GEÇTİĞİMİZ yılları sürekli büyüyerek geçiren Türkiye beyaz eşya sektörü, global ekonomik krizden etkilenmeye başladı. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği ( TÜRKBESD) verilerine göre Ocak-Haziran döneminde çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın ve buzdolabından oluşan dört ana grup üründe iç satış, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 4 artarken, üretim yüzde 3, ihracat ise yüzde 1 gerileme gösterdi. Yıl sonuna bu şekilde ulaşılacağı düşünülürken, dünyanın içine girdiği durgunlukla beraber, talebi daralacak ilk sektörlerden biri olacak olan dayanıklı mallar sektörü de kötü sinyaller vermeye başladı. TÜRKBESD 2008 Eylül ayı verilerine göre dört ana ürün grubunda üretim miktarı 2007 Eylül ayına kıyasla yüzde 2, iç satış yüzde 1 ve ihracat da yüzde 0,2 daralmış bulunmaktadır. 2008’in son çeyreğinde Türkiye imalat sanayi üretim performansının 2001 krizi sonrasında en kötüsü olması beklenmekte. Son üç ayda Türkiye’nin radyo-TV üretimi yüzde 26,7 azalırken, beyaz eşya sektöründe de üretim daralmasının yüzde 10’ları aşması beklenmekte.
Beyaz eşya lojistiğine bakmadan önce, bu sektörün dünyada yaşamakta olduğunu, değişimi iyi anlamak gerektiğini belirten Borusan Lojistik Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Dölen “Yakın geçmişte Maytag ve Whirlpool firmalarının birleşmesi, Haier ve Çinli üreticilerin birleşmeleri, Vestel’in elektronik odaklı üretimden beyaz eşya üretimine odaklanma stratejisi ve uluslararası bir firma ile ortaklık gerçekleştirmesi, Arçelik’in üretimini Türkiye merkezli yapıdan glaballeştirme girişimleri, BSH’ın tek çatı altında en yüksek kapasiteli fabrikasını Türkiye’de faaliyete geçirmiş olması hep pazar savaşının ve artık global firmaların global pazarlara kaydığını göstermekte. Buna ek olarak elektronik perakendeciliğinde kendisini marka olarak konumlandıran MediaMarkt, Carrefour, BestBuy ve Türkiye’de Teknosa gibi kanallara kayıyor olması, beyaz eşya sektöründe klasik dağıtım kanallarının da sorgulanmasına yol açmakta. Yakın geçmişe kadar üretim ve dağıtım stratejilerini üretimi maksimize edecek şekilde en ucuz maliyetle lojistik süreçleri yönetme üzerine kuran firmalarımızın, özellikle son aylarda ortaya çıkan global krizle birlikte stratejilerini sorgulamalarını zorunlu hale getirecektir” dedi.
Ne yazık ki küresel daralmadan dayanıklı tüketim firmalarının da nasibini kaçınılmaz olarak almakta olduğu ifade Dölen, talebe paralel daralacak üretim, daha az depolama, daha hızlı ve küçük miktarlarda dağıtım ve daha az ihracat miktarları, yaşanacak değişimin lojistiğe ve bu alanda hizmet veren firmaların iş yapış şekillerinde baskı yaratacağını kaydetti.
2009 yılı ile ilgili mevcut öngörüler hakkında değerlendirme yapan Dölen, şöyle devam etti: “2008 yılı üretim ve satış miktarları yakalanamayacak. Ne kadar daralma yaşanabileceği bilinmezliğini sürdürürken en azından 2009 yılının ikinci çeyreğine kadar daralmanın artarak sürmesi beklenmektedir. Stratejilerde maliyet kadar önemli olacak olan, tedarik zinciri süresinin kısaltılması ve sürdürülebilirliğin sağlanması olacaktır.
