Uçakların havaya karışan emisyon atıklarından, denizleri kirletmekle suçlanan gemilere uzanan eleştiri bombardımanı altındaki lojistik sektörü, fosil yakıtlardan uzaklaşmaya hatta kurtulmaya çalışıyor. Ancak bu kısa vadede mümkün görünmüyor.
Yaşam alanları dışında ekosistem kavramı; bir düzeni, bir sistemin varlığını ve sistem çevresinde oluşan olguyu tanımlamak için de kullanılır. Dünya ekosistemi içerisinde dünya ekonomisi de ayrı bir ünite olarak yeterince büyük ve karmaşık bir ekosistemdir. Sistematik olarak, lojistik de dünya ekonomisi içerisinde kendi alt üniteleri olan bir ünite olarak başlı başına bir ekosistemdir.
Evren, Dünya, dünya ekonomisi, lojistik diye giderken lojistiğin alt ünitelerine indiğimizde taşımacılık, depolama, tedarik zinciri yönetimi, gümrükleme gibi her birinin kendi içinde alt kırılımları bulunan başlıklara ulaşırız.
Türkiye’nin lojistik ekosistemi, ülkenin coğrafi konumu tarafından destekleniyor. Doğal fırsatların yanında son yıllarda gerçekleştirilen alt yapı ve dijital dönüşüm yatırımlarının da bir avantaj sağladığı görülüyor. Bu yatırımların katma değer üretimi, ulusal lojistik ekosisteminin kendi içinde ne kadar homojen olduğuna bağlı olarak artacak ya da azalacaktır. Ayrıca mevcut konumun ve altyapının dünya lojistiği ile uyumu da sonuçları önemli ölçüde etkileyecek. Lojistik anlamda bir yaşam döngüsünden söz ediyorsak birileri buraya gelecek, böylece yatırımlar sistemi beslenmeye devam edecek ve yaşam sürecek...
Köprülerin yollarla bağlantısı, demiryollarının limanlara erişimi, havalimanlarının yük merkezlerine entegrasyonu gibi unsurların yanı sıra bu sistemlerin bir birleri ile olan ilişkililiği de Türkiye’nin lojistik ekosisteminin kuvvetinin önemli bir çarpanı durumundadır. Birden çok doğal seçeneğe sahip olan Türkiye kara, deniz, demir ve havayolu için çeşitli adımlar attı. Lojistik alanındaki know how, buna sahip olan şirketler ve insan kaynağı gibi faktörler de Türkiye adına olumlu seyrediyor.
Türkiye açısından yeni açılımlar sunması beklenen Kuşak ve Yol girişimi de kendi içinde bir ekosistemdir. Başlangıçta ‘10 Ülke 10 Bin Kilometre’ olarak sunulmuş olan TEM, Ten-T gibi projelerin hepsi bir birinden beslenen girişimler olup bunların tamamının işleyişi, bütünlük-iletişim ve etkileşim içinde olan bir lojistik alt yapı ağı gerektiriyor. Bunca altyapı da yapıldığına göre geriye eksikleri tamamlayıp, bağlantıları kurup sistemi işe yarar hale getirmek kalıyor. Fiziki yapıların bağlantılarında bazı eksikler olduğu görülüyor. Planlanan ve inşası süren kara ve demiryolu hatlarının tamamlanması ve kendi içinde bağlanması ile bu eksikler de önemli ölçüde giderilecektir.
Son yıllarda pek çok yasal düzenleme yapıldı, AB ile uyumlu yasalar çıkartıldı ve lojistiğin önündeki birçok engel ortadan kaldırıldı. Doğal kaynaklar tamam, yapısal adımlar hayli ilerlemiş ve bunları uyum içinde çalıştıracak politikalar, stratejiler ve yönetecek yasalar ile bu yasaların uygulanması, uygulamanın denetlenmesi, geri bildirimler, buna göre alınacak yeni tedbirler aslında biraz da ilgi ve talebe paralel olarak şekillenecek gibi duruyor.
Dilerim 2020 yılı; yatırımların ve istihdamın arttığı, ekonominin büyümeye başladığı, üretimin baş tacı yapıldığı, başta hukuk olmak üzere evrensel insanlık değerlerinin tüm yaşama hakim olduğu bir sürecin başlangıcı olur.
İlker ALTUN
ilker@aysberg.com
Kargohaber Dergisi (Sayı:252)