Prof. Dr. Stefan Iskan İle Türkiye’de Lojistik ve Otomotive Yeni Bir Bakış

Otomotiv endüstrisinin iddialı ülkesi Almanya’da, otomotiv lojistiği alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Stefan Iskan, Aysberg Yayın Grubu’nun Akademik Danışmanı oldu.

Türkiye’nin taşımacılık ve lojistik alanındaki en köklü yayın grubu olan Aysberg ve otomotiv lojistiği alanında Almanya’nın en tanınmış profesörlerinden biri olan Iskan, bu işbirliği ile sektör adına katma değer yaratacak çalışmalar yapmayı hedefliyor. Almanya’nın hatta Avrupa’nın en genç profesörlerinden olan Stefan Iskan’ı daha yakından tanımak için sorular yönelttik. Akademik kariyerinin yanı sıra, Almanya’nın en büyük şirketlerinin yönetimleriyle çalışma deneyimi de bulunan Prof. Iskan sorularımıza samimi yanıtlar verdi. 

Prof. Iskan, otomotiv ve lojistik endüstrisi yöneticilerine göre “hız adamı”, “öncü kuvvet” ve “yönetimin yanal düşünürü” şeklinde bir imajınız var. Sizce bu tanımlamalar doğru mu?

En azından yanlış diyemem. Yavaş hareket edemem. Kanımda çok fazla girişimcilik var. Bu her zaman böyleydi. Evet, akademik ünvanlarıma rağmen ön saflarda bulunmayı ve organizasyonlarda değişim ruhu yaratmayı seviyorum. Her zaman uygulamaların olduğu pratik çalışmaları, fildişi kulelerde araştırma yapmaya tercih ediyorum. Soyut teorinin Alman veya Türk lojistik endüstrisine bir faydası olmuyor. Her iki ülkenin de lojistik endüstrisi, yönetim kalitesinden başlayarak depo operasyonlarına kadar uzanan bazı ciddi yapısal sorunlara sahip. Eğer sadık bir yönetimsel yanal düşünürü, bu eksiklikleri açıkça ifade eden, müşterileri adına projeler ile uğraşan, organizasyonunu ve çalışanlarını da önündeki açık muhalefete karşı da geliştirmesi için çok uğraşan biri olarak görüyorsanız, o zaman bunu kabul edebilirim.

32 yaşında büyük ihtimalle iş yönetimi ve lojistik alanında Avrupa’nın en genç profesörlerinden birisiniz. Diğer profesörlerin bu kadar genç yaşta edindiğiniz bu ünvana şüpheci yaklaşımları oluyor mu?

Yaşın deneyim ve yeterliliğin göstergesi olmadığına  eminim. Benim kuşağımdaki bir çok arkadaşımın duymaktan en çok sıkıldığı cümle nedir biliyor musunuz? “Yaşına göre iyi maaş alıyorsun!” Ama bu zamana kadar iş dünyasında veya akademik alanda bir şüphecilikle karşılaşmadım.  Uluslararası yönetim ve iş becerilerinden lojistik ve nakliyeciliğe kadar farklı alanlarda aynı anda üç farklı üniversiteden teklif aldım. Eğer bir kere uluslararası bir şirketin üst yönetim seviyesinde çalışma şansına ulaşmışsanız, şirket politikalarının notalarını çalmayı biliyorsunuz demektir.

Her zaman profesörlüğü mü hedeflemiştiniz?

Y: Kökleri Bolu’da olan bir Türk ailesinden geliyorum. Benim dışımda herkesin mükemmel aşçı olduğu bir yerden… Geriye baktığımız zaman Türkiye ile Almanya arasında köklü bir taşımacılık geleneği olduğunu görüyoruz.  Liseden mezun olduğumda aslında büyükelçi olmak istiyordum. Daha sonra üniversiteye ve ardından Prof. Peter Klaus’un lojistik okuluna gittim.  Orada Federal Şansölyelik işinin dışında sınırsız özgürlük, eylem ve etki imkanı sunan sadece bir kaç rol seçeneği kaldığını fark ettim. Bunlardan bir tanesi profesörlüktü. Bugün birinci sınıf şirketlerin CEO’ları bile sıkı bir düzen içindeler. Profesör olmam ise beni Alman ve Türk lojistik endüstrisi içinde büyükelçilik pozisyonuna getirdi.

