Bunu bugüne uyarladığımızda; bazı yollar için belki de tekstil yolu, kimya yolu, otomotiv yolu, sebze meyve yolu demek gerekiyor. Üzerinden pek çok ürünün geçtiği bir yola ihracat yolu demek, kara, demir ya da deniz yolu demekten daha açıklayıcı olur.
Çin’e demiryolu ile erişimi kolaylaştırmak, karayolu seferlerini düzene sokmak ve bunlara da modern ipek yolu, çağdaş ipek yolu demek yersiz oluyor. Artık ipek yerine Çin’e ne gidip geliyorsa yol da onu anlatmalı... Aslında yola isim koyarken ürün saplantısına da gerek yok. Bazen amaç da isme yansıyabilir. Çinliler nasıl ‘tek kuşak tek yol’ diyorsa, Türkler de İhracat yolu, zenginlik yolu artık en uygunu neyse onu diyebilir.
Geçtiğimiz günlerde 62 ülkeden 2,162 şirketin katılımıyla Münih’te gerçekleşen ve iki yayıncı hariç 14 Türk lojistik şirketinin de katılım sağladığı Transport Lojistik Fuarı’nda 115 ülkeden 60 bin profesyonel ziyaretçi iş görüşmesi yaptı. Fuar; geleceğin lojistik beklentilerinin oluşturulduğu, var olanların tanıtıldığı ve tartışıldığı en etkili ortamlardan biri oldu.
Fuara, biz de Aysberg olarak etkili bir şekilde katılarak ülkemizin lojistik altyapısını ve potansiyelini duyurmaya çalıştık. Türk taşımacılık ve lojistik endüstrisinin, ülke altyapısının, bu sektörde hizmet veren irili ufaklı çok sayıda şirketin, düzeyi giderek yükselen lojistik sektörü çalışanlarının sesi-soluğu, gözü- kulağı olmaya çalıştık. Türkiye’nin birikimlerini en iyi şekilde yansıtmaya, bizimle birlikte fuarda yer alarak dünya lojistik devleriyle boy ölçüşen Ekol, THY Cargo, Alışan, Arkas, UN RO-RO, Atlas Global, MNG Airlines ile birlikte en iyi temsili sağlamaya çalıştık.
İki yılda bir gerçekleşen, dünyanın bu en etkili lojistik buluşmasında öne çıkan trendler, bazı katılımcıların dile getirdikleri görüşleri ve diğer ayrıntılar dergimizin sayfalarında yer alıyor. Benim altını çizmek istediğim şey ise Türkiye’nin fuar gündeminde ilk kez bu kadar geriye düşmüş olmasıdır. Bu arada İran ve İran’a dair oturumlara da dikkat çekmek isterim.
Projeler ve isimlendirme konusunun fuarla doğrudan bir ilişkisi yok elbette. Fakat fuarın devamının seneye Çin’de gerçekleşmesi ve aradaki bağlantının her yıl İstanbul’da yapılıyor olması; Münih-İstanbul-Şanghay güzergahını sadece altyapı olarak değil, Türkiye adına üst yapı etkinlikleri açısından da güçlendirmek gerekir diye düşündürmeli. Farklı ölçeklerde de olsa hemen hemen aynı kişi ve kurumların sergileyici ya da ziyaretçi olarak katıldığı bu üç fuardan birinin İstanbul’da olmasını avantaja çevirmek gerekiyor. Çin kendi derdini Şanghay’da, AB ise Almanya üzerinden Münih’te anlatırken, Türkiye de İstanbul’daki logitrans buluşmasını, dev yatırımlarını sergileme, atacağı yeni adımları tanıtma platformu olarak kullanmalı. Bu sancılı coğrafyada, böylece adil dağılmış zenginlik yaratan bir ‘barış yolu’ doğabilir...
İlker ALTUN
ilker@aysberg.com
Kargohaber Dergisi (Sayı:221)