Lufthansa Cargo - Doğu ve Kuzey Avrupa’dan sorumlu Başkan Yardımcısı Annette Kreuziger & Lufthansa Cargo Türkiye Direktörü Hasan Hatipoğlu: Lufthansa Cargo Dijitalleşme Treninde İlk Vagona Yerleşmeyi Hedefliyor

Global hava kargo pazarında önemli paya sahip olan Lufthansa Cargo, öncü konumunda olmak ve bunu sürdürülebilir kılmak için sadece çağın yeniliklerine ayak uydurmak değil, onları yönlendirmek üzere hareket ediyor.

Lufthansa Cargo’nun gündemindeki öncelikleri, şirketin Doğu ve Kuzey Avrupa’dan sorumlu Başkan Yardımcısı Annette Kreuziger ve Lufthansa Cargo Türkiye Direktörü Hasan Hatipoğlu ile Münih’te transport logistic Fuarı sırasında yaptığımız söyleşide ele aldık ve bugünlerde her işin başı olan ‘dijitalleşme’yi pek çok açıdan irdeledik.

Altınay Bekar: Son dönemde hava kargo endüstrisi en çok neyi konuşuyor?
Annette Kreuziger:  Tabii ki dijitalleşmeyi ve günlük işlerimizi. Öncelikle günlük işlerimizden biraz söz etmek isterim. Talebin arzdan fazla olduğu fevkalade iki yıl geçirdik. Bu da kapasitelerde sıkışıklığa neden oldu ve iyi fiyatlandırma yapabildik. Ancak bu yılın başından itibaren IATA raporlarından da görebileceğiniz gibi piyasa şartları yeniden değişti. Şimdi arz talepten fazla ve bizim gibi pek çok havayolu şirketi kapasite fazlası ile karşı karşıya kaldı. Bu da özellikle Çin ve benzeri bazı güzergahlardafiyat baskısı yarattı ve pazardaki oyuncular neredeyse her kilogram için mücadeleye girişti.

A.B.: Bunda ticaret savaşlarının etkisi oldu mu?
A.K.: Tüm gelişmenin endüstriler tarafından belirlendiğini düşünüyorum. Otomotiv gibi bazı endüstriler önceki yıllarda alışık olduğumuz kadar iyi gitmiyor. Örneğin Farmasötik sanayinin yüksek büyüme oranları ile gelişmeye devam edeceğini düşünüyorum. İnsanlar siyasi durumdan da etkileniyorlar. ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşları, Brexit gibi konular önemli rol oynuyor. Çünkü bu gelişmelerin nereye varacağını bilmedikleri için daha dikkatli davranıyorlar ve risk almak istemiyorlar. Buna bağlı olarak da şu anda hava kargoda çok yüksek hacimler görmüyoruz. Hava kargo için IATA tahmin raporu halen yüzde 3.2 büyüme gösteriyor ama bu rakamlara her zaman esnek olarak bakmak gerekir. Biz kendi adımıza bir stratejiye sahibiz. Bu belirsizliğin üzerinden uzun vadeli stratejiler ile gelmek istiyoruz. Bir yandan hala büyümeye inanıyoruz ve bu nedenle yeni kargo uçaklarına yatırım yaptık. Diğer yandan belirli ölçüde esneklik ve yüksek kaliteden ödün vermeden çok sıkı bir maliyet denetimi yapmamız gerektiğinin farkındayız. Tabii ki bir sonraki konu dijitalleşme oluyor ve ilk olarak e-freight ile başladık. Otomize etmek, dijitalleştirmek, daha şeffaf hale getirmek ve belki de tedarik zincirindeki her bir oyuncunun belirli verilere ulaşabileceği sistemler kurmak gibi tüm diğer konuların temelini oluşturan bu konuda çok çalıştık, elektronik konşimento ücreti gibi belirli ücretler uyguladık.

E-freight konusunu yaklaşık 15 yıl kadar konuştuk, başlangıçta herkes çok heyecanlıydı ama kimse harekete geçmedi. Bu nedenle bir dönüm noktasında olduğumuzu düşünüyorum. Bazı havayolları ve forwarding acenteleri de bu konudainisiyatif alıp ısrarlı davrandı. Şu anda geldiğimiz noktanın dijitalleşme açısından büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum.