Bu da lojistik hizmet sağlayıcı olan bizlere, azalacak iş hacimleri, cirolar ve küçülen işlerimiz olarak yansıyacaktır. Zarar edecek ana üreticiler, lojistik hizmet sağlayacılarına küçülme, bazı işleri tasfiye etme ve mevcut fiyatlarda radikal indirim talepleri ile gelecek, ödeme vadelerinde insafsız taleplerde bulunacaklardır. Bilanço yönetimini iyi yapamamış, kar edilmeyen işleri terk etmemiş, finansal olarak sağlam olmayan, kapasitelerini esnek yapıda geliştirememiş ve kurumsallaşmayı sağlayamamış lojistik firmaları, bu dönemde çok ciddi yaralar alacak ve üzülerek öngörmekteyim ki, pek çok sektör arkadaşımızın işsiz kalacağı ve bazı firmaların hızla iflasa sürüklendiğini duyacağımız bir altı ay yaşayacağız.
Çok karamsar görünebilir ama rakamlar ve geçmiş kriz deneyimleri bunu göstermektedir. Krizi fırsata çevirme ise ancak kriz sonrasında güçlü olarak ayakta kalacak, bu dönemde hazırlıklarını zamanında ve doğru olarak yapacak firmalar için geçerli olacaktır.”
Bugün Türkiye’de uygulanan beyaz eşya lojistik operasyonlarının dünyanın gelişmiş ülkeleri ile yarıştığını hatta pilot projelerin uygulandığını belirten Ceva Logistics Türkiye ve Balkanlar Genel Müdürü Aslan Uzun ise, “Beyaz eşya sektöründe güçlü bir rekabet yaşanmakta, müşteri tarafından satın alınmak istenen ürünün o an hazır olmaması durumunda tercihini diğer marka veya modellere çevirecek durumundadır. Bu da satış kaybı ve pazar penetrasyonunda olumsuzluk yaşatarak rekabeti daha da zorlaştırmaktadır. Ortalama bir beyaz eşyanın 7 yıllık dönüşüm süresi olduğu düşünüldüğünde, beyaz eşyanın üretim öncesi ve üretim sonrası lojistik süreçlerinin hızlı ve maliyet avantajı sağlar olması sektördeki firmalar için büyük önem arz etmektedir” dedi.
Başarılı bir beyaz eşya lojistiği hizmeti nasıl olmalı?
Başarılı beyaz eşya lojistiğinin üretici firmanın belirlediği tedarik zinciri stratejilerine uyum değişimini hızla, süreçteki gereksiz maliyetleri ortadan kaldıracak yaklaşımları hayata geçirmeyle, sürecin tamamen izlenebilirliğini sağlayacak başarılı bilgi teknolojileri uygulamaları ile gerçekleştirilebildiğini belirten İbrahim Dölen, “Bilgi teknolojileri, tedarik zinciri yönetim sistemine ve üretim programlarına entegre olabilecek, depo ve antrepo yönetimlerinde malzeme hareketlerini seri numarası ve lot bazında sağlayabilecek, yine bayi ve son kullanıcılara rota ve araç optimizasyonları ile dağıtım planlamalarını hızla ve en verimli şekilde gerçekleştirebilmeyi becerebilmeyi kapsamaktadır. Bahsedilen bu bilgi teknoloji sistemleri müşteri sistemleri ile karşılıklı iş yükünü hafifletebilmek ve maliyet tasarrufu sağlayabilmek amacı ile entegre edilmeli ve sürece değer katmayan tüm zaman ve aktiviteyi izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik kriterlerinde bir zayıflama sağlamadan eleyebilmelidir. Bilgi teknolojilerinin yanında üretim öncesi, üretim ve üretim sonrası lojistik süreçlerini yönetebilecek operasyonel, ekipman altyapısına ve eğitimli işgücüne de sahip olunmalıdır. Deneyimli işgücü bir maliyet değil, bir avantaj olacaktır” dedi.
Beyaz eşya lojistiğinde maliyetlerin büyük bölümünün nakliye ile ilgili olduğuna dikkat çeken Aslan Uzun, şu açıklamalarda bulundu: “Beyaz eşya lojistiğini hedefleyen bir lojistik firması, öncelikle yurt içinde bir dağıtım ağına sahip olmalıdır. Bu dağıtım ağı hem zamanında teslimat yapabilmeli, hem de maliyetler anlamında da beyaz eşya üreticilerinin mevcut dağıtım maliyetleri ile rekabet edebilmelidir.
