Tamamı görünür şekilde sığmayınca altlara koyduğumuz fotoğraflardaki araçlar da kapı diplerindeki parklarda sıra bekliyor.
Biri Bulgaristan’ın diğeri de Türkiye’nin dış ticaret anlamında boğazının sıkıldığı yer olan Kapıkule’nin kuşbakışı resmi üstte yer alıyor. Her iki tarafta yığılmış yüzlerce treyler bir huninin ağzı gibi daralan bu yerlerden geçmek zorunda. Peki bu ne kadar verimli bir taşımacılık ve ne kadar sürdürülebilir bir dış ticaret?
Asya ve Avrupa’nın bir birine bağlandığı, Türkiye’den Avrupa Birliği’ne, oradan da Türkiye’ye giriş ve çıkışların yapıldığı meşhur sınır kapısı Kapıkule burası. Buradan zenginlik, buradan üretim, buradan hayatın devamlılığı akıyor. Hasret, gurbet, kavuşma ve elbette iş ve aş kapısı da burası. Bir sınır karakolu olarak 1930 yılında kurulan Kapıkule, 1953 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararı ile sınır kapısı olarak belirlendi. Yetkililerin iddiasına göre günde 1.500 treylerin çıkış işlemi yapılan Kapıkule Sınır Kapısı, Türkiye'nin Bulgaristan'a ve bu yolla tüm Avrupa'ya açılan kapısı olup, yoğunluk açısından Dünya'da ikinci Avrupa'da birinci sıradadır. Kapıkule aynı zamanda Türkiye'nin en büyük kara ve demiryolu sınır kapısı olup yük trenleri de bu kapıdan geçiyor.
333 bin m2 alanda kurulu Kapıkule, 70 yıllık tarihinde pek çok değişim geçirdi. Şimdi de İzinli Gönderici Sertifikası, canlı hayvan taşımaları ve ısı kontrollü araçlara ilişkin farklı geçiş uygulamalarına ev sahipliği yapıyor. TOBB UND tarafından kurulan Kolay Transit Merkezi de Kapıkule yer alıyor. Oregon da Kapıkule’de yer alarak benzer bir proje başlattı. Bütün bunların taşımacılara ve dolayısıyla ihracata katkıları olması bekleniyor.
Yazın ‘Almancılar’ olarak tanımlanan yurt dışında çalışan vatandaşların yoğun geçişleri ve dolayısıyla kuyrukların yaşandığı Kapıkule’den bu günlerde Bulgar vatandaşlarının özellikle Edirne’de alış veriş amaçlı geçişleri nedeniyle canlılık yaşanıyor. 2004 yılında açılan Hamzabeyli ile daha çok özel otomobillerin tercih ettiği Pazarkule ve İpsala da olmasa, kapılar iyice yoğunlaşacak. Yolcu taşıyan araçlarla yük araçları ayrı ayrı işleme tabi tutulsa da her iki kesim de aynı dar boğazdan geçiyor.
Edirne ve Kapıkule dahil sınır şehirlerine, kapılara, limanlara 1985’ten beri gider gelirim. 29 Nisan 1986’da, geçiş belgelerinin dağıtımının Edirne Ticaret ve Sanayi Odası’ndan alınarak Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Kara Ulaştırması İstanbul Bölge Müdürlüğü’nün Edirne Şubesi’ne devredilmesine tanıklık ettiğimden bu yana tam 36 yıl geçmiş. Elbette aynı tas aynı hamam değil ama yıllar geçse de işin özü tas tamam aynı...
Ömür Biter Kapıların Derdi Bitmez
17 Eylül 2022 tarihli uydu fotoğrafında otomobil, minibüs, otobüs vb araçlar hariç tamı tamına 3 bin 681 treyler aynı anda, aynı alanda bulunuyor. Bunların sadece 18 tanesi yol üzerinde ve hareket halinde. Bu sayıların eksiği var fazlası yoktur. Daha gerilerde bekleyen, başka parklarda duranlar hariç. Zaman zaman 5 kilometreyi aşan kuyruklar oluşan bu kapılarda iki taraf da topu diğerine atıyor.