A.B.: Hava kargo endüstrisindeki tüm oyuncuların dijital dünyaya hazır olduğunu düşünmek gerçekçi olur mu?
A.K.: Özel hayatta olduğu kadar gerçekçi olur. Yani, bazı insanlar sosyal medyayı etkin olarak kullanıyor, her şeyi internet üzerinden satın alıyor. Bir tarafta da cep telefonunu dahi zor kullanan bir kitle var. Bu nedenle bazıları hemen trene atlayıp bu gelişmelere katılacaktır.  Lufthansa Cargo olarak, bunun dışında kalanlarınasıl destekleyip yardımcı olabileceğimize dair fikirlerimiz var. Satış etkinliklerimizde de dijitalleşmeye yönelik değişimler yapmaya karar verdik. Onlara yapmaları gerekenler konusunda yardımcı olacağız ancak istemeyenler olacaktır, o zaman da daha fazla yapacak bir şeyimiz yok. Ama biz kesinlikle bu trende ve hatta trenin ilk vagonunda olmak istiyoruz.

Hasan Hatipoğlu: Türkiye’de dijitalleşme anlamında yüzde 70’lere ulaştık. Türkiye’de logitrans Fuarı’nda ilk dijitalleşme konularını ele aldığımız zamanlarda yüzde 30-33’lerden söz ediyorduk. Şimdi ise elektronik konşimento, elektronik rezervasyon rakamlarında yakaladığımız bu oran muazzam bir başarı. Bu konuda bizlerACC Komitesi ve biz LH-Cargo, bayrak taşıyıcı Turkish Cargo, MNG, Qatar Cargo gibi şirketler olarak Türkiye’de dijitalleşmeye yönelik etkin ve öncü olduk.

A.B.: Global duruma bakıldığında yüzde 70 iyi bir oran olarak değerlendirilebilir mi?
A.K.: İskandinav ülkelerine doğru gittikçe bu oranın yüzde 90’lara kadar çıktığı ülkeler var. Doğuya doğru gittikçe özellikle de elektronik konuları da içeren Montreal Protokolü’nü imzalayalı sadece bir buçuk yıl geçmiş olan bölgelerde oranın daha düşük ve ilerlemenin yavaş olduğunu söyleyebiliriz.

H.H.: Özellikle İstanbul Havalimanı’nın açılmasıyla birlikte geleceğe yönelik sadece dijitalleşme konusunda değil aynı zamanda gümrük yönetimi konusunda da fırsatlar görüyoruz. Bu, Avrupa’daki Frankfurt, Londra, Amsterdam gibi çevrim merkezlerinden (HUB) biri haline gelme açısından önemli. Çünkü gerçek bir çevrim merkezi olmak için çok sayıda oyuncunun aktif olması gerekir. Sadece bir veya birkaç küçük havayolunun operasyon yaptığı Havalimanlarıçevrim merkezi değil, sadece bir veyabirkaç oyuncunun hegemonyasında olur. Şu anda bizim grubumuzda yer alan havayollarının İstanbul Havalimanı’na geri gelmesi konusunda çok büyük fırsatlar görüyoruz. Üçüncü pistin açılması ve tercih edilen saatlerde slot taleplerinin karşılanması ile birlikte grubumuzdaki BrusselsAirlines, SwissAirlines, Avusturya Havayolları, Eurowings gibi havayollarının Türkiye konusundaki stratejilerini yeniden gözden geçireceklerini düşünüyorum, umuyorum. Biz LH Group olarak yüzde 50’sine sahip olduğumuz SunExpress’in de uluslararası uçuş kapasitesini pazarlıyoruz. Türkiye’de farklı istasyonlar açmanın büyük potansiyel ve fırsatlar tanıyacağına inanıyoruz. Öncelikle Adana, sonrasında da Gaziantep ve başka şehirlerde istasyon açmayı planlıyoruz. Bu şehirlerde halihazırdabazıgönderileriçinithalat operasyonları devam ediyor, ihracat ile ilgili de müşteriler, gümrük yetkilileri ve havalimanı işletmeleri ile görüşüyoruz. Operasyonu gerçekleştirebilmemiziçin belli standartların sağlanmasıgerekiyor, bunlardan en önemlisi de güvenlik ve altyapı. Hali hazırda Türkiye’de ihracat ve ithalat olarak dört havalimanında aktif durumdayız. İstanbul’da kargo uçakları ile haftada üç sefer yapıyoruz, yolcu uçakları da günde üç sefer yapıyor. İzmir, Ankara ve Antalya’da Sun Express uçuşları ile çok faaliz. Türkiye çapında karayolu ağı ile de tüm bu şehirlerden İstanbul’a besleme yapıyoruz.