İkinci önemli yatırım kalemi ise bilgi sistemleri altyapısıdır. Bilgiyi yönetmek beyaz eşya lojistiğinde bazen ürünü taşımak kadar önemlidir. Uluslararası nakliye anlamında bugün neredeyse tüm beyaz eşya firmaları maliyetlerini en aza indirebilmek için kısa dönemli anlaşmalar yaparak, bölge bazında dönemsel en ucuz fiyatı veren firmalarla çalışmaktadırlar. Hat doluluğunu ve ölçek getirisini yakalamaya çalışmak dağıtım tarafımızdaki önceliklerimiz olmaktadır. Üretime olan süreçler için hem maliyet avantajı sağlayacak hem de günlük stoktan saatlik stoğa indirecek sistemler üzerinde pilot projelerimiz devam etmektedir.”
1 milyar dolarlık pazar
Yapılan araştırma sonuçlarına ve 2007 verilerine göre beyaz eşya lojistik pazarı potansiyelinin 1 milyar dolara yakın olduğunun hesaplandığını ancak bu rakamların 2007 yılında gerçekleştirmiş oldukları Türkiye Lojistik Pazar Araştırması’ndan, görüşme yapılan sektör karar vericilerin belirttikleri oranların üretim ve ihracat rakamları ile simulasyonu ile ulaşılan bir rakam olduğunu söyleyen İbrahim Dölen, ağırlıklı maliyetlerin uluslararası taşımaları, özellikle konteyner taşımalarını, yurtiçi fabrika ve dağıtım depolarının ve bu depolarda ki ürünlerin stok taşıma maliyetlerini ve sonrasında yurtiçi dağıtım hizmetlerini kapsadığını, global pazara üretim yapılıyor olmasından dolayı, lojistik giderlerin üretim maliyetinden sonraki en yüksek maliyet kalemi olduğunu ifade etti.
Aslan Uzun,beyaz eşya sektörünün uluslararası ve yurtiçi lojistik aktivitelerinin toplam bütçesini yaklaşık 700 milyon USD olarak öngördüklerini belirtti.
İbrahim Dölen, Borusan Lojistik olarak üreticilere inbound süreçlerinde özellikle liman hizmetleri, rulo saç depolama hizmetleri ve kara nakliye hizmetleri sağlarken, outbound süreçlerinde bazı ihracat pazarlarına özel ve bölgesel dağıtım depolarının bazılarının yönetimi, ürünlerin yurt içi, yurt dışı kara ve denizyolu taşımalarında konteyner iç dolum hizmetleri ve gene liman hizmetlerini sunduklarını kaydetti.
Yurtiçi nakliyenin ağırlıklı olarak karayolu ile yapıldığına değinen Aslan Uzun, “ Burada tek yönlü komple taşımaları ve bölgesel mikro dağıtım kabiliyetlerimizi entegre etmekteyiz. Tek yönlü komple taşımalarda mevcut iş hacmimizden gelen bir ölçek getirisine sahibiz. Bunu spot nakliye satın alımında kullanarak müşterilerimize avantaj sağlıyoruz. Bölgesel mikro dağıtımlarda ise yine mevcut dağıtım altyapımızdan gelen gücümüzü kullanmaktayız. Bazı projelerde ise özel filoların etkin kullanımı üzerine proje yaratmaktayız” dedi.
Lojistik faaliyetler üzerinde sürekli iyileştirmeler yapılmak zorunda
Beyaz eşya sektörünün direkt olarak tüketici davranışlarına odaklı yaklaşım geliştiren bir sektör konumunda olduğunu ifade eden İbrahim Dölen, şu açıklamalarda bulundu: “Tüketicilerin hem ucuz hem de kaliteli ürün arayışı sonucu, kıyasıya rekabetin oluştuğu küresel pazarda, kısa tedarik zinciri süresi ve maliyet birincil önemdedir. Bu nedenle ana sektör ve yan sanayi sektörü ana maliyet unsurlarından önemli paya sahip olan lojistik faaliyetler üzerinde sürekli iyileştirmeler yapmak zorunda kalmaktadır.
