OTOMOTİV lojistiği, son yıllarda Türkiye’nin otomotiv üretim üssü olma yolunda hızla ilerlemesiyle daha da önem kazandı. Bir otomobil veya ticari aracın binlerce adet parçanın biraraya gelmesiyle oluştuğu düşünüldüğünde, bu konuda süren lojistik faaliyetlerin ne derece yoğun ve karmaşık olduğunu anlamak çok zor olmasa gerek. 30 milyar dolar civarında büyüklüğe sahip Türkiye otomotiv sektörünün lojistik harcamalarının 1 milyar doların üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam, lojistik alanındaki gerek global gerekse ulusal oyuncuların iştahını kabartıyor.
Otomotiv firmalarının bilançoları incelendiğinde lojistik giderlerinin otomotiv satış fiyatları içinde yüzde 5-15 arasında değişen bir paya sahip olduğu görülüyor. Bu rakam, otomotiv şirketinin pazarınızın ne kadar geniş olduğu, tedariğini ne kadar uzaktan yaptığı ve stoklarını ne kadar hızla çevirebildiği ile doğrudan ilişkili.
Otomotiv sektörünün dışarıdan hizmet alma anlamında en yüksek oranlara ve açıklığa sahip sektörlerden biri olduğunu ve lojistik ihtiyaçlarının yüzde 80’den fazlasını dışarıdan tedarik ettiğini belirten Borusan Lojistik Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Dölen, “Halen bazı süreçlerini kendi yapan firmalar için katlanılan maliyet farkı en az yüzde 15’ler seviyesinden başlamaktadır. En son anlaşma imzaladığımız müşterilerimizden biri bizden aldıkları hizmet maliyeti ile kendileri yaparken katlandıkları maliyet arasındaki farkın yüzde 42’ler seviyesinde olduğunu söylediğinde gerçekten çok şaşırmıştım” dedi.
Otomotiv lojistiğinin 10 sene az bilgi birikimiyle başladığını ancak o günden bu zamana kadar geçen süre zarfında uluslararası standartlara ulaşıldığını kaydeden Dölen, şöyle devam etti: “Markalar kendi kalite standartlarına göre bizi yönlendir, biz de ekibimizi buna göre bilinçlendiririz. Çünkü bütün markaların istekleri ve kalite anlayışları farklıdır. Kimi marka aracın kontak anahtarını sağ koltuğun üzerine konmasını sterken kimisi aynanın yanına asılmasını tercih eder”
Lojistik maliyetlerin azaltılması için müşterilerin benzer ihtiyaçlarının birleşiminden oluşturulacak sinerjiler yaratılması gerektiğini söyleyen GEFCO Türkiye Otomotiv Lojistik Müdürü Tuğrul Korkmazel, lojistik hizmetlerini dış kaynaktan alan firmaların kendi lojistik operasyonlarını diğerleri ile kısmen ya da tamamen birleşimine imkan tanıdığını ve sabit maliyetlerin daha ekonomik bir şekilde dağılmasına yol açtığını ifade etti.
Otomotiv ana ve yan sanayisinin hem ihracat hem de üretimde Türkiye’nin en önemli sektörlerinden olduğunu önemle vurgulayan Omsan Lojistik Genel Müdürü Osman Küçükertan, “Cap Gemini tarafından 2006’da açıklanan 3PL Rapor’unda otomotiv sektöründe dış kaynak kullanımı yüzde 60 olarak gösterilmektedir. Bu oran genel sektör ortalamasının 5 puan üzerindedir. En çok dış kaynak kullanımı ise taşımacılık, gümrükleme ve depo yönetiminde gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de ise otomotiv firmalarının büyük çoğunluğu, ağırlıklı olarak taşıma süreçlerinde dış kaynak kullanımına yönelirken, depo yönetimlerini ise kendi olanakları ile gerçekleştirmektedirler. Ayrıca, araç stok ve PDI hizmetlerini kendi bünyesinde yapan firma sayısı çok fazladır“ dedi.
Reysaş Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven, Türkiye’de otomobil ve ticari araç üretiminin 1 milyon adet civarında, satış sonrasında ise yaklaşık 500-600 bin adet dağıtım olduğunu belirtirken, Ağaçlı Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ağaçlı ise şu açıklamalarda bulundu: “Lojistik şirketlerinin, otomotiv şirketlerinin üretim ve satış sonrası hizmetlerine sağladığı katkı sayesinde üretici firmaların nakliye masrafları çok büyük oranda azaldı ve fabrikadan kullanıcıya direkt ulaşım sağlandı. Bu da üretici firmanın saygınlığını artırdıve pazar paylarının yükselmesini sağladı.’’