A.B.: İstanbul Havalimanı’nın gerçek bir üs, bir çevrim merkezi olabilmesi için başka ne türlü gereklilikler var?
H.H.: Rekabetçi olması gerekir. Maliyet önemli bir konu, İstanbul Havalimanı’ndaki operasyon maliyetleri çok yüksek. Slotlar ve hava trafik haklarıgibi konularda da gerekliliklerin tam olarak yerine getirilmesi şart. Yeni havalimanı, transit konusunda hem kargo hem de yolcu açısından THY’ye büyük fırsatlar sunacaktır. Bu öngörüyle 2025 yılında yolcu sayısının 120 milyona ulaşması bekleniyor. THY ve diğerTürkşirketleri haricindeileride sadeceOrta Doğu’dan bazıoyunculartransit yolcu ve transit kargoda gerekli izinleri alabilirlerse pay alabilirler diye öngörüyorum. Lufthansa ve LH gruptaki diğer havayollarımızla beraber başkabatılı havayollarının transit yolcu ve kargo trafiğine katkı sağlayacaklarını düşünmüyorum.

A.B.: Elektronik ticaret baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Her şey dünyanın her yerinde dolaşır hale gelmişken, malların bu hareketliliği konusundaki görüşleriniz ve beklentileriniz neler?
A.K.: Bizim açımızdan elektronik ticaret kapsamında veya değil,her durumda her türlü ürünü dünyanın her yerinden uçuruyoruz. Tek bir alana odaklanmıyoruz. Farmasötik, otomotiv, petrol ve gaz gibi ürünlerin yanısıra son dönemlerde elektronik ticarete konu olan malların taşımalarını da yapıyoruz. Tarım ürünleri, deniz ürünleri, at gibi canlı hayvanlar taşıyoruz. Elektronik ticaret ile ilişkili olarak bir değişiklik olacağını düşünmüyorum, aynıürünler yine taşınacak, bizim açımızdan da ticaretin akışı açısından da pek fark yaratmayacak. Esas fark, bu ürünlerin dağıtım merkezlerinden evlere teslimatında yaşanacak. Biz de bu nedenle bu operasyonlar için erken yol almak adına bir ürün geliştirdik. Basitleştirmek için bu ürünü hava kargo ile hava posta arasında bir hizmet olarak tanımlayabilirim. Şu ana kadar çok sayıda e-ticaret paketini hava posta ile gönderdik. Şimdi hizmet ortakları ve hizmet sağlayıcılar ile birlikte ikisini birleştiren bir ürün veya hizmet üzerinde çalışıyoruz. Bunun için Lufthansa Cargo’ya ait bir şirket kurduk. Biz havalimanından havalimanına olan kısma odaklanıyoruz. Bunu yalnız başımıza yapamayacağımız için kalan kısmı kendi kurumumuza ait başka bir yapıya ihale etmeye karar verdik. Ben dijitalleşmenin sadece cazip, elektronik ve şeffaf olmanın ötesinde yaşam şeklini, günlük işleri, satış yöntemlerimizi ve konuları ele alışımızı değiştireceğine inanıyorum. Çünkü dijitalleşme her yerde olacak. E-ticaretin geleceğin önemli ürünlerinden biri olduğunu ve geleceğin ürünlerinin de dijitalleşme ile doğrudan bağlantılı olacağını düşünüyorum. Bu nedenle biraz önce bahsettiğim bu şirket, bütün gönderiler için tamamen dijital bir platform oluşturacak. Şirket, öncelikli olarak Avrupa’da ve Çin, Kuzey Amerika gibi belli başlı ve güçlü hatlarda hizmet verecek.

A.B.: Dijitalleşme konusunda önümüzdeki döneme ilişkin stratejileriniz neler?
A.K.: İç süreçlerimizi otomatize etmeye başladık, bunun etkileri ürünlere de yansıyor. Örneğin tehlikeli maddeler için bir ürünümüz var. Bunların beyannamesinde çok fazla kâğıt işi vardır. Mallar havalimanına vardığı zaman beyanname, konşimento ve veriler örtüşmezse normalde mal gönderilemez. DGD-Online platformumuzun sağladığı dijitalleşme etkisi ile tehlikeli mal beyannamelerini buluttaki platformumuzda saklıyoruz. Tedarik zincirinin her bir halkası bu veriye ulaşabiliyor ve ürünün gönderilme aşamasında gerekirse düzeltip değiştirilebiliyor. Böylece 100 parçalık bir üründe 2 parçada sorun varsa bunları ayırıp düzeltip 98’ine dokunmadan operasyona devam ediyorsunuz. Bu da hayatımızı çok kolaylaştırıyor. İki sürecimiz var, biri; ‘her şeyi elektronik olarak yap ve veri için platform oluştur’, diğeri de ‘bütün datayı bulutta tut ve tedarik zincirinin tamamının erişimini mümkün kıl’. Bu sürekli olarak üzerinde çalıştığımız bir konu.