Lojistik firmaları da kıyasıya rekabetin yaşandığı bir ortamda, daha verimli, kaliteli, hızlı ve koordineli çalışma koşullarına kendilerini adapte etmek zorundadırlar. Bu talep ve arz döngüsünün karşılıklı kazan - kazan ilişkisi ile iki taraf için de kazanımlar ortaya çıkardığı da bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunun yanı sıra lojistik şirketleri, üretici ve ithalatçı firmaların lojistik süreçlerini yöneterek üretim ve satışa yani rekabete odaklanmalarını sağlayarak çok büyük bir katkı sağlamaktadır.”
Üretime olan süreçler doğru seçildiğinde hem maliyet avantajı sağlamakta hem de zamanında üretime kesintisiz destek sağladığını söyleyen Aslan Uzun, “Rekabetin yüksek olduğu, siparişlerin değişkenlik arz ettiği bu sektörde bu destek çok önemlidir. Satış için dağıtım kanallarının yaygınlığı ve zamanında teslimat performansı doğrudan ürününde markasını etkileyebilecek durumdadır. Dağıtım kadar geri dönüş lojistiği de son zamanlarda öne çıkmaktadır. Keza müşterilerin yeni beyaz eşyalarını yerleştirebilmeleri için eskilerinin alınması da ön plana çıkmaktadır. Satış sonrası için yedek parça depolama ve servislere dağıtımda nihai müşteri memnuniyetinde giderek artan bir öneme sahiptir. Tabi ki tüm bu süreçlerde maliyet avantajı sağlaması üretici veya ithalatçı için vazgeçilmez olmaya devam etmektedir” dedi.
Beyaz eşya, stratejik sektörler arasında
Borusan Lojistik olarak, stratejik sektörlere daha fazla odaklanabilmek ve sektörlerin ihtiyaçlarına farklı yaklaşımlar getirebilmek için ciddi bir organizasyon değişikliğine giderek, beyaz eşya sektörünü de, bu stratejik sektörler arasında değerlendirdiklerini belirten İbrahim Dölen, dayanıklı tüketim malları üreticileri için, kendileri tarafından belirlenen ihtiyaçlarına yönelik projeler yapmanın yanında, farklı çözümlerle kalite - hız - maliyet - koordinasyon gibi kriterler açısından fayda sağlayacağını düşündükleri fırsatları takip ettiklerini, önerilerinin bazılarının hayata geçiriliyor olmasının da kendilerini mutlu ettiğini ve kendilerine misyonlarını doğru olarak uygulayabildiklerini gösterdiğini söyledi.
Beyaz eşya lojistiği pazarının, üretici firmaların gelişmelerine paralel olarak gelişmekte olduğunu kaydeden Aslan Uzun, “İhtiyaçları ne yönde olursa, o yönde lojistik hizmet verilecek yapılar geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Eskiden sadece üretim sonrası lojistik faaliyetler söz konusu iken, bu faaliyetlere ek olarak fabrikadan doğruca ev sevkiyatları ve asıl önemlisi üretim öncesi aşamada verilen lojistik hizmetler devreye girdi. Bunlarda satış kaybı yaşatmadan haftalık stoktan, günlük stoğa indirmişken bugün saatlik stok üzerine çalışmalarımız devam etmektedir” dedi.
Sadece Türkiye içinde hizmet verdiklerini ifade eden İbrahim Dölen, şunları söyledi: “Var olduğumuz ülkelerde gerçekleştirdiklerimiz, Türkiye ile kıyaslandığında küçük kalan operasyonlarımız olmasına rağmen, Türkiye’nin dünya pazarındaki etkisi sebebi ile ancak bölgesel bir lojistik şirketi olma kararımız sonrasında yapılanmalarını tamamladığımız Borusan Logistics – Hollanda, Cezayir, İran ve yakın zamanda açılacak olan Kazakistan pazarlarında benzer projelerimizi edinmiş olduğumuz knowhowla kısa zamanda hayata geçirebileceğimizi düşünmekteyiz.”