Galiba en iyi kapı, olmayan kapı... Tıpkı Almanya-Avusturya, tıpkı İtalya-Fransa... Yoksa kapıdaki polis de gümrükçü de şoför de aynı... İster Türk ister Sırp, ister Bulgar isterse Polonyalı olsun, şoförler bu kapıları ortaklaşa kullanıyor. Ancak Türk şoförü sınır kapılarında en az iki kat daha çok eziyete tabi... Gördük, yaşadık!
Bunları görmek ve biraz daha objektif olarak karşılaştırabilmek için birkaç gazeteci arkadaşımızla birlikte Oregon Teknoloji Hizmetleri A.Ş.’nin ev sahipliğinde yola çıkıp, kapıları bizzat deneyimleyelim dedik. İlk sırada Kapıkule’yi gördük ve geri dönüp Pazarkule’den yurtdışına çıkış yapmayı tercih ettik çünkü kapıda uzun bir otomobil kuyruğu vardı. Gerekçe olarak ‘Bulgar tarafında sistem resetleniyormuş’ dediler. Yani ‘dakka bir, gol bir!’ Daha fazla beklemeyelim dedik ve yenileme çalışmaları yapılan Pazarkule’den geçip, Yunanistan’ın Kostanies Sınır Kapısı’ndan bu ülkeye giriş yaptık. Yunanistan yollarını kısa süre kullanarak Bulgar girişi sağlayan Kapitan Petko Voyvoda Sınır Kapısı’ndan girip asıl merak ettiğimiz yollara koyulmuş olduk.
Bu arada elini cebine atmadan yolculuk olmaz. Yakıt hariç, İstanbul’dan Slovakya sınırına kadar gidiş dönüş 3.000 km yolda Türkiye hariç otomobil için Bulgaristan’da gidiş dönüş 70, Sırbistan için 32, Macaristan için 11 Euro olmak üzere toplam 113 Euro otoyol ücreti ödeniyor.
Doğu Bloku Gitmiş Batı Bloku Gelmiş
Bulgaristan’ı Türkiye plakalı treylerler eşliğinde boydan boya geçip Kalotina Sınır Kapısı’na ulaştık. Bulgaristan’da sürpriz yok. Güzergahtaki ahalinin geçim kaynağı Türk nakliyeciler olunca; parklar, yollar, restoranlar, akaryakıt istasyonları, Türk plakalı araçlar, Türkçe tabelalar, Türkçe konuşanlarla donanmış durumda. Bu yolları bitirip Gradina Sınır Kapısı’ndan Sırbistan’a, yani eski Yugoslavya’ya girip Nis üzerinden Belgrad’a yollandık. Yaklaşık 340 kilometrelik bu yolda yer yer yapım ve tamirat çalışmaları sürüyor. 88 bin 499 km2 yüzölçümü ve yaklaşık 7 milyon nüfusa sahip Sırbistan, eski Yugoslavya’nın merkez ülkesi konumunda. AB yerine Rusya’ya daha yakın, Türkiye ile de ilişkileri fena değil. Bu sert ve gururlu millet, şehre göz atıldığında da tanık olduğumuz gibi, ekonomik refahın yükseltilmesi konusunda diğer kardeşleri Sloven ve hatta Hırvatlar kadar yol alamamış. Ayrıca da sıkı bir göçmen karşıtı politika izliyor.
Türkiye plakalı araçların kullandığı rotayı gözlemek için Belgrad’dan Hırvatistan’ın Batrovci Sınır Kapısı’na yaklaştıkça, çoğunluğu Türkiye plakalı treylerler ile bekleşen, kapıya yürüyen muhtemelen Türkiye’den de geçmiş bulunan düzensiz göçmenleri görüyoruz.