H.H.: Burada özellikle Türk müşterilerimiz, ortaklarımız, forwarding acenteleri açısından büyük potansiyel görüyorum. Maalesef bu konudaki bilgi seviyesi Lufthansa Cargo ve ACC Komitesi olarak arzu ettiğimizin çok gerisinde. Avrupa, Çin ve Amerika’dan sonra Türkiye’de de uygulamaya geçmesini ümit ettiğim DGD Online sayesinde tüm işlemler dijital platformda olduğu zaman Türkiye’deki forwarding endüstrisi de her şeyi doğru, olmasıgerektiği gibi yapmak zorunda kalacak. Örneğin bizde bir tehlikeli madde gönderisi olduğu zaman, mallar havalimanına geldiğinde havayolu ekibimiz her şeyi en az üç-dört kez kontrol etmek zorunda. Her bir işlem ve düzeltme için çok değerli olan vakit kaybediliyor ve acentelere her düzeltme ekstra maliyet yükügetiriyor. Gelecekte onlar da bu düzeltmelerden kurtulacak ve DGD platformu üzerinden işlem yapacaklar.

A.B.: Dijitalleşmenin hayatı daha kolay hale getirdiği bir gerçek. Ancak bu süreç istihdam pazarını nasıl etkileyecek?
A.K.: Değişim olacağını tahmin ediyoruz ama bu mutlaka çalışan sayısının azaltılması ile bağlantılı olmak zorunda değil, çünkü roller değişecek. Bir anda müşterilere bu elektronik gereçleri nasıl okuyacaklarını açıklayan veya dijital rezervasyonun nasıl yapılacağını anlatan bir pozisyona geçebilirsiniz. Yani aslında insanlara yine ihtiyacımız olacak ama işlevler değişecek.

A.B.: Yani çalışan sayısı etkilenmeyecek mi?
A.K.: Belki biraz etkilenebilir ama ne kadar olduğunu söylemek mümkün değil. Sadece Lufthansa Cargo adına bizim niyetimizin dijitalleşmeyi personel sayısını azaltmak için değil, öncelikle verimlilik avantajı, şeffaflık, doğru zamanlama ve maliyet avantajları açısından önemsediğimizi belirtmek isterim. Belki daha sonraki aşamalarda personel sayısı açısından da avantaj sağlayabilir ama şu andaki niyetimiz çalışan sayısını azaltmak değil, gerekirse onları başka görevlere kaydırmak. Patronumuz buna “daha az iş, daha çok satış” diyor. Bir yandan günlük iş olarak daha az işlem yaparken diğer yandan daha fazla verim alıyorsunuz. Şu anda dijitalleşmeye bağlı olarak personel sayısını azaltma niyetinde değiliz.

H.H: Tüm bu e-ticaret vb işler için başlangıçta belki daha fazla çalışan ihtiyacı da doğabilir. Çalışanların bilgi seviyesi ve nitelikleri elbette artacaktır.

A.K: Forwarder tarafında da daha fazla dijital forwarderlar göreceğiz ve onların da bugünün geleneksel işleriyle karşılaştırıldığında farklı ihtiyaçları olabilir. Değişim yönetiminden söz ederken bunun da göz önüne alınması gerekir.

A.B.: Lufthansa Cargo’nun üzerinde çalıştığı başka başlıklar var mı?
A.K.: Bağlanılabilirlik (Connectivity)  konusuna da değinmek isterim. Dijitalleşme aynı zamanda iş ortaklarıyla, müşterilerle bağlantılı olmak anlamına geliyor. Bunun için iki internet arasında bir tür bağlayıcı olan API kullanıyoruz. Bu kapasitemizi elektronik platformlar aracılığıyla da satabildiğimiz anlamına geliyor ki bizim endüstrimiz için fevkalade bir gelişme. İki elektronik platform sağlayıcı ile çalışıyoruz. Biri Cargo One, diğeri de Web Cargo Net. Bu iki platform aracılığı ile müşterilerimiz olan forwarderlar doğrudan gönderi rezervasyonu yapabilirler. Cargo One ile hem rezervasyon yapmak hem fiyatı hem de mevcut kapasiteyi görmek mümkün. Herüç imkanabirden sahip olmak bir ilk. Şirket içinde de benzer işlerin yapılabileceği bir platformumuz olacak. Şu anda fiyat görebileceğiniz veya kapasite bilgisine ulaşabileceğiniz platformlar var ama her şeyi bir arada görüntüleyecek bir sistem şu ana kadar yoktu. Şimdi bu mümkün ve o nedenle de buna hava kargoda bir devrim diyebilirim.

