Türkiye’nin taşımacılık ve lojistik alanında faaliyet gösteren şirketleri, yalnızca ihracata değil aynı zamanda ülkemizin iç ticaretine de katkı sağlamaktadır. Yaptıkları yatırımla katma değer üreten, sundukları hizmetle uluslararası ticareti kolaylaştıran, vadeli taşımalarla sadece ihracatı değil, yurtiçi ticareti de sübvanse eden taşımacılar, övgüyü büyük ölçüde hak ediyor.
Batılı operatörlerin hemen tamamı, Türkiye’nin ‘çalışkan’ taşımacılık ve lojistik şirketleriyle bağlantı halinde. Kıta Avrupası’nın yanı sıra Ortadoğu, Orta Asya ve BDT ülkelerine yönelik işbirliği yapıyor ya da arayışları sürdürüyorlar. Bu arayışlar sırasında Türk taşımacılık şirketlerine büyük fırsatlar da doğmaktadır. En zor pazarlarda yoğun bir rekabet sürdürmeyi başaran, bugüne kadar gösterdikleri performans ile +50-55 derece ısıya ulaşan Arap ülkeleriyle, -30-35 derecelerde gezinen BDT ülkeleri arasında aynı cefakarlıkla hizmet sunabilen taşımacılar, bu sektörün dünya çapında aranan şirketleri durumundadır.
Çok uluslu şirketlerle işbirliği deneyimi olmasa da bu konuda istekli ve çaba içinde bulunan çok sayıda şirket var. Lojistikte dünya devi şirketlerin uç işlerini yapan çok sayıda Türk şirketi olduğu biliniyor fakat uluslararası güce ve bilinirliliğe sahip Türk şirketleri için ‘yok’ demek daha doğru olur.
Dünyanın her yerinden faaliyette bulunan büyük taşımacılık ve lojistik operatörleri ile işbirliği yapma şansını yakalamış olanlar, aynı zamanda çok ucuz bir maliyetle dünya çapında hizmet satma şansı da yakalamış oluyor. Belki düşük kar marjı ile ama birlikte iş yaparak uluslararası pazarlarda gövde gösterisi yapma, özel personel bulundurmadan, ortak servis ve iletişim olanaklarından yararlanmak bu sayede mümkün olabiliyor.
Çok dilli, çok kültürlü global ağlarda yer almanın avantajlarını saymaya gerek yok belki ama yerel hizmet ağı zayıf, operasyon gücü bulunmayan birimlerin taşımacılık ve lojistik şirketi hüviyetinde ilerlemesi de artık mümkün değil. Herkesin her şeyi gördüğü, bilgiye hızla ulaşılan bir çağda güç de güçsüzlük de gizli kalmaz. En iyisi açık seçik çalışıp gelişmektir. Ortaya çıkmak, görünür olmak, yaptıklarını anlatmak gerekiyor. Bunun için pek çok araç ve yol var.
Görmeden ve görülmeden ilerlemeyi düşünenlerin zaten yola da öneriye de gereksinimi olmaz. Fakat sektörel bilgi birikiminden yararlanmayı amaçlayan, aynı zamanda bu birikime katkıda bulunmayı düşünen iyi niyetli kişi ve kurumlar için taşımacılık ve lojistik endüstrisinin üstyapı etkinlikleri, yeterince zengin kanallar sunuyor. Bugün dünyanın kendi alanında en önemli isimlerinin konuştuğu, tartıştığı paneller, toplantılar sektörün sivil toplum örgütleri ve önde gelen şirketleri tarafından en iyi şekilde düzenleniyor. Çok sayıda yayın organı, bir yandan sektörün iç iletişimini sağlarken diğer yandan en geniş kamuoyu nezdinde Türkiye’nin taşımacılık ve lojistik endüstrisinin lobisini yapıyor. Süreli yayınlar dışında pek çok süresiz yayın ve uluslararası standartlardaki fuarıyla, sektör artık bilimsel tezlerin de ilgi alanına girmiş bulunuyor. Akademik eğitimi, yasal düzenlemeleri, uluslararası anlaşmaların da ışığında bakarsak Türkiye’de taşımacılık ve lojistik endüstrisinin alt yapısıyla da üst yapısıyla da pozitif bir dönüşüm ve ilerleme içinde olduğu görülür.
İlker ALTUN
ilker@aysberg.com