Türkiye’nin en büyük dış ticaret açığını yaşadığı ülke olan Rusya ile ticaretinde oluşan negatif farkı bir nebze olsa kapatma fırsatı doğdu. Fakat lojistik alanında yaşanan sorunlar ve lojistik maliyetleri nedeniyle Rusya pazarında Türk mallarının rekabeti güçleşiyor. Türkiye’nin dış ticaret açığını kapatmak için satmaya çalıştığı ihraç mallarının yanında, ambargoya takılmamak için Türkiye üzerinden Rusya’ya ulaşmak isteyen Avrupa menşeli transit mallar var. Bu malların da yığılmasıyla, lojistik açıdan bir kaosa doğru sürükleniyor olabiliriz.
Ambargolara takılma, yaptırımla karşılaşma ve hiç risk almamak gibi ticari ve politik tercihler, Rusya’ya yönelik ticaret ve taşımalar açısından belirleyici rol oynuyor. Türkiye’nin uymadığı ambargo sayesinde satabildiği, taşıyabildiği malların hava ve deniz üzerinden konteyner ile taşınmasında sıkıntılar var. Bu taşımalar için RO-RO seçeneği en kolayı gibi görülmekle birlikte onda da kapasite sorunu yaşanıyor. Demiryolu ise şu aşamada etkili bir seçenek olarak durmuyor. Geriye Gürcistan üzerinden yapılan karayolu taşımaları kalıyor ki bu da sınırlarda yığılmalara, köhnemiş belge yetersizliklerine takılıyor.
Bu arada transit taşımalarda evrakların düzenlenmesi, kambiyo ve finans sorunlarının çözülmesine yönelik arayışlar sürüyor. Bu seçeneklerden biri, Rusların Türkiye’de şirket kurması, bir başkası ise malların üçüncü ülkeler üzerinden taşınması. Bir yandan da yabancıların çekildiği alanları doldurmaya çalışan Ruslarla birlikte Türkler de girişimlerde bulunuyor.
Türkiye’nin konumu nedeniyle elde ettiği lojistik avantajlar büyük lojistik operatörleri açısından rahatsızlık yaratıcı olduğu gibi İran ve Çin’in başta tedarikçi ve ardından ambargo kapsamı dışında kalıp, erişim kolaylığına sahip lojistik seçeneklerle birlikte Türkiye’nin rakibi olması beklenebilir. Fakat Türkiye sadece coğrafi yakınlık ile değil; dış ticaretten turizme, taşımacılıktan finansal seçeneklere kadar yaratıcı çözümler geliştirme deneyim ve potansiyeline de sahiptir. Bu yöndeki iradenin tutarlı olması ve hayata geçirilecek çözümlerin raflarda ve yollarda tutunmak şeklinde kalıcılaştırılması beklenmelidir.
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği bağlamındaki süreçte yürütülen görüşmeler, Suriye’ye yönelik operasyon ile Doğu Akdeniz ve Ege’de ısınan suların gölgesinde, yapılabilecek ne varsa yapmak gerekebilir.
Rusya Ukrayna odaklı dünya mal hareketinde yaşanan tedarik sorunlarını çözmek, Türkiye’nin sadece konumunun avantajlarından yararlanan bir ülke değil altyapısı, hizmet ağı ve deneyimi ile bütün olarak lojistik üstünlüklerini sergilemesi için de bir fırsattır. Türkiye, dünya tedarik ve değer zincirindeki yüksek potansiyel sahibi güvenilir ortak rolünü esas olarak Rusya için de değil, bu işleri yapmak durumunda olan batı için de yerine getirmeli ve buradan elde edeceği kalıcı mevzileri gelecek günlerde de tehlikeye düşürmemelidir.
Bunun için ilk adımda Türkiye’ye her fırsatta yaptırım uygulayan, alternatifini bulunca sebzesini-meyvesini kapılarda çürüten Rusya geçiş belgesi sorunu kalıcı olarak çözülmelidir. Yollarda yaşanan eziyetlerin karşılığı da etkili şekilde verilmelidir. Rusya’nın eli rahatladığında eski düzene döneceğini unutmamak gerekiyor. Uluslararası ilişkilerde önemli olan ulusal çıkarlardır...
Rusya ve Ukrayna savaşı, geçtiğimiz günlerde Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleşen IATA yıllık kongresinde hava taşımaları boyutuyla gündeme geldi. Uluslararası gönderilerin yüzde 19’unun Rusya hava sahasından geçtiği ve ambargolar nedeniyle yaşanan güzergah değişikliğinin hava kargo taşımalarında ciddi bir maliyet artışı getirdiği vurgulandı.
Rusya uluslararası pazarı Ukrayna, Beyaz Rusya ve Moldova ile birlikte 2021'de küresel trafiğin yüzde 2,3'ünü oluşturuyordu. Uluslararası yolcu trafiğinin de yaklaşık yüzde 7'si Rusya hava sahasından geçiyor. Ancak kargo açısından küresel yük trafiğinin yüzde 1'inden azı Rusya ve Ukrayna'dan geliyor ya da bu iki ülke üzerinden geçiyor. Savaşın havacılık açısından diğer olumsuz sonucu, Rusya ve Ukrayna'nın pazar lideri olduğu ağır kargo özel alanında hissediliyor.
2022’de 68,4 milyon tonun üzerinde kargo taşınarak 191 milyar dolar gelire ulaşılması beklenen ‘havacılıkta eşsiz bir süreç’ yaşandığı, bizzat IATA başkanı Willie Walsh tarafından dile getiriliyor.
Türkiye’nin sadece havacılık açısından değil, pek çok açıdan fırsatlar barındıran bu ‘eşsiz süreçten’ yararlanması gerekiyor. THY gibi bir dünya markası, İHL gibi iddialı bir yatırımı gerçekleştiren Türkiye, hava kargo alanında da beliren Rusya odaklı dönemsel fırsatları kalıcı hale getirmek için gerekli adımları atmalıdır.
İlker ALTUN
[email protected]
Kargohaber Dergisi (Sayı:282)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.