A.B.: Hava kargo zaten çok hızlıydı ama tüm bu gelişmelerle artık daha da hızlı olacak diyebilir miyiz?
A.K.: Hava kargo her zaman hızlı değildi. Gönderinin A’dan B’ye normal ulaşma süresine bakarsanız; 20 yıl önce 6 günde giden kargo bugün yine 6 günde gidiyor. Bütün tarafları, dokümantasyonu ve işleri göz önüne alınca standart gönderi süresi 6 gündür. Ancak, gerçekten de e-freighte geçtiğimizde, bu araçları kullandığımızda bunu kısaltabiliriz. 20 yıldır ilk kez işleri daha hızlı yapabileceğiz. Yolcu olarak nasıl önceden elektronik check-in yapabiliyorsak yakında bu yük için de mümkün olacak. Şu anda Kopenhag’da uygulanıyor, Frankfurt’ta test ettik ve iyi işliyor.

A.B.: Bu sistemler ve araçlar ne zaman Türkiye’de de tam olarak uygulamaya geçecek?
H.H.: Biz Türkiye’de her şeye çok çabuk adapte olabiliyoruz. Örneğin artık kimse banka şubesine gitmiyor. İşlerini ATM’lerden, internet üzerinden hallediyor. Bizdeki sorun forwarder, gönderici veya havayollarından kaynaklanmıyor, ağırlıklı olarak altyapı ve bürokrasiden kaynaklanıyor. Ne zaman ki bürokratik engeller ortadan kalkar, gerekli yatırımlar yapılıp uyum sağlanır o zaman çok hızlı dönüşüm olur.

A.B.: Son olarak, Türkiye’deki operasyonlarınızı biraz değerlendirir misiniz?
A.K.: Kendi bölgem içinde Türkiye’den memnuniyetim  sadece iyi performans gösterdiğiiçin değil,bu kadar dinamik bir pazarda temsil ediliyor olmamızın da önemli olduğunu söyleyebilirim. Kendi evinde yani Türkiye’de Turkish Cargo elbette çok güçlü. Lufthansa Cargo’nun Türkiye’den sunumları daha kısıtlı olsada, pazardaki saygın bir oyuncu olmanınyanındabirçok konuda öncülük yapması önemli. AyrıcaTürkiye’de kendi kargo uçakları ile operasyon yapan tek batılı havayolu şirketiyiz. Pek çok batılı havayolu şirketi Türkiye’deki kargo uçakları ve yolcu uçaklarıoperasyonlarını durdurdular. Bu nedenle bizim için halen burada güçlübir rol oynuyor olmak önem taşıyor. Müşterilerimizden aldığımız geri bildirimlerde LH Cargo’nun hizmetinden memnuniyetduyduklarını ifade ediyorlar. THY’nin bayrak taşıyıcı olarak büyük olması çok normal bir şey ama her zaman bazı noktalarda dengeleyici bir ağırlığın olması iyidir ve biz bunu temsil ediyoruz.

H.H.: Ayrıca pek çok konuda lider olarak bu global deneyimi ve stratejileri Türkiye pazarına aktarıyoruz. Pek çok ortamda, forumlarda, fuarlarda ve benzer etkinliklerde niteliğin artması için görüşmeler, buluşmalar düzenliyoruz. Şu anda DGD-Online, yakında e-ticaret gibi konular da dahil olmak üzere Lufthansa grubu içinde yer alan 400’ün üzerinde kuruluşumuz var. Türkiye Lufthansa için önemli ama Lufthansa Cargo da Türkiye için bir o kadar önemli diyebiliriz.

15. Atlas Lojistik Ödülleri Sahiplerini Buldu
Ekol Uluslararası Taşımacılık Artık DFDS Oldu
Gebrüder Weiss, logitrans'ta Lojistik Çözümlerini Paylaşacak
Ekol Transport Satışı Gerçekleşiyor
MRLlog Filosu, 50 Yeni Renault Trucks Çekiciyle Güçleniyor
Lalamove Türkiye’de Faaliyete Başladığını Duyurdu