Antreposu olmayan küçük ve orta ölçekli işletmecilere antrepo hizmeti vermek amacıyla 2000 yılında Tırsan Lojistik adı altında kurulmasından sonra zamanla depolama, katma değerli hizmetler, yurtiçi-yurtdışı dağıtım yanında uluslararası müşterilere hizmet vermeye başlayan bir yapıya dönüşerek 2010 yılında TLS Lojistik olarak adını değiştiren firma, agresif büyümesi ile dikkat çekiyor. 2010 yılında 200 kişilik bir organizasyon ve 100 milyon Avro’luk cirolardan bu gün bin 100 kişilik bir organizasyon ve yaklaşık 300 milyon Avro cirolara ulaşan TLS, müşteri portföyünün yüzde 50 gibi büyük kısmını oluşturan uluslararası müşterilerden kazandığı tecrübeler ile de cironun yanında kalite standartlarını da yükseltiyor.
KargoHaber okuyucuları için gerçekleştirdiğimiz söyleşide 4 yılda üç misli bir büyüme yakaladıklarını ifade eden TLS Lojistik Genel Müdürü Altuğ Hacıalioğlu, iyi büyüyen, müşteri ilişkilerini düşük karlılıklarla olsa da uzun süreli yönetebilen, uzun vadeli ilişkilerle daha stabil büyüyen bir yapıdan söz ederek, “Cironun yüzde 50’si çok uluslu firmalardan geliyor bu da müşterilerden çok şey öğrenip hayata geçirmemiz ile ilgili” diyor.
Sayın Hacıalioğlu, yılın ilk çeyrek rakamlarını değerlendirirsek hem Türkiye ekonomisi hem TLS için ilk üç ay nasıl geçti?
Beklentilerimiz üstünde bir ilk çeyrek oldu. Geçen yıl ilk çeyrekte 51 milyon Avro ciro yapmıştık, bu yılın ilk üç ayında ise 67 milyon Avro ciro yaptık. Sanırım 17 Aralık sürecindeki frenlemen yansıması yılın ilk üç ayına yetişemedi, ancak Nisan ayı beklentilerimizden daha düşüktü. Yılın ikinci çeyreği daha zor geçecek gibi. İkinci çeyrek rakamları Haziranda bir sürpriz olmazsa çok iyi gelmeyeceğini düşünüyoruz. Ocak-Şubat frenlemelerini Nisan-Mayıs’ta yaşayacağız. Ancak 2014’ün tamamının kötü geçeceğini düşünmüyoruz, Türkiye ekonomisinin yüzde 4 civarında büyüyeceğini düşünüyoruz.
TLS’nin bu yılki büyüme hedefi ise yüzde 34, elimizdeki kontratlar da bu ve buna yakın bir büyümeye ulaşacağımızı gösteriyor. 2013 yılını 230 milyon Avro ile kapatmıştık, 2014’ü 290-300 milyon Avro veya üzerinde bir ciro ile kapatabileceğiz.
Uzakdoğu ve Amerika’daki mevcut yapılanmanız dışında Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi revaçta olan pazarlara girme hedefiniz var mı?
5 yıllık stratejik planımıza Ortadoğu’yu çok net olarak koyduk. Kuzey Afrika’nın da bir kısmını tanımladık. Temelde hedefimiz, Ortadoğu’da bir netkwork oluşturup orada uluslararası hizmetler tarafında ciddi bir değer yaratmak. Uluslararası hizmetler tarafında özellikle kimyasal taşımalarda çok ciddi bir iş hacmimiz var. Kimyevi, petrol ve petrol türevleri konusunda bu bölge çok hareketli bir bölge. Varilli taşımalarda ISO konteyner taşımalara dönüşüm yeni başladı ve bu anlamda pazarda da ciddi büyüme bekliyoruz. Hem çalışmalarımız hem pazarın büyüyecek olması bizi iyi yerlere getirecektir diye düşünüyoruz.
Şuan uluslararası tarafta yıllık 18 bin TEU elleçliyoruz, hava kargoda da yaklaşık 250-300 ton aylık ihracatımız var.
Otomotivden FMCG’ye, kimyadan enerjiye pek çok sektörde çözümler sunuyorsunuz. Yeni sektörler eklenecek mi?
Temelde TLS’yi üç fonksiyonda yönetiyoruz. Bunlardan bir tanesi depolama, biri yurtiçi dağıtım ve diğeri uluslararası hizmetler. Temel olarak üç fonksiyonu da büyütmeye çalışıyoruz. Bu üç fonksiyon içerisindeki en büyük payı yurtiçi dağıtım alıyor. Ciromuz içerisinde yurtiçi taşımaların payı yüzde 63 civarında. Senede 300 bin araç çıkıyoruz. Otomotivde varız, çok ciddi oto taşıma yapıyoruz. Enerjide varız. LPC ve LNC gibi ürünler taşıyoruz, 1 Temmuz itibariyle de azot gazı, karbondioksit taşıyor olacağız. Paletli çok fazla ürünümüz var ve FMCG’de çok kuvvetliyiz. FMCG’deki ilk 5 firmanın hepsi de uluslararası müşterimiz durumunda.
