Lojistikte bölgesel bir üs olma hedefindeki Türkiye’de taşımacılığın yüzde 96’sı karayolu ile yapılıyor. Bugün itibariyle 18 bin 863 kilometresi bölünmüş 64 bin 865 km karayolu bulunan Türkiye, uluslararası taşımada 46 bin, yurtiçi taşımacılıkta ise 750 bini aşkın kamyon çalıştırıyor. Bunlar, Ulaştırma Bakanlığı’ndan yetki belgesi alarak çalışanların sayısı.
Karada süregiden yol yatırımları yalnızca yük taşımalarını hedeflemiyor elbette. Hatta asıl olarak insanların seyahati gözetiliyor. Nitekim yolcu taşımacılığı ve özel otomobillerle seyahat de yoğun bir karayolu trafiği yaratıyor. Kısaca, Türkiye’nin taşımalarında temel yük karayolu altyapısının, taşıtlarının, şirketlerinin üzerinde.
Yükte hafif, pahada ağır malların üstelik kapıdan kapıya taşınması gibi bir hizmet üretme üstünlüğü bulunan karayolu taşımacılığına sıradan alternatifler üretmek elbette mümkün değil. Gerekli de olmayabilir. Ama denge şart…
Denizyollarının doğal asfalt olduğu gerçeğinden hareketle, bu alandaki rakamlara bakarsak, çok da iç açıcı bir tablo ile karşılaşamayız. Bugün dünyada yılda 560 milyon TEU, Türkiye’de ise yalnızca 5,86 milyon TEU konteyner elleçleniyor. Dünyanın ilk 20 ekonomisinden biri olup üç tarafı da denizlerle çevrili bir ülkenin sahip olacağı rakam daha farklı olmalıydı. Konteyner dışındaki rakamlar da çok farklı değil aslında. Kısmen sevindirici olan; Türkiye’nin deniz filosundaki gemi sayısının artıyor olması… Türk Uluslararası Gemi Siciline ve Milli Gemi Siciline Kayıtlı gemilerin yıllık gelişimine bakıldığında, 150 groston ve üzeri gemilerin 2005’te 677 adet olan sayısının, 2009 yılında yüzde 38,8 oranında artarak 940 adede ulaştığı görülüyor.
Denizde bir başka etkili taşıma modeli olarak RO-RO’da gelişim sağlanan Türkiye’den batıya yılda 110 bin dolayında araç taşınırken sıkıntılar yaşanan bir hat olan Rusya’ya aynı yolla 5 bin dolayında araç ancak taşınıyor.
Türkiye, sık sık tekrarlanan ‘2023 yılına 500 milyar dolar ihracat, 1.2 trilyon dolar dış ticaret hedefi’ne yürürken, modlar arasında dengeyi bulmak zorunda. Bugün itibariyle 350 milyar dolarlık dış ticaret hacminin yüzde 57,6 denizyolu, yüzde 27,8 karayolu, yüzde 8,18 havayolu, yüzde 1,14’ünü ise demiryolu ile gerçekleştirebiliyor. Ancak aynı oranları 1.2 trilyon dolarlık bir dış ticaret hacmine uyarladığımızda, ciddi tıkanmalar yaşanacağını söylemek mümkün.
Elbette 2023 hedeflerine yalnızca dış ticaret artışıyla değil aynı zamanda taşımacılık ve lojistik alanında da gelişme ile yürünecek. Fakat gelişmenin modlar arasındaki dengesizliği giderme yönünde olması kaçınılmazdır. Daha çok denizyolu, daha çok demiryolu bunun için gereklidir. Hedefe konulan rakamlara ulaşmakta gidilmesi zorunlu olan ülkelerin yolları ve yöntemleri, geleceğin lojistik planlarını da belirlemek zorundadır. Bir başka açıdan, ticaretin belirleyici aktörleri, ticaretin gerçekleşme şeklini ve yollarını da belirleyeceklerdir.
İlker ALTUN |