Sağlıklı, kesin sonuçlar içeren veri olmadığında, sağlıklı analiz de yapılamıyor. Hatalı bir araştırmaya dayalı yapılan analiz; bireylerden başlayarak ülkeler, hatta dünya politikalarına olumsuz yansıyor. Bilimsel araştırmalar ise karar alma süreçlerinde, politika oluşturmada ve geleceği tasarlamada yol gösterici ve yol açıcı oluyor. Bilimsel araştırmalar sonucu; birey, kurum, ülke kendi konumunu net biçimde görebiliyor. Dolayısıyla sağlıklı bilgiye ulaştıracak her türlü bilimsel araştırmaya büyük ihtiyaç var. Bu durum taşımacılık ve lojistik sektörü için de geçerli.
Her geçen gün katlanarak büyüyen, kullandığı teknolojiler çeşitlenen, donanımlı insan kaynağına ihtiyaç duyan lojistik sektörünün; bilimsel araştırmalara dayalı çıkan sonuçların iyi değerlendirilmesine ve bu doğrultuda politikalar oluşturulmasına ihtiyacı büyük.
Geçtiğimiz günlerde UND, ‘Karayoluyla Uluslararası Eşya Taşımacılığı Sektörünün Analizi’ araştırmasını kamuoyu ile paylaştı.
Türkiye çapında uluslararası eşya taşımacılığı firmalarının kayıtlı olduğu 40 ilde, söz konusu illerde bulunan toplam 20 üniversitede lojistik bölümlerinde öğrenim gören 100’ü aşkın öğrenci tarafından, Ulaştırma Bakanlığı’ndan aldıkları yetki belgeleri kapsamında faaliyet gösteren toplam bin 357 sektör firmasının yetkilisiyle yüz yüze gerçekleştirilen anketler yoluyla, sektörün -en azından bir kesiminin- profilinin çıkarılmış olması, sözünü ettiğim ihtiyacın karşılanmasında daha önce atılan adımların devamlılığı açısından önemli.
Önümüzdeki aylarda araştırma sonuçlarını detaylandırarak Küresel Lojistik Performans Endeksi temelinde Türkiye’nin lojistik açıdan rekabet ettiği ülkelerle yapılacak karşılaştırmaların yanısıra sektöre dair yeni bulgularla destekleneceği de ifade edildi. Açıklanan stratejik önerilerle sektörün geleceğine yön verilmesinin hedeflenmesi de önemli. Ancak sektör ve politika oluşturan kesimlerin aynı amaç etrafında birleşmesiyle hedeflerin gerçekleşebileceği de unutulmamalı.
Ayrıntılarına konuyla ilgili haberimizde yer verdiğimiz araştırmada “Sektörde Yeni Pazar Arayışları ve Yurtdışına Açılma” başlıklı bölüme değinmemde yarar var.
Araştırmaya katılan sektör firmalarının, özellikle 2008 sonlarında baş gösteren küresel kriz sonrasında daralan kar marjları ve talep karşısında mevcut faaliyet bölgelerini genişletme, yurtdışında çeşitli ortaklıklar kurma veya şirketleşme çabaları veya varolan faaliyet bölgelerini değiştirerek farklı pazarlara girmeye yönelik eğilimlerinin arttığı görülüyor.
Yanıt veren sektör firmalarının yüzde 24’ü, yeni pazarlara açılma düşüncesi taşıdığını ifade etmiş. Araştırmaya göre; yeni pazarlara açılma düşüncesi, Marmara ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde ağırlıklı bir eğilim olarak görülmektedir. Akdeniz Bölgesi ise, yeni pazar arayışında üçüncü sırada geliyor.
Yeni pazarlara açılma stratejileri geliştirme bakımından İstanbul, Hatay ve Mardin illerinin dış pazarlara açılım için ana bağlantı noktaları olmaları dolayısıyla başı çekiği görülüyor.
Yurtdışı alternatif pazar arayışlarında Marmara Bölgesi’nde ve Güneydoğu Anadolu’da Avrupa öne çıkarken; Marmara ve Akdeniz’de Ortadoğu; Güneydoğu Anadolu’da ise BDT ve Orta Asya pazarları önde gelen seçenekler olarak sıralanıyor. Afrika açılımı konusunda sektör firmalarının kesin bir eğiliminin görülmemesine gerekçe olarak pazarın yeterince tanınmaması gösteriliyor.
Öte yandan, özellikle Marmara Bölgesi’nde Avrupa, BDT-Orta Asya, Ortadoğu, Afrika, Asya dışındaki diğer seçeneği kapsamına girebilecek alternatif pazar arayışlarının oldukça yüksek oranda belirtilmiş olması, sektör firmalarının mevcut pazar alternatiflerini alışılmışın dışında Uzak Doğu, Uzak Asya’ya yönelik genişletmenin yollarını aradıklarını gösterdiği de araştırmanın sonuçları arasında yer alıyor.
Yaşanan tüm gelişmeler yeni pazar arayışlarının kaçınılmazlığını ortaya koyuyor. Bir başka ifadeyle bunun için araştırma ya da analiz yapamaya bile gerek yok denilebilir. Dünya düzeyinde yaşanan kıran kırana rekabet ortamında sürekli uyum sağlama zorunluluğu yaşanıyor. Son olarak Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar bunun en canlı örneği. Düne kadar geleceğini Suriye ve bu ülke üzerinden diğer Ortadoğu ülkelere yaptıkları taşımalara dayandıran taşımacılar bugün kara kara düşünüyor. Rotayı Rusya’ya çevirse geçiş belgesi engeline takılıyor, Avrupa’ya yönelse zaten Avrupa’ya taşıma yapan taşımacıların durumu ortada. Yaşanacak olumsuzlukları önceden görebilen, gerekli yatırımı yapan, güzergahlarını çeşitlendiren, insan kaynağını ihtiyaca göre konumlandıranlar ise zor koşullara daha kolay uyum sağlayıp, varlıklarını sürdürüyorlar. Araştırma, analiz ve diğer çalışmalar da bu yolu benimseyen kişi ya da kurumların işine yarıyor.
|
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.