Otomobilin bir asırdan fazla olan geçmişi, Carl Benz’in üç-tekerlekli motorlu aracı için patent başvurusu yaptığı 29 Ocak 1886 tarihinden itibaren başlıyor. O günden beri bu tarih, motorlu araçların resmi doğum günü olarak anılıyor.
Yine 1886’da, Gottlieb Daimler de ilk dört-tekerlekli motorlu aracı geliştirdi. Bu şekilde, birbirlerinden bağımsız olarak çalışan kurucular, bugünkü Daimler AG’nin temelini atmış oldular. Bu tarih aynı zamanda Mercedes-Benz markasının doğuşunun ve günümüzün otomotiv sektörünün ilk kilometre taşı oldu.
Otomobilin doğuşunun, bugünlere gelişinin ve hatta gelecek teknolojilerin de en iyi görülebileceği yerlerden biri Almanya-Stuttgart’da bulunan Mercedes-Benz Müzesi (Mercedes-Benz Museum). Mercedes-Benz Türk de 125’inci yıl şerefine Türk basınına özel olarak Almanya’ya bir gezi düzenledi ve gezinin ilk durağı da otomobilin 125 yıllık tarihinin sergilendiği Mercedes-Benz Müzesi oldu.
Otomobilin tarihine yolculuk
İç ve dış mimarisiyle de dikkat çeken ve pek çok ayrıntının düşünüldüğü Mercedes-Benz Müzesi, 160 araçlık koleksiyonu ve sayısız sergi örneğiyle başlangıcından bugüne otomotiv tarihini zaman tünelinden geçiriyor ve otomobilin 125 yıllık öyküsünü tüm detaylarıyla ziyaretçilere sunuyor.
Müzenin en üst katında Karl Benz'in 1886 yılındaki icadı dünyanın ilk otomobili ve Gottlieb Daimler'in aynı yıllarda motor taktığı at arabası ile başlayan yolculukta alt katlara inildikçe modellerdeki değişimi ve araçlardaki teknolojik gelişmeleri fark edebiliyorsunuz. Hatta gelecek nesil için de fikir sahibi olabiliyorsunuz.
Otomobilin ‘yüzü’nün değişimini, yenilikçilik ve tasarımdaki büyük değişiklikleri kronolojik olarak görebildiğimiz Mercedes-Benz Müzesi’nde, motor teknolojisi hakkında da bilgi sahibi olmanız mümkün.
Zaten Mercedes-Benz’in parlayan yıldızı da bir anlamda bunu temsil ediyor. Mercedes-Benz’ın yıldızındaki üç çizgi kara, hava ve denizi temsil ediyor. Geliştirilen motorların kara, hava ve denizde kullanımını hedefleyen üç çizgi birleşiyor ve böylece 125 yıldır Mercedes’in yıldızı parlıyor.
Motorlu aracı keşfeden ve o tarihten beri tüm ürün gruplarında sürüş teknolojisi, konfor ve güvenlik öğelerini ön planda tutan tasarımların nasıl şekillendiğini görmek bu Müze’de mümkün diyebiliriz… Orijinal parçaların sergilendiği Müze’de otomobilin gelişimi yanında 1800’lü yılların sonlarından 1900’lü yıllara geçişteki teknolojik dönüşümleri, ekonomik ve politik gelişmeleri de yazılı ve görsel anlatımla görmek mümkün.
Tüccarın kızı, marka ismi oluyor
Müze turumuz sırasında Mercedes isminin doğuşu ile ilgili de bilgi alıyoruz. 1897 yılında Fransa’da
Yarıştan söz edince atlanmaması gereken bir nokta da Müze’de yarış arabalarının sergilendiği kısım. Müzenin bu kısmında Mercedes’in yarış otomobilleri sergileniyor ve günümüzde F1 yarışlarına büyük başarılar kazanan Mercedes’in bugünlere gelişini gözlemleyebiliyorsunuz.
Mercedes-Benz’in üretilen ancak hiç denenmeyen aracı Wehrekardwagen de yarış otomobilleri bölümünde büyük ilgi görüyor. Bu yarış otomobilinin de ilginç bir hikayesi var. Uçak motoru kullanılan, saatte 600 kilometre hıza ulaşabilecek 12 silindirli otomobil, tam deneme aşamasına geldiğinde 2. Dünya Savaşı çıkıyor ve bu yüzden bir süre bekletiliyor. Savaştan sonra da firma, dünyanın en hızlı aracı diye üretilen bu otomobili, hiç denemiyor ve bugünlere kadar saklıyor.
Eskinin Zarafeti….
Mercedes-Benz Müzesi’nden sonra ikinci durağımız ise klasik arabaların bakım ve onarımı yanında
Klasik arabaların tüm zarafetini görebildiğimiz ve bir parça da hayranlıkla baktığımız Classic Cetner’da, orijinaline bire bir uygun araçlar yapılabildiği gibi, klasik arabaların bakımı ve tamiratı da yapılıyor. Oldukça titiz çalışılan bu atölyede dünyanın dört bir tarafından gelen klasik arabalar bulunuyor. Araçlar, oldukça da özenle korunuyor.
