Elektronik Taşımacılık Ağı(ETA) gibi dikkat çekici bir projeyi kısa sürede Türkiye’de markalaştıran firma, önümüzdeki süreçte dijitalleşme ve Ar-Ge’ye olan yatırımlarını sürdürecek. Yeni projelerin yanı sıra yurtdışı büyüme ve gelişim stratejisini de yeniden planlayan Borusan Lojistik’in genel müdürü İbrahim Dölen konuğumuz oldu.
Borusan Lojistik’in son dönemdeki dönüşümüyle birlikte yeni vizyon hakkında bilgi verir misiniz?
Borusan sektörün eski oyuncularından, özellikle 2001 yılında tekrar yapılanarak entegre lojistik alanına odaklandık. Bu tarihten beri de sektörün en önemli oyuncuları arasında olma konumumuzu sağlamlaştırdık.
Geçtiğimiz yılbaşından beri biz hem Kozyatağı hem de Güneşli’de olan iki merkezimizi Kâğıthane’de yeni binamızda birleştirdik. Hem İstanbul trafiği hem çok daha fazla değişimi bir arada yönetmek ihtiyacımızdan iki genel müdürlükten tek genel müdürlüğe indirdik ve stratejimizi tekrar sorguladık. Yaptığımız sorgulama sonucunda stratejimizi tekrar değiştirerek önümüzdeki 10 yılı dijital değişim dönemi olarak anons ettik. Kullanmış olduğumuz farklı yazılımların tamamının platformlarını aynı platform haline getirip müşteri beklentilerinin değişeceği baştan sona tüm izlenebilirliği gösterebileceğimiz, takip edebileceğimiz performansımızı açıkça mobil telefonlardan bile müşterimize veya müşterimizin müşterilerine istedikleri durumda alabilecekleri hale getirmeye çalışıyoruz. Tabi bu ciddi şekilde çalışma gerektiriyor. Tüm süreçleri tekrar elden geçiriyoruz, “nereleri hızlandırabiliriz, nerelerde dijital teknolojiyi kullanabiliriz, nasıl hızlı işlem yapabiliriz ya da nasıl daha doğrusunu yapabiliriz” bunların üstünde çalışıyoruz.
Taşınma sonrasında Araştırma Geliştirme Merkezimizin de kadrosunu 2 katına çıkararak 55 tane yazılımcı arkadaşımızla Araştırma Geliştirme Merkezimizi kurduk. Merkezimiz Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından da onaylandı. Şu anda oradaki arkadaşlarım 18 tane farklı projeyi bitirmekle uğraşıyorlar. Çoğu yılsonuna kadar bitmiş olacak, bazıları yılbaşından sonra ilk çeyrekte bitiyor. Bunların arkasından da dijitalleşmeye yönelik 32 projemiz daha gelecek. Bu yolculuk 2020’ye kadar sürecek ve yaklaşık 20-24 milyon dolar arasında şirketimizi dijitalleştirmek için yatırım yapmış olacağız. Ancak bu şekilde gelişen dünya ihtiyaçlarına cevap verebileceğimizi öngörmekteyiz.
Genellikle lojistik firmalarına sorulan sorular, “bu sene kaç araç satın alıyorsunuz, kaç metrekare depo açıyorsunuz” dur. İnanın bunlar bizim önceliğimiz değil. Biz tamamıyla müşterimize fayda yaratırken hem onların hayatını kendi hayatımızı kolaylaştıracak, verimliliği sağlayacak projeler, inovasyonlar peşindeyiz.
Ar-Ge merkezi sadece sizin için mi çalışıyor yoksa ileride dışarıya da iş yapacak mı?
2020 yılına kadar sadece bize çalışacağını söyleyebilirim. Şuan firma dışına vermek gibi bir amacımız yok. Dünya çok hızlı değişiyor, bundan 1 yıl önce aldığınız bir karar bir yıl sonra yeni ortaya çıkan yeni teknolojinin getirmiş olduğu avantajlarla bir anda atıl kalabiliyor. Bunları yaşayacağız, dolayısıyla sürekli bu konuya yatırım yapmaya devam edeceğiz. Sektörün yazılım veya inovasyon ihtiyaçlarını çözmek değil ama müşterilerimizin veya kendimizin işini veya rekabetçiliğini kolaylaştıracak yeni ürünler veya yeni şirketler kurmak gibi hayallerimiz var.
eTA nasıl gidiyor, eTA’nın globalleşmesi yönünde düşünceleriniz var mı?
Otomotiv sektörü Türkiye’nin de ihracatında halen lokomotif ve bunun çok uzun yıllar değişmeyeceği ön görülüyor. Sizin öngörünüz nedir?
