2009 yılında otomobil üretimi yüzde 18, otomobil ihracatı ise yüzde 26 oranında azalırken, ÖTV indirimleri paralelinde iç talepte artış sağlandı. Böylece otomobil pazarı yüzde 21 artarken, iç talep artışının ithalata yansımasıyla ithalat da yüzde 18 artış gösterdi.
2010 yılında hızlı bir toparlanma sürecine giren sektörde otomobil üretimi yüzde 18, ihracatı yüzde 13 artış gösterirken, iç pazar yüzde 39 büyüdü ve ithalat yüzde 45 artış gösterdi. 2011 yılında da büyüme eğiliminin devam ettiği sektörde, otomobil üretimi yüzde 6 artarken, ihracatta büyüme yüzde 1 ile sınırlı kaldı. 2011 yılında otomobil iç talebi yüzde 16, ithalatı yüzde 17 oranında arttı.
Son beş yıllık süreç göz önüne alındığında, otomotiv sektörü perakende satışlarda (yerli-ithal), 2007 yılı 594 bin 762 adet, 2008 yılı 494 bin 023 adet, 2009 yılı 557 bin 126 adet, 2010 yılı 760 bin 913 adet, 2011 yılı 864 bin 439 adet olarak gerçekleşti. 2012 yılı Ocak-Mart döneminde ise pazar 135 bin 753 adede ulaştı. Son 5 yıl kıyaslandığında görülüyor ki otomotiv pazarı 2007 yılına oranla yüzde 45,34 oranında büyüdü.
Türkiye otomotiv sektöründe yaşanan bu gelişmeler paralelinde araç lojistiği sektörü de aynı oranda büyüdü ve gelişti. Türkiye genelinde ithalat ve yurtiçi araç taşımaları artış gösterirken, ihracat taşımalarında düşüş meydana geldi.
2011 yılında, toplam pazar satış rakamları, bir anlamda araç lojistiği yapan firmaların taşıdığı araç sayısı ile eş değer olduğundan, araç lojistik sektörünün gerçekleştirilen taşıma miktarı için 864 bin 439 adet denilebilir.
Türkiye’de tatmin edilmemiş pazar var
“Araç lojistiği sektöründe, 2011 yılında araç bazında satış rakamları tatmin edici olmasına karşın, kazanç açısından beklediğimiz getiriyi elde edemedik. Ancak, hedefleri adet bazında yakalamış olmamız memnuniyet verici” diyen Araç Lojistikçileri Derneği (ARLOD) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ağaçlı, otomotiv sektörünün gelişimine paralel büyüyen sektörün geleceği ile ilgili umutlu konuşuyor.
Son yıllarda Türkiye’de kişi başına düşen otomobil sayısının büyük bir artış gösterdiğini ifade eden Ağaçlı, “Önümüzdeki yıllarda daha da artması beklenmektedir. Türk tüketicisinin satın alma gücü son 3 yıldır artarak, yukarı doğru gidiyor. Türkiye'de araç sahipliği hala dünya ortalamasının altında. Türkiye’de tatmin edilmemiş çok büyük bir pazar var. Bu anlamda, Türkiye’de önümüzdeki 10 yılda 20 milyon araçlık bir pazar gelişimi beklenebilir ve her yıl ortalama 2 milyon araç ihtiyaç baskısı ile müthiş bir pazar büyümesi yaşanacağını umuyoruz” diyor.
Sektör haksız rekabetten şikayetçi
Otomotiv sektöründeki büyümeye paralel olarak gelişen bitmiş araç lojistiği sektörü; taşınan yükün maddi değerinin yüksek oluşu, özel araçlarla taşıma gerektirmesi, araçların depolama ve stoklanması için araç park alanlarına ve bu alanların yönetimini sağlayacak yazılımlara gereksinim duyması gibi uygulamalar ile diğer taşımalardan ayrılıyor. Söz konusu bitmiş araç olduğu için park alanlarında onarım hizmetlerinin sunulması gibi hizmetler ayrı bir uzmanlık gerektiriyor. Yine taşınan yükün bitmiş araç olması nedeniyle tek yönlü bir taşıma gerçekleşmesi yani dolu giden aracın boş dönüyor olması da maliyetler olarak bakıldığında sektörün zor tarafları olarak karşımıza çıkıyor.
Taşımanın ve taşınan yükün şekli nedeniyle ciddi yatırım gerektiren bitmiş araç lojistiği sektöründe büyüme dikkat çekici olsa da atlanmaması gereken önemli bir nokta da sektörde yaşanan haksız rekabet. Düşük kar marjları ile çalışan sektörde, tabiri caizse işini ehli ile yapan, büyük yatırımlar altına giren ve doğru hizmet sunan firmalar, belgesiz, standartların dışında araçlar ile hiçbir teminat altına girmeden taşıma yapan firmalar ile rekabet etmek durumunda kalıyor.
Haksız rekabet karşısında firmaların tek beklentisi ise denetimlerin sıkılaştırılıp haksız rekabetin giderilmesi ve rekabetin sadece işini doğru yapan firmalar arasında yaşanır hale gelmesi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.