Ceva Lojistik dünyasında beyaz eşyanın tüketim ve perakende sektörünün altında yer aldığını, bu sektördeki gelirlerinin global cirolarının yüzde 30’dan fazlasını ifade etmekte olup, büyüme stratejileri içinde sürekli öncelikli yer teşkil ettiğini önemle vurgulayan Aslan Uzun, faaliyet gösterdikleri ülkelerin neredeyse tümünde beyaz eşyanın depolanması ve dağıtımına yönelik bir kontrat mutlaka bulunduğunu söyledi.
8 milyar dolar büyüklüğünde sektör
Türkiye beyaz eşya sektörünün toplam büyüklüğünün 8 milyar dolar civarında olduğunun belirtildiğini kaydeden İbrahim Dölen, “Lojistik potansiyelinin de 1 milyar dolar civarında olduğunu düşünürsek, lojistik hizmetlerin toplam maliyetteki oranının yüzde 12-14 arasında olduğunu hesaplamaktayız. Lojistik hizmetlerini kendi yürüten, kendi altyapılarını ve araçlarını yöneten firmalar için geçerli olan tüm riskler, bu sektörde lojistik süreçleri kendi kaynaklarını yürüten firmalar içinde geçerlidir. Hızla değişen talep karşısında bu tip firmalar, lojistik maliyetlerinde esnekliği kaybetmektedir. Lojistik firmalarının varlık sebebi olan değişken maliyetle hizmet verme, esnek yapılanma maliyetlerin kıyaslanmasında rakamlaştırılmamakta ve firmaların ‘ben kendimde aynı maliyetle yaparım’ kararını almalarına neden olmaktadır. Şu anda bu şekilde yapılanmış firmaların en ucuz tedarikçiler arasında uyumu sağlamak, evrak, bilgi ve ürün akışını takip etmek, her yıl her biri ve rakipleri ile tekrar tekrar en ucuz birim maliyete ulaşmak için sürekli pazarlık yapmak için oluşturdukları departmanlarda, bizim tüm ofis çalışanlarımızın çok daha fazla işgücüne ulaştığını görmek beni şaşırtmamakta. Bu mantıkla verilmiş olan kararların, şu anda içine girdiğimiz gibi daralan ekonomik pazarlarda ne kadar eksik öngörüldüğünü, yüksek bedellerin kısa zamanda ödenmek zorunda kalınması ile göstereceğini düşünüyorum. Ne yazık ki bu değişimde akıllı ve bilinçli bir karar sonucu olarak değil, bir zorunluluk olarak hayata geçecek gibi görünmekte. Burada şunu da vurgulamak isterim ki, dayanıklı tüketim sektörü, Türkiye’de bu süreci diğer pek çok sektöre göre yine de en iyi yönetebilen firmaları barındırmaktadır. Diğer sektörlerimizde yukarıda yazmış olduğum senaryo çok daha sancılı olacaktır. Rekabet hızlı, kaliteli, son kullanıcının tercih edeceği ürünleri geliştirmek ve bunları en hızlı, güvenilir, izlenebilir ve bu koşullar altında rekabetçi ve sürdürülebilir lojistik maliyetlerle gerçekleştirmektedir. Lojistik süreçteki her birimde en iyi satın alma politikaları, en korumacı sözleşme koşulları baskısı ile en ucuz maliyetle çalışılma stratejisi, toplam sürecin ne yazık ki ne kadar kırılgan ve sürdürebilirlikten uzak olduğunu gösterecek, en ucuz ve en verimli olmadığının rakamlara yansıyacağı bir yıl olacaktır 2009” dedi.