Türkiye hala bir sektöre odaklanıp o sektörde uzmanlaşacak kadar büyük değil. Bu genel yönetim maliyetlerinizi dağıtma anlamında sıkıntı yaratıyor, rekabetçi olmanızı engelliyor. Biz bu nedenle düzenli bir planda TLS’nin maliyetlerini düşürebilmek adına farklı sektörlere giriyoruz. Şuan için bu sektörlerde büyümek istiyoruz, yeni bir sektör planımız yok şuan. Şuan yeterli büyüme kapasitesi bulabiliyoruz. Ciromuzdaki en büyük pay FMCG sektöründen geliyor, çok ciddi bir hareket var burada.
Çok uluslu müşterilerimizden depo standartları konusunda önemli kazanımlar elde ettik
Biraz da depo yatırımlarınızdan söz edelim. Yeni depo yatırımı olacak mı bu yıl?
Şuan TLS olarak 42 noktada faaliyet yapıyoruz. Bunların içinde 7 tanesi ana depo olarak kullanılıyor. Diğerleri daha küçük çaplı aktarma merkezi gibi hizmet veriyor. Bu 7 depo toplam 13 bin metrekare. 200 bin civarında da palet yerimiz var. 5 yıllık büyüme planlarımızda her yıl 20-30 bin metrekare arasında depo açmayı ve temelde de İstanbul Anadolu yakasında bunu yapmayı hedefliyoruz. En son Kimberly Clark, Oriflame gibi markalar için Tuzla’da 22 bin metrekarelik bir depo açtık, sonrasında Henkel için yine Tuzyla’da bir depo açtık. En son olarak da Daikin için -Türkiye açısından gurur duyduğum- 55 paletlik 25 bin metrekarelik bir tesis devreye aldık. Bizim için bu proje çok önemliydi. Bu tür firmalar artık Türkiye’yi yakın coğrafyada lojistik üs olarak belirlemişler ve bu hizmeti yüzde 100 Türk sermayeli bir firmanın veriyor olması hem rekabette nereye geldiğimizin hem de Türkiye’nin lojistik üs olması adına çok önemli bir gösterge.
Bunların dışında 10 bin metrekarelik bir depoyu da Tuzla’da Temmuz ayında açılacak. İkinci bir 20 bin metrekareyi de Aralık ayına yetiştirmeye çalışıyoruz ancık 2015’in başına da sarkabilir.
Biz şartlara bakıp yatırım kesmedik, 1 Ocaktan 30 Hazirana kadar yaklaşık 5.5 milyon Avro’luk bir araç yatırımını tamamlamış olacağız. Bunların tamamı otomotiv ve enerji sektörüne yönelik taşımalar için. Yatırımın 3.5 milyon Avro’luk kısmı bitti zaten. Normalde asetten çok hoşlanmıyoruz ama uzun soluklu ilişkiler ve kontratlarda bu tür yatırımlara sıcak bakıyoruz.
Depolardan söz etmişken, depo standartları konusunda müşteri algısı nasıl?
Son 7-8 yıl içerisinde depolama konusunda çok ciddi bir değişim oldu. Eski fabrika bozması depolarından daha modern tesisleri hızlı bir geçiş oluyor. Sektör dışından olup, kiralama amaçlı bilinçsiz yatırım yapan firmalar çok fazlaydı. Ancak bir süre sonra bunlar standarda uygun olmadıkları için talep edilmeyen duruma gelip atıl kaldılar. Buradaki en büyük gelişim de özellikle müşteri tarafında oldu. Müşteriler, onların sigortalama şartları, yurtdışındaki şemsiye poliçeleri, bunların denetlenmesi depolama konusunu çok hızlı geliştirdi. Biz yangından yükseklik standardına kadar pek çok konudaki standardı kendi müşterilerimizden öğrendik. Bu standartları karşılayamayan hiçbir tesisi değerlendirmeye almıyoruz. Depolarımızdan çoğunda Amerikan yangın standardı olan NFPA standardı var. Müşteri size yarı mamul ve bitmiş ürünü teslim ettiği için olası bir akislikte çok ciddi kayıplar yaşıyor. Genellikle kontrat döneminde standartlar ile ilgili muhatap olduğumuz kurumlar hep yurtdışından gelen müşteriler oluyor.