Açıkça görülüyor ki parlak bir kariyere sahipsiniz. Peki hiç Türk lojistik iş ortamında çalıştınız mı?

Bugüne kadar benim kariyerim yüksek frekanslı oldu. Son on yıl içinde bir Alman OEM şirketi için lojistik hizmet satın alımından kilit müşteri yönetimine, Türkiye ve Rusya için intermodal otomotiv çözümlerinden Kore’den Avrupa’ya global kaynak kullanımına, üst düzey yönetim seviyesinde kurum içi yönetici danışmanlığına kadar bazı operasyonları yönettim veya içinde yer aldım. 2006 yılından beri Türk lojistik ve otomotiv pazarlarıyla yakından ilgileniyorum. Ayrıca “intermodal lojistik koridoru IV ve Türkiye” projesinde çalıştım ve lojistik ve otomotiv için İstanbul’da yaşadım. Yani İstanbul’un trafiği benim için yeni değil. Hazırladığım “Turkey Logistics Insight Report” çalışması Türkiye için bir ilk ve Prof. Peter Klaus tarafından hazırlanan ve büyük bir üne sahip olan “Top 100 Logistics in Europe” çalışmasına çok yakın. Ayrıca şu anda Almanya’daki bütün büyük OEM, tedarikçi ve lojistik hizmet sağlayıcılarıyla en başarılı çalışma gruplarından biri olan  Prof. Klaus-Jürgen Schmidt’in AKJ Automotive oluşumu ile birlikte Türkiye’de bir otomotiv çalışma grubu yapılandırıyoruz. Bir sonraki çalışma grubu,  gelecek sonbaharda Bursa’da Bosch’ta gerçekleştirilecek.  

Bir akademisyen olarak öğrencilerinizi iş hayatına nasıl hazırlıyorsunuz?

Ben derslerimi teamüllere uygun bir şekilde vermiyorum. Eğer birisi teori kazanmak isterse benim kitap tavsiyelerimi rahatlıkla takip edebilir. Öğrencilerimin teori için bana ihtiyaçları yok. Biz uygulanabilir pratik bir konuyu ve güncel pazar gelişme haberlerini ele alırız. Her sömestr otomotiv, lojistik ve Alman Futbol Ligi’nden (Bundesliga) önemli isimler dersimi ziyaret ederler. Öğrencilerime dengimmiş gibi davranırım. Çünkü pek çoğu için benim kariyerim bir rol model. Bu da sadece basit öğretmenin dışında daha çok kişisel koçluk yapmayı gerektiriyor. Ben kendimi tamamen insanoğlunun gelişimine adadım. Öğrencilerimi doğrudan firmalarında ziyaret ederek, staj ve iş imkanları  sağlayarak destekliyorum. Öğrencinin kişiliğinin gelişimi, özgeçmişi içindeki bir numaralı öge olmalı. Neden? Bugün artık gerçek liderlik disiplin çizgisiyle, hiyerarşiyle veya lüks bir şirket aracıyla tanımlanmıyor. Mükemmellik liderlik hiyerarşi olmadan liderlik etmekten geçiyor. Ve bu da kesinlikle insanın kişiliğinde yatıyor. Bunu hiçbir seçkin ‘iş okulu’nda öğretemezsiniz. Bu tür liderlik becerileri uzun yıllar içinde, çocukluktan başlayarak o kişinin ailesinde paylaşılan değerlerle geliştirilebilir.

Son görevinizde uluslararası bir lojistik hizmet sağlayıcısının yönetim kuruluna doğrudan rapor veriyordunuz. Ayrıca ‘Stratejik Projeler ve İş Gelişimi’nden ve aynı zamanda da –‘Avrupa Karayolu Taşımacılığının Yeniden Yapılandırılıması’ ile ilgili önemli bir programdan sorumluydunuz. 2013’te ise kendi isminizi taşıyan Iskan Advice’ı kurdunuz. Danışmanlık faaliyetleriniz nasıl gidiyor?