İhracatta ciddi patlama var. İç piyasada da satış geçtiğimiz yıla göre bildiğim kadarıyla yüzde 2 kadar altında, yani çok önemli fark yok. Sene başında kötü başlamıştı ama daha sonra sektör hızla topladı. Türk otomotiv sektörü bence diğer tüm sektörlerimizden çok daha ilerde. Aklınıza hangi sektörü getirirseniz getirin iş yapış şekli, rekabetçiliği, yeni teknolojiyi kendisine adapte edebilmesi, çıkan fırsatlar karşısında kendini zorlayarak daha fazla üretim yapabilme isteği gibi özellikleri ön planda. Çalıştığımız firmalardaki arkadaşlarımızı gördüğümüz zaman gerçekten bu başarıyı önümüzdeki 4-5 yıl götürebilecek hırs, enerji ve plan olduğunu görebiliyorum. Ben başka firmaların da Türkiye’ye gelmesini bekliyorum çünkü Türkiye’de otomotiv sanayi için ekosistem çok uygun. Lojistiğinden tutun insan kaynağına, otomotiv yan sanayii, sektörün gelişmişliği tüm bunlara baktığınız zaman Türkiye’nin daha fazla otomotiv sanayi fabrikası çekebiliyor olması gerekiyor. Türkiye’ye ithal edilen veya ihraç edilen araçları toplarsanız bu araçlardan 2 tanesinden 1 tanesine Borusan Lojistik’in elinin değdiğini göreceksiniz. Firma olarak 4 bin 500 çalışanımız var ve bin kadar personelimiz otomotiv lojistiği alanında çalışıyor.
Peki diğer yatırımlarınızda durum nedir?
Yılbaşında yapmış olduğumuz çalışma konusunda otomotiv sektörü ve bazı diğer sektörlerin ortak uluslararası taşımacılık ihtiyaçları nedir diye analiz yaptığımızda aslında çok çevreci, zamanı net olan ve maliyet avantajı sağlayan bilen bir taşıma modelinin gittikçe bu sektörde daha çok tercih edileceğini ve daha çok tercih edildiğini görüyoruz. Buradan hareketle bir plan yaptık, ilk yatırımımıza da Ağustos ayında hayata geçirmiş olduk. Yaklaşık 600 araçlık intermodal taşımalara uygun araç alım planımızın ilk 105 tanesini teslim aldık. İkinci 100’ünün de siparişini yakın zamanda veriyor olacağız, multimodale kuvvetli giriyoruz. Bu hafta 2 arkadaşım Almanya’da, Almanya Borusan Lojistik’i açmakla ilgili çalışmalar yaptılar. Kısa bir süre sonra 3 lokasyon ve 2 depo ile Avrupa’da hizmet veriyor olacağız.
Direk tren mi kullanacaksınız yoksa deniz yolu ve tren mi?
Tren kullanmakla ilgili çalışmalarımız var ama Halkalı, Kapıkule yolunun sürekli bir kapanma riskinin olmasından dolayı şuan U.N. RO-RO ile İtalya’ya girip oradan Trieste’den trenlerimizi çalıştırarak hedeflediğimiz 3 Avrupa bölgesine ulaşıyor olacağız. Dağıtımlarımızı bu üç lokasyondan Avrupa içerisinde yapıyor olacağız. Zaman içerisinde bu operasyonlarımızı geliştireceğiz.
2018’de tamamen intermodale geçmiş olacak mısınız?
Eylül ayının 1’inden beri ilk trenimiz Avrupa’da çalışmaya başladı. Ama şirketimizi kurmamıştık, şu an evrak kısımları tamamlanıyor, Ocak ayı başında fiilen Almanya’da çalışan Borusan Lojistik firması ile çok daha kuvvetli şekilde pazarda hak ettiğimiz payı almak için geliyoruz.
Genelde Trieste’den sonrası için bir Avrupalı firma ile iş birliği oluyor. Böyle bir iş birliği olacak mı?
Başlangıç böyle olacak ama zamanla stratejimiz değişebilir. Lojistik bana göre 2 temel şeye dayanır; bir tanesi hacim… herhangi bir iş kolunda ilerleyebilmeniz için belirli bir hacme ulaşmanız gerekiyor. Diğeri ise IT ve insan kaynakları ki ben onları birbirinden ayırmıyorum çünkü dijital dünyada bu iki unsurun birlikte çalışması çok önemli. Bunlara paralel vizyonumuzu geliştirmeye çalışıyoruz. Herkesten hızlı koşarsak daha hızlı gideceğiz. Herkes bizimle aynı hızda koşarsa aynı hızda gideceğiz.
Bölgesel gelişmeler ve komşularımızla ilişkiler çok değişken. Sizin hem bölgesel hem özellikle modern ipek yolu için veya Orta Asya için projeleriniz var mı?
Bir projemiz var ama bu sizin bahsetmiş olduğunuz konunun netlik kazanmasına bakıyoruz. Daha önce tecrübelerimiz oldu ama şunu gördük ki uzun vadeli siyasi netlik olmadığı zaman buralara erken kaynak ayırmak firmaları hem yorabiliyor hem de zaman kaybettiriyor. Ben henüz İran, Orta Asya gibi bölgeler için biraz daha beklememiz gerektiğini düşünüyorum. Gelişmeler çok hızlı olabiliyor ve planlama yapmak imkansız hale gelebiliyor. Hiç birimizin iş planında Suriye’den sonra Irak’ın da kapanma riskinin olduğu yoktu. Bunlar 2 haftada gündemimize oturuyor.
Şirketinize yabancı ilgisi var mı, ortaklık düşünülüyor mu?
Özellikle son yıllarda şirketimize ortaklık konusunda yoğun bir ilgi var. Bugünkü durumumuzda teklif ne olursa olsun hepsine teşekkür edip gönderiyoruz. Borusan Lojistik yüzde yüz Türk firmasıdır. Şirketimizin üst yönetimi ileri de farklı kararlar alabilir ancak şu aşamada bir ortaklık ya da satın alma gündemimizde yok.