Her Şeye Rağmen

Türk girişimcilerinin üretip ürünlerini dış pazarlara açma konusundaki tutkulu tavrı, sadece ülke ekonomisindeki dengeyi sağlamıyor, komşu ülkelerin aksine sosyal barışın sağlanmasında da çok büyük katkılarda bulunuyor.

Ülke ekonomisine katkıda bulunan tüccar ve sanayicilere hizmet veren taşımacılık sektöründe de yaşanan sorunlara rağmen yüzde 10 gibi önemli bir oranda büyüme sağlandı.

Sektör sadece büyümekle de kalmadı, 15-20 yıl öncesinde başlayan taşımacılıktan lojistiğe geçiş süreci, başka bir boyut kazandı. 2014 yılı bu gelişmelerin en net olarak izlenebildiği dönemlerden biri olarak dikkat çekiyor. Daha önce büyük küresel şirketlerin Türk nakliye şirketlerini satın alarak şekillendiği süreç, şu anda belli bir ölçeğe ulaşan Türk şirketlerinin Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde kendi taşımacılık sistemlerini kurdukları bir yöne doğru evrilmeye başladı.

Sistematik olmayan bir şekilde; sadece belirli ölçeğe ulaşan organizasyonların intermodal uygulamalarla zorlu yolları aşmak için kurduğu taşımacılığa ilişkin sistemler ile başlayan bu süreç, kaliteli ve çevreye duyarlı güzergahların da oluşmasını sağladı.

Türk taşımacıların 2014 yılı içinde demiryolundan denizyoluna kadar Avrupalı altyapı sunucularıyla birlikte hayata geçirdikleri bu projelerin, Türkiye’de çalışmaları devam eden demiryolunda liberalizasyon sürecinin belirli bir noktaya gelmesiyle daha da gelişmesini beklenmelidir.

Türk nakliyecisinin İran ve Bulgaristan taşımalarında yaşadığı sorunlar, büyük krizlere sebep olan İtalya geçiş belgesi kriziyle taçlandı; tüm bunların yanında zaman zaman idare tarafından alınan–çoğunlukla gümrüklerle ilgili- aşırı tedbirci önlemlerle de sıkboğaz edilen taşımacılar, daha fazla çaba harcayarak her şeye rağmen ayakta kalmaya devam ediyorlar.

Sektörün yapısal sorunlarının da beslediği acımasız rekabete, Avrupa yollarında Türk taşımacılarının önüne çıkarılan engelleri ve yabancı araçların Türkiye bağlantılı taşımalarda her geçen yıl artan paylarını da ekleyince ortaya çıkan tabloyu takdir etmemek zor. .

Aslında Türk taşımacısının gücü tam da buradan geliyor. Bu mesleğin neferleri, koşullar ne kadar güç olursa olsun bütün engellere, savaşlara çatışmalara ve engellemelere rağmen gösterdiği performans ile yerini korumaya çalışıyor. Onlar, koşulların göreceli olarak iyileşmesi ve bazı güncel sorunların aşılmasıyla birlikte gerçek gücünü daha hissedilebilir bir şekilde ortaya koyabilecektir.

Türkiye’nin bölgesel lojistik üs olması için gerekli adımların atılmasıyla birlikte, ülkenin pek çok noktaya ulaşımındaki avantajlı konumu daha net olarak ortaya çıkacaktır. Sonrasında ise bütün eylem planlarını zor koşullara göre yapan lojistik sektörü, kendi gücünü daha net olarak hissedecektir. Elbette işini layıkıyla yapmak için gerekli yatırımları yapan, her adımını planlayarak atan ve kendisi kazanırken çalışanına da kazandıran şirketlerle, bunun tam tersine giden taşımacılar aynı noktaya varamayacaklar ve ayrışacaklar.

Zorlu dönemlerden geçerken bile bölgedeki yerini korumayı başaran lojistik sektörü, farklı ulaşım alanlarında devam eden yatırım ve çalışmaların sonuçlanması ve çatışmaların azalmasıyla daha güzel günler yaşamayı hak ediyor.

İlker ALTUN
ilker@aysberg.com

Kargohaber Dergisi (Sayı:194)

Scania’dan Talay Logistics’e 41 Adet Çekici
MAN 2024'te Pazar İstikrarını Korudu
Tırsan'dan Akkoç Lojistik'e 101 Araçlık Teslimat
Stellantis ve CATL'den İspanya'da Batarya Tesisi
Tırsan’dan EKAY & AYTAŞ'a Low-Bed Teslimatı
Nakliyecilere Müjde