Outsourcing oranı yüksek
Lojistiğin bugün geldiği seviyede, bazı beyaz eşya firmalarının fabrika depoları hariç neredeyse tüm lojistik faaliyetlerini outsource ettiğini söyleyen Aslan Uzun, konuyla ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: “Buna rağmen bir karşılaştırma yapmak gerekirse, lojistik aktivitelerini outsource eden beyaz eşya firmaları, bu faaliyetleri kendi yürüten firmalara oranla genelde daha avantajlıdırlar. Lojistiği outsource eden beyaz eşya firmaları, her şeyden önce sezonsal dalgalanmalara karşı daha esnek bir maliyet altyapısına sahip olmaktadırlar. Özellikle küçük ve orta ölçekli beyaz eşya firmalarında lojistik satınalma gücü de lojistik firmalarına oranla daha zayıftır. Bu nedenle outsource etmek her zaman daha avantajlıdır.
Üretim yapan firmalar üretime olan süreçleri outsource ettiklerinde hem birim satın alma maliyetlerinden tasarruf ederken hem de süreçlerin kendi talepleri doğrultusunda yürümesini sağlayarak görünen ve görünmeyen bir çok lojistik maliyeti azaltarak, tasarruf ve zamanında üretimle pazarda öne çıkmaktadırlar.”
Kriz ortamında sektördeki sistem yeniden sorgulanacak
Beyaz eşya lojistiğinde Türkiye’nin kendi bilgi birikiminin yanı sıra yurt dışından da bilgi transferi yaptığını belirten İbrahim Dölen, “Ancak bu bilgilerin stratejilere uygulanma hızının düşük, değişim ihtiyacının anlaşılması ve uygulanmasının yeterince desteklenmediğini görmekte olduğumu söyleyebilirim. Dayanıklı tüketim malları sektöründe, Türkiye ile yurtdışındaki en büyük farklılık bayi dağıtım sistemidir. Türkiye’de mevcut geleneksel bayi ağı yapısı, gelişmiş pazarlarda bulunmamaktadır. Yurt dışında zincir mağazalar, teknoloji perakendeciliği satış noktaları olarak yapılandırılmıştır. Bu özel yapıdan dolayı Türkiye’ye has bayi dağıtım ağları ve lojistik sistemleri geliştirilmiştir. Sanırım 2009 dünya krizinin getireceği pazar koşulları, bu sistemin tekrar sorgulanmasına neden olacaktır” dedi.
“Ceva, global bir lojistik firmasıdır ve kendi sektörünün dünya genelindeki lider firmaları arasındadır. Doğal olarak global kaynaklarımızdan gelen bir know-how desteğimiz var, ve bunu gerektiği her yerde kullanıyoruz” diyen Aslan Uzun, şöyle devam etti: “Gururla ifade etmek isteriz ki, Türkiye operasyonu da Ceva dünyası içinde önemli bir yere sahiptir. Sürekli büyüyen yapısı ile Ceva Türkiye, Cevadünyası içinde önemli bir birimdir. Türkiye’de verdiğimiz bazı hizmetler bugün dünya genelinde başarı hikayesi olarak kabul edilip, diğer Ceva birimlerinde de uygulamaya alınıyor. Yani, Ceva Türkiye artık dünyaya knowhow transfer ediyor. Global firmaların pilot projelerini bile Ceva Türkiye ile uygulamalarını buna güzel bir örnek olarak gösterebiliriz.”
Beyaz eşya sektöründeki pazar paylarını bir önceki yıla göre yüzde 43 oranında artırmayı hedeflediklerine değinen İbrahim Dölen, sözlerini şöyle noktaladı: “2008 yılında dayanıklı tüketim sektöründen elde ettiğimiz ciromuz 2007 yılı cirolarımız ile kıyaslandığında yüzde 20’ye yakın artış göstermiştir. Ancak buna rağmen diğer stratejik sektörlerimizde gerçekleştirdiğimiz yüksek büyüme sebebi ile toplam ciro içindeki pay yüzde 15 oranında azalmış görünmektedir. Ancak 2008 Ekim ayı sonuna kadar ciromuzda yüzde 50 oranında bir büyümeyi gerçekleştirmiş olduğumuzu da vurgulamadan geçmek, kendimize haksızlık yapmak olacaktır. 2009’da dayanıklı tüketim malları sektöründe yaşanacak olan ciddi orandaki üretim ve satış daralmalarına rağmen, yeni ve farklı projelerle büyümemizi h