Türkiye için stratejik bir sektör olan otomotiv, 153 milyar dolarlık toplam ihracat içinde yüzde 12 oranıyla ilk sırada yer alıyor. İnsanların bir yerden bir yere ulaşması ve eşyanın da bir yerden bir yere taşınması zorunluluğu otomotivin sürekli olarak gelişmesini sağlıyor.
Dünya otomotiv sanayinde küresel ölçekte 20 civarında ülkede faaliyet gösteren yaklaşık olarak 50 adet motorlu taşıt üreticisi insanların bu ihtiyaçlarını karşılamak için uğraşıyor. Sanayide yapılan üretimin yüzde 90 gibi büyük çoğunluğunu otomobil ve kamyonetlerden oluşan hafif araçlar sınıfı oluşturuyor.
Otomotiv, yan sanayisi ile birlikte içinde doğrudan ve dolaylı olarak çok geniş istihdam olanakları sağlayan bir sanayi dalı olmasının yanı sıra lojistik sektörüyle de doğrudan ilgili durumda. Üretimin gerçekleşmesi için yurtiçinden ve yurtdışından parçaların fabrikaya taşınması, bitmiş ürünün yine aynı süreç kapsamında son tüketiciye ulaştırılması çok sayıda taşıma ve tedarik zinciri faaliyetinin gerçekleştirilmesini gerektiriyor. Otomotiv endüstrisinin ekonomideki lokomotif etkisinin nedeni, ekonominin diğer sanayileri ile olan çok yakın ilişkisidir. Otomotiv sanayi, üretim için gerekli olan temel sanayi dallarının da başlıca alıcısı konumundadır. Turizm, altyapı ve inşaat ile ulaştırma ve tarım sanayilerinin gereksinim duyduğu her çeşit motorlu araç da otomotivin ürünleri ile sağlanıyor. Bu yapısıyla otomotiv, tüm sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de ekonominin lokomotif sektörlerinden biri olma özelliğini sürdürüyor. Türkiye için böylesine önemli bir sektörün, dünya otomotiv üretimi ve pazarı içindeki konumuna bakmakta yarar var.
OSD’nin hazırladığı rapora göre; 2012 yılında küresel toplam otomotiv pazarı yüzde 5 oranında artarak 84,5 milyon adede yükseldi. En fazla artış yüzde 6 ile otomobil pazarında gerçekleşti ve pazar 68,3 milyon adet düzeyinde ulaştı. Hafif ticari araç pazarı ise yüzde 4 oranında artarak 12,7 milyon adet oldu. Ağır ticari araç pazarı ise yüzde 1 oranında azalarak 3,5 milyon adede indi. 2012 yılında bir önceki yıla göre, Doğu Avrupa’da toplam motorlu araç pazarı yüzde 3 oranında arttı ve pazar 5,1 milyon adede yükseldi. Toplam pazar K. Amerika’da yüzde 13 artarken, Asya/Pasifik Bölgesi yüzde 10 oranında arttı. Batı Avrupa’da ise pazar yüzde 8 oranında daraldı. 2012 yılında Japon pazarı yüzde 19 oranında yükseldi. Bu yılda, G. Kore pazarı yüzde 2 daralırken, Çin pazarı yüzde 7, Hindistan pazarı ise yüzde 9 oranlarda arttı. Rusya’daki artış ise yüzde 8 oranında oldu. Gelişen pazarlar olarak adlandırılan Brezilya, Çin, Hindistan ve Rusya’dan meydana gelen BRIC ülkelerinde ise talep artışı yüzde 6 ile dünya ortalamasının da üstünde gerçekleşti ve bu pazar toplam 31,1 milyon adet düzeyine ulaştı.
Türkiye’deki duruma baktığımızda; 2012 yılında toplam bin 073 adetlik üretimi ile 86 milyon adetlik dünya motorlu araç üretiminde on yedinci sırada yer aldığı görülüyor. 2012 yılı itibariyle AB ülkeleri içinde özellikle hafif ticari araç üretiminde birinci, otobüs üretiminde ikinci sırada yer alması Türkiye’nin küresel üretimdeki başarısının önemli bir göstergesi sayılabilir.
1999-2012 yılları arasında dünya ve Türkiye üretimi incelendiğinde, son 14 yıllık süreçte Türkiye’nin dünya motorlu araç üretiminde aldığı payın arttığı görülüyor. 1999 yılında yüzde 0,53’lik bir pay alan Türkiye 2012 yılında üretimdeki payını yüzde 1,24’e yükseltti.
Diğer taraftan, Türkiye’nin 2012 yılında toplam taşıt aracı ihracatının yüzde 7 oranında azaldığını ve 745 bin adet düzeyine gerilediğini belirtmek gerekiyor. 2012 yılında otomobil ihracatı yüzde 7 düşüş ile 413 bine, ticari araç ihracatı yüzde 9 azalarak 317 bin düzeyinde gerçekleşti.
OSD tarafından yayınlanan verilere göre Türkiye otomotiv sektörünün yılın ilk dört ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre ihracatını yüzde 5 oranında arttırması ise olumlu bir gelişme. 2013 yılı Ocak-Nisan döneminde toplam ihracat 275 bin adet olurken, ihracatın en büyük kısmı otomobil segmentinde gerçekleşti. İlk dört ayda 151 bin adet otomobil ihraç edildi. Ancak ithalatın hızlı bir artış göstermesi dikkat çekiyor. Otomobilde son 10 yılda yüzde 68 dolayında olan ithalat payı 2012 yılının son çeyreğinden itibaren sürekli artarak yüzde 79 gibi yüksek bir noktaya ulaştı. Benzer şekilde hafif ticari araç talep yapısında da ithalatın payı önemli oranda arttı ve ortalama yüzde 43’den yüzde 46’ya yükseldi. Türkiye’nin temel ihracat pazarı olan Avrupa Birliği ülkelerindeki ekonomik daralmanın devam etmesi ve buna paralel talep artışının sınırlı düzeyde kalması Türkiye’nin üretimi ve ihracatı üzerinde olumsuz sonuçlar yaratıyor. Türkiye otomotiv sanayinin, küresel otomotiv pazarındaki payını arttırması için yeni pazarlara ağırlık vermesi zorunlu görünüyor.
İlker ALTUN
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.