Değişim önce üründe yaşandı, sonra da hizmet ürüne göre şekil almaya başladı. Ürün değişti, hizmet zenginleşti, kavramlar da buna bağlı olarak gelişti. Ama halen daha işin özünde verimlilik var.
OECD’ye göre, karayolu yük taşımacılığı 2050’ye kadar dünya çapında üç kat daha artacak. Orta ve ağır kamyonlar için 2020 yılında talebin yüzde 40 civarında artışla yaklaşık dört milyon adet olacağı tahmin ediliyor.
Süreci gözleyen otomotiv üreticileri; yakıt verimliliği, yeşil teknolojiler ve güvenlik gibi konularda uzun, etkileyici bir yol kat ettiler. Akıllı güvenlik sistemleri kamyonları, otobüsleri ya da hafif ticari araçları daha da akıllı hale getirdi. Avrupalı OEM'ler araçların çevreye etkisini büyük ölçüde azalttılar. 1970'lere göre ortalama yüzde 30 daha az yakıt tüketimi sağlanırken, 1990'lara oranla yüzde 87 daha az nitrojen oksit tüketimi oluyor. Şimdi de Euro 6 teknolojisi hazır bekliyor ve bu şekilde nitrojen oksit emisyon seviyeleri zor ölçülecek duruma gelecek. Avrupalı OEM'ler ‘Vizyon 2020’ye odaklanarak yakıt tüketimi ve araçların karbondioksit emisyonlarını 2005 seviyeleri ile karşılaştırıldığında yüzde 20 oranında azaltmak için çalışıyorlar.
Kaçıncı kez olduğunu saymadım ama ne zaman başladığını biliyorum. İran-Irak savaşıyla yabancı plakalı treylerler için adeta ‘yolgeçen hanı’na dönen Türkiye’de, belki de yaşanan kargaşayı önlemek adına ama sonradan tersine dönüp etkisi bugünlere kadar uzanan ‘geçiş belgesi’ icat edilmişti. O günlerde ‘uluslararası karayolu taşımacılığı’ olarak tanımlanıp uzun yıllar bu başlıkla anılan iş kolu, hızlı bir gelişme içine girmişti. Avrupa’dan Türkiye’ye binlerce kamyon satılmaya başlanmış, yatırımlar teşvik edilir olmuş hatta bir dönem ikinci el çekiciler bile gelmişti… Ama yine de Türkiye’den bir gazetecinin; bu kamyonlar nasıl üretiliyor, nerelerde geliştiriliyor, fabrikaları nerede, bunları kimler yapar gibi bir tanıklığı yoktu. Halen daha önemini ve gücünü koruyan iki markanın Türkiye’de başladığı üretim, yerli gazeteciler için ilk bilgilerin kaynağını oluşturdu.
Bugün artık bilgiye ulaşmak, bilginin paylaşılarak büyümesi olağanlaştı. Kavramların içi dolmaya, lojistik de dahil modern tanımlar ete kemiğe bürünmeye başladı. Bu bir gelişim süreci ve Türkiye’ye yansımaması mümkün değildi. Nitekim felsefi düzeydeki gelişimin uzantıları sektörel ürünlerde vücut buldu. Dergiler, konferanslar, paneller, fuarlar, ödüller son derece modern ofisler, göz alıcı depolar, pırıl pırıl araçlar işte bu gelişimin sonucu. Özellikle kamuoyu tarafından, çevre kirliliğinin en büyük sorumlularından biri olarak görülen ticari taşıtlar kadar, bu makineleri kullanarak taşıma yapanla taşıtan arasında da özel işbirlikleri gelişiyor. Bağlar kuruluyor, talepler, ihtiyaçlar ele alınıp yeni gelişmelerin önü açılıyor.
Gelişimin hızı, kamu adına karar alanların da başını döndürüyor. Bu yüzden, sadeleşmek ve yalnızca kavramların özüne bakmakta yarar var. Doğruların üretildiği yerlerde, doğruları büyüterek üretmeye devam etmek için doğru işbirliklerinde buluşmak şarttır. Doğru fuarlar, doğru yayınlar, doğru kurumlar gibi…
İlker ALTUN
ilker@aysberg.com
5 Aralık 2013