’nin şimdilik yaptırımlardan büyük ölçüde uzak kalması, Rusya ile yeni bir iş potansiyeline dönüşebilir. Sebze meyvenin yanı sıra, 8.3 milyar dolar hazır giyim ithalatı yapılan Rusya’nın ithalatında Türkiye yüzde 5.7 payla 4. sıradaki tedarikçi. Çin ise yüzde 44 pay ve 3.7 milyar dolar ciro ile ilk sırada yer alıyor. Özellikle Çin’de üretim yaptıran batılı markaların Rusya’dan çıkması, Türkiye’nin bu alandaki üretim ve lojistik kapasitesi dikkate alındığında Türkiye lehine bir sonuç doğuracaktır. Rusya’da çok sayıda Türk tekstil şirketi faaliyet gösteriyor. Ayrıca bavul ticareti ya da yolcu beraberinde ihracat da tekstil cirosunda önemli bir yer tutuyor.
Bu arada 800’den fazla mağazasını kapatan batılı hazır giyim markalarının üretimini Türkiye’de yaptıranları vardı. Rusya ile birlikte Ukrayna ve Moldova pazarından da çıkan markaların Türkiye’deki üretimlerinde iptallerin başladığı haberleri geliyor. Ancak buradan doğacak boşluğun Türk markalarıyla kapatılacağını kestirmek güç değil. Yeter ki para trafiği düzene girsin.
Finans ve bankacılık işlemleri hakkında günlerdir tartışılıyor, yazılıp çiziliyor. Gaz, un, yağ, petrol ürünlerine ilişkin yazılmadık tahmin, yorum, dile getirilmemiş öngörü kalmadı. Özellikle Ukrayna’nın gıda, yakıt ve çelik açısından devre dışı kalması, altı kalın kalın bir şekilde çizilen tespitler oldu. Turizm de aynı şekilde irdelendi. Rusya ve Ukrayna’dan gelecek turistlerin Türkiye’nin cari açığını kapatacak döviz katkısı ne yazık ki bir başka yaza kaldı.
Bu savaş yalnızca Ukrayna topraklarında sürse de İran-Irak savaşında iki ülke de bombalanıyor, limanlar yıkılmış, üretim neredeyse durmuştu. Her şeyini dışarıdan alan iki komşu ülkenin savaşı, Türkiye’nin ihracatı kadar transit taşımalarını da sıçratmıştı. Şimdilerde Habur’dan her gün binlerce araç geçiyor olsa da Irak’ın işgali, yerle bir edilmesi ve yeniden yapılanması öncesinde Türkiye’de uluslararası taşımacılık İran-Irak savaşıyla ivme kazandı. Mersin, İskenderun, Trabzon, Hopa ve Samsun’da limanlara sığmayan mallar limanların dışına, yollara taştı. Binlerce kamyon ve treyler yıllarca bu ülkelere ihracat ve transit malları taşıdı.
Doğu Bloku, ardından SSCB dağılırken de Türk nakliyecileri ‘büyük’ işler yaptı. Küçük ölçekli, 250-300 kadar C2 yetki belgesi sahibi uluslararası nakliye şirketi ile çıkılan yolda artık üç binleri zorlayan şirket ve bugünden bakılınca küçük görünen şirket başına 150-200 treyler sayılarına ulaşıldı. Kargaşalar, yollarda ölen şoförler, kapılarda kuyruklar olsa da savaşların ‘bereketi’ de bol olmuştu.
Görünen o ki; Rusya-Ukrayna savaşı bu çizgide sonlanırsa, Türkiye önce tarımın önemini yeniden anlayacak, sonra da taşımacılığının ve elbette üretiminden gelen gücünün farkına varacak. Türkiye, iki komşusunun kavgayı kesmesiyle özellikle Ukrayna'nın yeniden yapılanmasından büyük pay alacaktır. Buradan taşımacılara, özellikle karayolu taşımacılarına yeni kapılar açabilecek bir iş potansiyeli doğacak demektir. Üstelik bu potansiyel, kısa zamanda çözülmeyecek gibi duran konteyner krizinden de etkilenmeyecektir. Ukrayna’nın Karadeniz ile bağlantısının kesilemeyeceğini ve deniz taşımalarının da artacağını söylemek mümkün.
Bu gelişmelere paralel olarak Türk taşımacılarına yıllardır eziyet eden Rusya, öyle ya da böyle belge sayısından gümrük uygulamalarına kadar yelkenleri suya indirecektir. Yeter ki ikili ilişkilerde basiret elden bırakılmasın. RO-RO seferlerinde yıllardır yaşananlar anlatmakla bitmez. Giriş çıkışlar, gidiş dönüşler, güzergahlar, kapılar, belgeler, kötü muamele, sebze meyvelerde uygulanan fantastik ithalat ve taşıma kuralları, yetersiz belgeler, Rus plakalı araç zorunlulukları Rusya’nın eziyetleri say say bitmez. Belki savaş bu eziyetlerin ortadan kaldırılması için uygun bir ortam sağlar... Tüm bunların ışığında asıl olan, kazanımların kalıcı duruma getirilmesidir. Burada da iş karar alıcılara, politika yapıcıları düşüyor. Yoksa konjonktürle gelen, konjonktür değiştiğinde gidebilir.
İlker ALTUN
[email protected]
Kargohaber Dergisi (Sayı:279)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.