Bu da ihracatın kilo değerinin artmasını sağlıyor. Türkiye’nin ileri teknoloji ürünü malları ihracatı 10 milyar doları bulmuyor. Ülke ekonomisinin selameti açısından bu durum sürdürülemez. Türkiye’nin ihracatında 90’larda yüzde 3 düzeyinde olup bugünlerde 5’lere çıkan yüksek teknoloji ürün payı ne şekilde olursa olsun artmak zorunda. Yoksa Türkiye ile karşılaştırıldığında aynı zamanlardaki payını yüzde 9’dan yüzde 33’e çıkartan Çin ve yüzde 35 pay ile 25 milyar dolarlık ileri teknolojili ihracat ürününe sahip İsrail gibi ülkeler arasında patinaj çeker dururuz. Fikir vermesi açısından İsrail Türkiye’nin ancak onda biri kadar nüfusa sahip olup GSMH’sı da Türkiye’nin yüzde 40’ını bulmuyor ve sadece 317 milyar dolar...
Türkiye’nin 50 milyon ton yaş sebze ve meyve üretimi var. Bunun 3,5 milyon tonu ihraç ediliyor ve ihracatın yüzde 40’ı da sık sık sorunlar yaşanan Rusya’ya yapılıyor. Kendi çözümlerini üretmeye başlayan Rusya, 4-5 yıl gibi kısa bir zaman sonra kendi domatesini kendisi üretir durumu gelebilir. Bu gibi durumlar ise bırakınız teknolojik ürünleri, sebze meyvede bile geri gidişatın alarmını veriyor...
Dünya ticaretindeki ağırlığı giderek artan ve arz eden tarafta güçlenen Çin’in güvenilir ticari ortaklık rolü giderek önem kazanıyor. Şaka değil Çin küresel ticaretin yüzde 15’ine ulaştı hatta geçti. Bu büyüme, ticaret savaşlarının da etkisiyle Çin’in farklı pazarlara açılmasını ve yeni ticaret havzaları oluşturmasını teşvik edecek. Afrika açılımı ile yeni pazarlar geliştirmeye çalışan Türkiye bu pazarlarda Çin ile karşılaşacak demektir.
Öte yandan Çin’e yakın pazarlar olan Asya Pasifik ülkeleri ile Türkiye arasında 60 milyar dolar gibi bir ticaret var. Ancak burada dış ticaret dengesini tutturamayan Türkiye’nin aleyhine olan fark 40 milyar dolar. 100 milyar dolarlık toplam dış ticaret açığının yüzde 40’ı bu bölgeden geliyor.
Kuşak ve Yol bölgeyi daha da yakınlaştırırken ticari açığa karşı pozitif etki yaratacak tedbirler gerekiyor. 2018 yılında Çin ticaretinde 18 milyar dolar açık bulunuyor. 2019 yılının ilk çeyreğinde Çin’e 364 milyon dolar ihracat yapılmışken aynı sürede Çin’den 2,9 milyar dolarlık ithalatımız var. Çin’in bu proje açıklandıktan sonraki süreçte 200 milyon dolardan 800 milyon dolara çıkan Türkiye yatırımları biraz yürekleri ferahlatsa da asıl olması gereken, Çin’e kiraz satmak kadar bu ülkenin beğenmediğimiz teknolojisi ile üretilen ürünlerin daha iyisini üretip buraya satabilmek olmalı.
Elbette Rusya’ya domates, Çin’e kiraz, Avrupa’ya fındık, Afrika’ya battaniye satmakta bir sıkıntı yok ama ürün çeşitliliğini yakalamak ve katma değeri yüksek üretime geçmek için Türkiye ekonomisinin daha fazla beklemeye tahammülü kalmadı. Bu dönüşüm için teşvik, yatırım, işbirliği, eğitim her ne gerekiyorsa kolları sıvamak gerek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, özel sektörü daha fazla yüreklendirmek, bununla da kalmayıp kollarından tutup havalandırmak zorunda. Bu yolda kaynaklarını daha fazla kullanmak, üretimin ve gelişimin sırrı neredeyse bulup getirmekten başka çare yok.
İlker ALTUN
ilker@aysberg.com
Kargohaber Dergisi (Sayı:249)