Çok uluslu müşterilerimizin portföyümüzde çok büyük payı bulunması nedeniyle depo standartları konusunda çok önemli kazanımlar elde ettik.
Birleşme ya da satınalma gibi konulara çok sıcak bakmıyoruz
Orta ve uzun vadede bakıldığında lojistik sektöründe birleşmeler, evlilikler, satınalmaların sektörü yönlendireceği söyleniyor. TLS, bu değişimde nerede yer alacak?
Sektörde beklentiler ve rekabet şartları sürekli olarak değişiyor ve gelişiyor, rekabet giderek zorlaşıyor. Bizim ilk günden beri prensip olarak baktığımız iki nokta var. Bunları sağlayamazsanız zaten sektörde tutunmanız mümkün değil. Bir; maliyetlerinizi çok iyi yöneteceksiniz, çok fazla verimlilik projesi peşinde koşacaksınız ve her daim rekabetçi olacaksınız. İkincisi; yürüttüğünüz operasyonlar ile ilgili her daim KPI’larınız müşteri ile belirlediğiniz KPI’ların üzerinde olacak. Bu ikisini sağladığınız sürece çok özel bir sebep yoksa müşteri sizinle çalışmaya devam eder. Operasyonlar çok iyi olacak ve müşteri işin kalitesinden memnun olacak. Bu daha da zorlaşacak. Rekabet müşteri tarafındaki beklentileri artırıyor. Ama bir avantaj var. Bu noktada ayrışanlar ile müşteri kol kola verip devam etmek istiyor. Burada ayrışan firma sayısı az oluyor, müşteri bu az firma ile daha fazla insourcing ile ilişkileri büyütüp daha uzun vadeli hale getirmeye çalışıyor.
Sektörde çok fazla firma var. Son 30-40 yıl içinde gelişmiş ülkelerde de süreç böyleymiş. Türkiye’ye talep olmasının nedenlerinden biri de bu. Biz lojistik pazarı olarak büyük bir ülkeyiz. Ancak ilk on firmanın pazardan aldığı pay küçük bir rakam. Büyük ölçekli lojistik firmaları ya da finansal yatırımcılar baktıklarında Türkiye’de de örümüzdeki süreçte yaşanacakların farkında. Bu değişim başladı bile. Önceden Avrupalılar vardı şimdi Uzakdoğulular çok istekli olarak Türkiye’ye giriyor, çünkü Türkiye’yi önemsiyorlar. Çok daha satınalama ve direkt yatırımlar göreceğiz. Bunlar birleşecek, birileri tarafından satın alınacak, taşeronlaşacak ve firma sayısı da azalacak. Zaten büyük firmalar ile küçük ölçekli firmalar arasında ciroda ciddi farklar oluştu ve makas açıldı.
Biz bu güne kadar böyle bir plan yapmadık. Biz kendi plan ve programımız dahilinde ilerliyoruz. Sektörde de iyi bir hale geldik. TLS, genç bir ortaklık yapısına sahip, o anlamda birleşme ya da satınalma gibi konulara çok sıcak bakmıyoruz. Ancak bir yatırımcı ya da ortaklık için bize gelen firma on yılda gideceğimiz yolu 4-5 yılda gideceğimize bizi ikna ederse bakış açımız değişir. Bunun haricinde biz yüzde 100 Türk sermayeli bir firma olarak yapabileceğimizin en iyisini nasıl yapacağız, buna bakıyoruz.
Çevreye saldığımız karbon miktarını internetten yayınlayacağız
Çevre konusundaki politikanız nedir?
Çevre sürekli olarak yatırım yaptığımız bir konu. Hatta bunun için şirket içinde ‘Kurumsal Gelişim’ altında hem iş sağlığı hem çevre politikaları ile ilgili ayrı bir departmanımız var. Prensip olarak lojistikçi doğayı kirletiyor deniyor ama aslında bu sektörün kirlenme içindeki payı çok düşük. Biz filo yatırımlarımızın hepsini Euro 5 olarak tamamladık. Euro 6 devreye girince daha az karbon salımı için yatırımlarımızı o yöne taşıyacağız. Daha az enerji tüketimi için alçak depolarımızdaki aydınlatma sistemlerini LAD, yüksek depolarda florasana çevirdik. Yeni bir genel müdürlük yapıyoruz. Bu binamız için WWF ile birlikte yeşil ofis sertifikası alma yönünde çalışmaları sürdürüyoruz.
Karbon salımını ölçmeye başladık ve 1 Eylül itibariyle de doğaya ne kadar karbon salımı yaptığımızı internetten yayınlıyor olacağız. Üretici kuruluşlarla bu anlamda çalışma yaptık. WWF ve Tema ile çalışma yaptık. Saydığımız karbonu ağaç dikerek nötrlemeye çalışacağız.
20 Haziran 2014