Güvenlik her zaman ön planda
Almanya gezimizin ikinci gününde, Mercedes-Benz marka araçların test edildiği piste gidiyoruz. Spor otomobillerden, otobüslere, hafif ticari araçlardan inşaat araçlarına kadar pek çok modelin test edildiği bu pistte uzman şoförlerle araçları test ediyor.
Henüz test aşamasında olan araçlar da bulunduğu için pistte fotoğraf çekmemiz yasak. Test pistini görsel olarak sergileyemesek bile gezide basın mensupların en çok ilgisini çeken deneyimlerden birini yaşadığını söyleyebiliriz.
Oldukça büyük olan bu test alanında dünyanın farklı coğrafyalarındaki farklı yol koşullarını temsil eden pek çok farklı parkur bulunuyor. Bizler de farklı yol koşullarında Mercedes-Benz’in farklı
Her şeyin tüm detayı ile düşünüldüğü test alanında 100 km hızla hava üfleyen fanların yanından geçerken aracın savrulup savrulmadığını, kasisli yollarda dengenin nasıl bozulmadan kalabildiğini, çok yüksek süratlere ne kadar hızlı ulaşılabildiğini görüyoruz.
Actros kamyonla 70 derece eğimli yokuşu çıkıp, 60 derece eğimli yoldan inmek ve bu araçla merdiven tırmanmak da farklı bir denemiydi.
Test alanında dikkatimizi çeken diğer bir nokta da, alandaki konteynerdi. Bunun ne olduğunu merak ettiğimizde, araçların soğuk havadan nasıl etkilendiğini görebilmek adına bu konteynerde bekletildikten sonra test edildiğini öğreniyoruz.
Yani özetle Mercedes-Benz marka aracınıza binerken güvende olduğunuzu hissedebilirsiniz çünkü her detay düşünülerek yoğun testlerden geçen araçlar piyasaya sürülüyor diyebiliriz.
Unimog Müzesi gezinin son durağı
Test alanında yaşadığımız deneyimin ardından oldukça kalabalık olan basın grubu olarak ikiye ayrılıyoruz ve bir kısmımız otomobil fabrikasını gezmeye giderken bir kısmımız da Unimog Müzesi’ne gitmek üzere yola çıkıyoruz.
Askeri amaçlı kullanımdan, traktöre, avcılar için dağ koşullarına uygun olarak tasarlanan araçlardan itfaiye aracına kadar Unimog’ların farklı kullanım için tasarlanmış pek çok modelinin yer aldığı bu Müze’de daha önce Unimog fabrikasında çalışan ve emekli olmuş gönüllü bir rehber eşliğinde Müze’yi geziyoruz.
Farklı kullanım koşulları için üretilen bu araçlarda her kullanım alanı için tüm detayların düşünüldüğünü görüyoruz. Aynı zamanda Unimog Müzesi’nde isteyenler için yine uzman şoförlerle araçları test etme imkanı var. Zorlu koşullara uygun bir parkurun hazırlandığı Müze’de, basın mensupları olarak bizler de bu deneyimi yaşıyoruz.
Daimler’e 125’inci Yılında UNESCO’dan ‘Dünya Hatırası’ Belgesi
UNESCO bu yılın Mayıs ayında Carl Benz’in 1886 yılında icat ettiği üç tekerlekli motorlu aracın patentine ‘Memory of the World/Dünya Hatırası’ belgesi verme kararı aldı.
Mannheim’daki Technomuseum’da UNESCO ve Daimler AG’nin katıldığı resmi törende Daimler AG Yönetim Kurulu Başkanı/Mercedes Otomobil Grubu Başkanı Dr. Dieter Zetsche, Carl Benz’in icat ettiği ve otomotiv sektörünün ilk kilometre taşı olan bu üç tekerlekli motorlu araca aldığı patent için UNESCO Belgesi’ni teslim aldı.
Dr. Dieter Zetsche belgeyi teslim alırken, “Otomobilin doğumunun belgesi şimdi Dünya Belgeleri arasında yer alıyor ve bu da Karl Benz’in icadının tarihi boyutunu bize gösteriyor. Bu icat dünyayı iyi anlamda değiştirdi ve biz bunu daha ileri boyutlara taşımaya devam ediyoruz” dedi.
Almanya UNESCO-Komisyonu’nun Başkanı Walter Hirche, Benz patenti için şunları söyledi: “UNESCO kaydının amacı, kültürel ve tarihi anlamı olan belgeleri unutulmak-tan ve yok olmaktan korumaktır. Sanayi tarihinde Carl Benz’in bireysel olarak aldığı patent de dünya çapında taşımacılık ve hareketliliğe kattıklarından ötürü oldukça önemlidir.