Bugün 68 havaalanı, 76 limana sahip bir Türkiye’de 2012 rakamlarına göre 1.4 milyon uçak seferi yapılmış.
Resmi ağızlardan dökülen bu veriler; artan nüfus kadar, nüfus artışının da üstüne binen tüketim iştahının yarattığı bir lojistik ekonomisi yaratıyor. Türkiye, genel ekonomik gelişmeler ve onun merkezindeki lojistik ekonomisi ilişkilerinde oyun kurma peşinde. Ulaştırma modları arasındaki denge arayışı, lojistik üsler dahil alt yapıya yönelik yatırımlar hem bir sonuç hem de gelecekteki sonuçlara neden oluşturacak adımlar olarak atılıyor.
Ancak belli bölgelerde büyük yığılmalar gözleniyor. Örneğin irili ufaklı 41 limanı barındıran Doğu Marmara Bölgesi Türkiye’nin ihracatının yüzde yirmisini gerçekleştiriyor. GSMH’nın da yüzde 15’ini üretiyor. İstanbul tek başına Türkiye ekonomisi içindeki verilerin neredeyse her birinde uzak ara en üstte duruyor. Bölgesel açıdan örneklenen bu yoğunlaşma, modlar açısından da söz konusu. Özellikle karayolu taşımaları Türkiye ekonomisi ve lojistik endüstrisinin merkezinde duruyor. İç taşımalarda yüzde 90’lara varan oranda pay sahibi bir mod olan karayolu taşımaları, yalnızca içeride değil, dış ticarette de halen daha en etkili mod konumunda.
Dünya ticaretinin yüzde 75’inin gerçekleştiği denizyolları açısından baktığımızda, Türkiye’nin durumu çok yetersizdir. Gelişim her alanda olduğu gibi denizyollarında da söz konusudur ve Türkiye bu alanda önemli açılımlar sergileyecektir. RO-RO alanında var olanlara ek yeni hatlar ve operatörler devrede. Seçenekler arttığı gibi giderek de güçleniyor. Suriye’deki iç savaş nedeniyle karayolundan çıkışların durması üzerine, taşımaların devamı yine RO-RO gemileriyle sağlandı.
Havayolunda da benzer beklentiler var. Türk kamu otoritesinin olduğu kadar özel sektör temsilcilerinin de; ‘havayolu, ihraç malının eriştiği mesafeyi artırarak değerine değer katan bir ulaştırma şeklidir’ görüşünde olması, beklentileri güçlendiriyor.
Özel sektörün de Ankara’da başarılı bir örneğini gerçekleştirdiği lojistik üsler de özellikle TCDD tarafından hızla yapılandırılıyor. Ancak bunlar da ulaştırma alt yapılarıyla bağlantılı olmak suretiyle verimli kullanılabilirler.
Ortak bir hedefe yönelmiş lojistik paydaşlarının yaratacağı sinerji konusu, kendini lojistik kümelenme olarak dayatıyor. Belki de bu nedenle kümelenme konusu, Türkiye’de lojistik alanında üzerinde en hızlı uzlaşma sağlanmış görüş durumuna geliyor.
İlker ALTUN
[email protected]
16 Mayıs 2014
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.