Hırvatistan sınırından ayrılıp Macaristan’a yöneliyoruz ama 30 Kasım ‘Dünya Şoförler Günü’ de olsa manzara aynı... Yol boyu Türkiye’nin ihracat malını sırtlanmış giden treylerler, yalnızca işine bakıyor...
Horgoş Sınır Kapısı’ndan Sırbistan’ı terkedip Röszke Sınır Kapısı’ndan Macaristan’a giriş yapmamız, belki de kaçak göçmen aramaları nedeniyle, tamı tamına 3 saat 20 dakika sürdü. 1988 yılının aralık ayında Kapıkule’den treyler ile çıkmış, Romanya üzerinden Macaristan’a ilerlerken Çavuşesku ve eşinin kurşuna dizildiği sırada Temeşvar’da 3 gün süreyle iletişimi kopuk olarak bir treyler parkında bekletilmiştik. Sonrasında Macaristan’a giriş yapıp konaklamak için geldiğimiz, o döneme göre en iyi yer olan ve o zamanın şoförlerinin ‘banyolu park’ dedikleri treyler parkına 35 yıl sonra yeniden geldik. Sorup öğrenmesem tanımama olanak olmayan bu park, artık modern bir lojistik üs olmuş. Pek çok önemli markanın konteyner alanı, lojistik deposu ve operasyon merkezi de burada bulunuyor.
İnsanın gözleri bu yollarda, parklarda, kapılarda Somat’ları, Hungarocamion’ları, Romtrans’ları aramıyor değil... Aradan geçen yıllarda adını yollara yazdıran Willy Betz’ler unutuldu bile. Şimdi adım başı Discordia... Bir zamanın anlı şanlı Türk uluslararası karayolu nakliyeciliği markaları Ulusoy, Türksped, Ektrans, Esin, Cesur, Aslan Nakliyat yazılı treylerleri artık bu yollarda görmesek de onların yerine çok daha fazla sayıda Türk taşımacılık markası ile karşılaşmak da olağan bir durum.
Sürücülerin Kabusu Kaçak Göçmenler
Özellikle Sırbistan’a kadar kapağı atmış bulunan düzensiz göçmenler, çok katı bir göç politikası uygulayan bu ülkeden çıkıp AB’ye geçme mücadelesi veriyor. En azından yolumuz üzerinde gördüklerimizin bu noktadaki hedefi, uygun fırsat bulup gizlice girdiği bir römork ile Hırvatistan’a geçmek. Tabi bunlar özellikle Türk sürücülerin kabusu olmuş durumda. Görüştüğümüz sürücülerin tümünün ortak şikayeti sınır kapısındaki beklemeden çok kaçaklar olmuş. Sürücüler, değil kaçaklara engel olmak, kendilerini onlardan korumak gibi bir kaygı içinde.
Sırbistan-Hırvatistan sınırındaki Batrovci Sınır Kapısı’nda Türk polisleri de görev yapıyor. Türk sürücülerini kaçakların yaratabileceği sorunlardan korumak için burada bulunan polisler de yeterli bir çözüm değil. Sürücülerin anlattığına göre, özellikle karanlık bastırınca römorkların içine giren kaçaklar, sınırda yakalandığında, araç sahibine 5 bin Euro dolayında ceza uygulanıyor. Yine sürücülerin iddiasına göre kaçaklara da 100-200 Euro verilip geri gönderiliyor. Böylece dönen bir gelir kalemi oluşturulmuş. Çoğunluğu Afganlı ve Suriyeli kaçaklar arasında; üs haline getirdikleri terkedilmiş restoran, otel gibi göçmen takip ofislerine bitişik ve sınıra yakın yerlerde, bizi görünce zafer işareti yapmayı da ihmal etmeyerek havanın kararmasını bekleyenler dışında yollara düşmüş ve geçiş fırsatlar arayanları görmek buralar için artık şaşırtıcı değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.