İthalatta yüzde 3,71 düşüşle 242 milyar 336 milyon dolara gerileyen dış ticaret hacmi de yüzde 0,78 azalarak 400 milyar 97 milyon dolara geriledi. İthalatın gerilemesiyle birlikte dış ticaret açığı 15,51 düşerken, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 65,1’e yükselmişti. Türkiye’nin en önemli ihraç kalemlerinden biri olan otomotivde gerçekleşen yüzde 4,5’lik yükseliş, 22 milyar 672 milyon dolar ihracat değerine ulaşılmasını sağladı. Bu rakamlarla Türk otomotiv endüstrisi, toplam ihracatın yüzde 14’ünden fazlasını gerçekleştirmiş ve ihracatta birinci sıraya yerleşmiş oldu.
Türkiye’nin en önemli ihraç kalemlerinden olan hazır giyim ve konfeksiyon da ihracat içinde yüzde 12’ye yakın bir payla ikinci sırayı alırken kimya sektörü ihracatı 11,1 pay aldı. Çelik endüstrisi ise ihracatta yüzde 8,4 pay aldı.
Türkiye’nin dış ticareti büyük oranda, karayolu bağlantısının güçlü olduğu AB ülkelerine yönelik olarak gerçekleşmektedir. Almanya her zaman olduğu gibi başı çekmektedir. Ona en yakın ülke halen daha Irak olup İngiltere, İtalya, Fransa ve ABD bunu izlemektedir.
Aynı zamanda en çok ithalat yapılan ülkelerin de başında gelen Almanya’nın yanında, geçen yıl 24 milyar dolara ulaşan Çin ve doğal gaz ithalatındaki yeri nedeniyle 25 milyar dolara ulaşan Rusya ile ilk sıraya yerleşmiştir. Bunları ABD, İtalya, İran ve Fransa izlemektedir.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin ihraç ettiği her beş üründen ikisi AB malı olup Avusturya geçiş sorunları nedeniyle ihracatta farklı taşıma yolları kullanılmaktadır. Türk taşımacılık ve lojistik endüstrisinin kanayan yarası; taşımacılıkta Avrupa’nın uyguladığı Türk plakalı araçlara özel kısıtlamalardır.
Türkiye, batıdan gelen bu kısıtlamaların yanı sıra doğal olarak çevresindeki gelişmelerden de etkilenmektedir. Ancak temel olarak ticaret yaptığı, işbirliği içinde olduğu ülkelerin ağırlığının AB ülkeleri olması, Irak, İran ve Çin gibi ülkelerde ise gelişme kaydediliyor olması, Türkiye’nin elini rahatlatmaktadır. Bugün için Suriye, Libya gibi ülkelerden kaynaklanan dış ticaret kayıpları, ülkenin dış ticaretinin toplamında önemli bir yer tutmamaktadır. Bu ülkelerdeki gelişmelerin Türkiye’ye etkisi daha çok sosyal nitelikli olup bunun etkileri ilk olarak Türkiye’de hissedilse de bir adım sonrasında başta Yunanistan, Bulgaristan, İtalya, Macaristan gibi ülkeler olmak üzere tüm AB ülkelerine ulaşmaktadır. Çözümü de bu ülkelerle birlikte bulacaklardır.
Türkiye’nin ekonomik hedefleri arasında ısrarla vurgulanan ve varılmak istenen nokta, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmektir. Bugün itibariyle ilk 20 arasında 17. sırada yer alan Türkiye, bu hedefe varmak için düzenli kalkınma planları yapmakta olup tüm sektörlerde çeşitli teşvikler uygulamakta, yeni pazarlar aramakta, Afrika ülkelerine yönelik açılımlar yapmaktadır. Türki cumhuriyetler ve diğer BDT ülkeleri ile yoğun ilişkiler geliştirmektedir. İran ambargosunun hafifletilmesi ve Irak’da gerçekleşmesi beklenen düzelmeler, bu bölgeye yönelik dış ticaretin artacağını göstermektedir. Ülke çeşitliliği kadar ürün çeşitliliğine de giden Türkiye, daha fazla teknoloji yoğun ihracat üzerine çalışmaktadır.
Türkiye, ilk fırsatta ulaşmaya çalıştığı 1,5 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklük ile bunun gerektirdiği lojistik alt yapıyı da planlamaya çalışmaktadır. Bunun için havayolları ve limanlarda özelleştirmeye gidilmiş, demiryollarında alt yapı yatırımları artırılmış ve demiryolu taşımacılığında da liberalizasyona gidilmiştir. Karayollarında da çok önemli yatırımlar yapılmış olup üçüncü boğaz köprüsü, İstanbul’a üçüncü havalimanı, Marmaray ve tüp geçit projelerinin kimi hayata geçmiş, kimisi de yapım aşamasındadır.
Beklentimiz, yoğun işbirliği içinde bulunduğu gelişmiş batılı ülkelerinde Türkiye’deki yatırımları ile Türkiye’nin ilk 10 ekonomi içine girme hedefini gerçekleştirebileceği yönündedir.
Yılın sonuna gelirken taşımacılık ve lojistiğin tüm bu rakamların ve beklentilerin gerçekleşmesindeki rolünü hatırlamakta yarar var.
İlker ALTUN
ilker@aysberg.com
Kargohaber Dergisi (Sayı:202)