Kimse akıp giden bir trenin aklından geçeni değiştirebileceğini düşünmez. İşte bunu sağlayan, trenin ağır ama kararlı ve güzergahını bilerek yol almasıdır.
Havada ya da denizde, kara ve demiryoluna göre sınırsız bir yol seçeneği var gibi duruyor. Oysa her noktaya hızlı erişim için tercih edilen havada bile çok çeşitli kısıtlayıcı düzenlemeler söz konusudur. Ve en nihayetinde her uçak sağlam bir zemine inmek zorundadır.
Dünya ticaretinin yüzde 83’ünü taşıyan gemiler de ancak limana geldiğinde anlamlı bir iş yapmış olur. Zaten alabildiğine kaygan olan bir zeminde istediği yöne hareket edebilen devasa gemilerin boyutları dünyanın bazı kara parçalarından büyük hale erişse de ileri giderken aynı zamanda yanlara da gidebilen bu devlerin hareketleri –durma ve kalkma süre ve ivmeleriyle birlikte düşününce- bazen istem dışı gibi görünüyor.
Karayolu da önemli erişim avantajlarına sahip olmakla birlikte yeryüzünün sadece yüzde 29’u için geçerli bir seçenektir ki onda dahi kısıtlı alanlarda ‘ben de varım’ diyebiliyor. En önemli avantajı ise insana yakın olması. İnandırıcılığı ve sempatisi de belki buradan geliyor.
Bir de tüm mütevazılığıyla demiryolu var ki zaman zaman dağları da delse, yer altından da gitse her zaman sınırlı bir seçenek ve birçok şarta bağlı olarak yol alabilir. Bu yol gidişindeki zorunlu kararlılık, aynı zamanda güven verici ve inandırıcı bir taşıma sistemine işaret ediyor.
Artıları eksiler bir yana hiç biri diğeri için feda edilmemesi gereken bu yolların ironi dışında bir birlerine karşı artı ve eksilerini saptamaya çalışmak, ancak elma ile armudu karşılaştırmak kadar anlamlı olabilir. Bunun yerine eksik kalanı tamamlamaya odaklanmakta yarar var. Cumhuriyetin başlangıç yıllarından sonra savsaklanan demiryollarındaki eksikliği görmeyen bilmeyen kalmadı. Bunu gidermek için atılan ilk ciddi adım da; 1 Mayıs 2013 tarihinde yürürlüğe giren 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun oldu.
Kamu eliyle yeni hatların yapılması kadar mevcut hatların günün ihtiyaçlarına göre yenilenmesi de önemli dönüşümler sağlıyor. Özel sektörün hizmet, vagon, demiryolu konteyneri gibi yatırımları ise geleceğe dair ümit ve güven veriyor. Bazı Türk şirketleri sadece Türkiye’de yatırım yapmakla da kalmıyor, yurt dışında da düzenli hatlar işletiyor. İntermodal taşımacılık servislerine demiryolu hizmeti veren Türk şirketleri blok trenler işletiyor, Çin’in Kuşak ve Yol Projesi gibi büyük operasyonlara eklemlenmeyi hedefliyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın demiryolu yatırımları kadar olmasa da karayolu taşımacılığı kökenli özel sektör şirketleri de küçümsenemeyecek boyutlarda yatırımlar yapıyor. Dergimizin bu sayısında, demiryolunun son dönemine ilişkin önemli veriler yer alıyor.
Demiryolunun en iddialı şekilde kullanıldığı ülkelerden biri olan Almanya’da geçtiğimiz günlerde dev bir fuar gerçekleşti. transport logistic Fuarı, 31’iTürkiye’den gelen 63 ülkeden 2.374 katılımcısı ile yine 125 ülkeden 64 bin ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Ülkemizden fuara katılım sergileyen şirketlerin dünya devleri arasındaki varlığını son derece önemsiyorum. Türkiye’nin genel ekonomisine hizmet ihracatı yoluyla katkı sunan Türk lojistikçileri; taşımacıları, lojistik operatörleri, endüstriyel ürün üreticileri, yazılımcıları ile böylesi bir arenaya çıkabilir düzeye erişmiş bulunuyor.
Sergileme amaçlı katılımcısıyla, neredeyse dünyanın tüm lojistik faaliyetlerinin karar alıcılarını buluşturan bu dev organizasyonun içeriğinde onlarca konferans, sunumlar, paneller, özel takdimler, ikili ya da çok taraflı iş birlikleri hayata geçerken, Suudi Arabistan gibi bazı ülkelerin Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri açılışından itibaren fuarda yer aldılar. Birçok ülke, DEİK organizasyonuyla gerçekleştirilen Türkiye pavilyonu gibi ülke katılımları sergileyerek Almanya’nın ve etki alanındaki ekonomilerin ürettiği lojistik pastasından pay alma çabasına ortak oldu. Türkiye’den bu arenaya gelenler de etkili ve saygın bir sergileme yaptı. Fuarda yabancı basının Türkiye lojistiğine ilgisi ve bilgilenme çabası önemliydi. Bu ilginin, Kasım ayında gerçekleşecek olan Uluslararası logitrans Transport Lojistik Fuarı’na yönelmesini beklemek hayal olmasa gerek. Fuarda yapılan etkinlikler doğrultusunda, logitrans ile birlikte Kuşak ve Yol Projesi ile Türkiye ilişkisi de Alman medyasında yer buldu. Lojistik dünyasının bu dev buluşmasına ilişkin detaylar ile bu yıl bir rekora imza atan Türk lojistikçilere ilişkin haberleri de bu sayımızda bulmak mümkün.
Türkiye’nin en kısa zamanda istikrarlı ve kararlı demiryolu altyapısı ile ulaşım ağlarını daha da iyiye taşıması; benzer kararlılığın tüm sektör tarafından ülkemizin lojistiğini tüm dünyaya tanıtma misyonunu üstlenmiş olan fuarı logitrans’ın gelişimi için de sergilenmesi temennimdir.
İlker ALTUN
ilker@aysberg.com
Kargohaber Dergisi (Sayı:246)