Aslında bir yöneticinin danışmanlığa ihtiyacı yoktur. Yöneticinin kendisini günlük işlerinden azad edecek, stratejik ve organizasyonel yapılandırma alanlarını hızla çözecek profesyonel ve sağlam bir proje müdürüne ve koça ihtiyacı vardır. Bu anlamda ‘Iskan Advice’ kendisini danışman olarak görmüyor. Müşterilerim benim ‘Lamba Anahtarı Metaforu’mu bilirler. Onlar bana ihtiyaçları olduğu zaman organizasyonel cephede spot ışıklarını benim üzerime çevirebilirler. Veya ışığı kapatıp ve benim arka planda çalışmama izin verirler.  Iskan Advice hem Almanya hem de Türkiye’de otomotiv ve lojistik hizmet tedariği sektörlerinde hızla gelişiyor. Otomotiv ve lojistik sektörlerindeki yöneticileri, kişisel seviyede yönetim danışmanlığı, organizasyonel gelişim ve eğitim gibi alanlarda destekliyoruz. İçgüdülerime güvenirim ama açıkçası bu  konuda pazardan bu boyutta bir geri bildirim almayı ben de beklemiyordum.

Peki, danışmanlık kuruluşları arasında Iskan Advice’ı farklı kılan nedir?

Belki bu soruyu müşterilerime sorarsanız daha iyi olur. Ama büyük ihtimalle pek çoğu benim çok net olan kişisel beyanlarımı takdir ediyorlar; en başta bağlılık ve hız gelir ve şirket içi ve çevresinde dönen politik oyunlara girmeden, tamamen müşterilerim adına hareket ederim. Elbette pek çok danışman bunları söyleyebilir. Ama bununla yüzleşmeye gelince; bir müşterisinin cirosuna bağımlı olarak hareket etmeyen kaç tane üst seviyede uluslararası danışman tanıyorsunuz?

Ayrıca, danışmanlık projeleri yürütürken müşterinin iş takibi taleplerini garantiye almak için ‘yeni sorun alanları’ yaratmaya da gerek yok. Biz sadece müşterilerimiz için katma değer yaratarak katkıda bulunabileceğimize tam olarak ikna olduğumuz projeleri yürütüyoruz. Prensiplerimi çiğneyeceğime projeleri reddetmeyi tercih ederim. 

Daha önce çalıştığım yerlerde ‘uluslararası üst düzey yönetim danışmanlığı’ olarak adlandırılan şirketlerden hizmet satın almıştım. Bunun enteresan bir yönü var. Bazı şirketlerin 2 binden fazla danışmanı olsa bile müşterileri için uygun, deneyimli bir ekip çıkarmaları zor olabiliyor. Özellikle lojistik hizmet sağlama alanında işin diğer tarafında da çalışmış olan az sayıda uzman bulunuyor. Sonuç olarak sizin onlara işin nasıl yürüdüğünü anlatmanız gerekiyor. Bu da zaman ve paraya mal oluyor. Bizim düzenimiz ise tamamen farklı. Biz, otomotiv ve lojistik sektörlerinden bizim felsefemizi benimseyen, deneyimli yöneticiler ile tercih edilen danışmanlardan oluşan doğru bir ekip kuruyoruz.  Ekipler, her bir müşterinin kendine özgü ihtiyaçlarına bağlı olarak oluşturuluyor.

2015 yılında yeni neler var?

Şubat ayı itibariyle Iskan Advice’ın ikinci bir ortağı var. Erwin Staudt. Erwin Almanya’nın en popüler üst yöneticilerinden biri. Eskiden IBM Global’in üst düzey yöneticilerinden olan Erwin, IBM’in Almanya idari direktörü olarak görev yapıyordu ve Alman futbol kulübü VFB Stuttgart’ın da uzun süre başkanlığını yaptı. 1990’lı yılların sonunda, Alman hükümetiyle birlikte Almanya’nın sanayiden hizmete kadar IT altyapı dönüşümünü o başlattı. IBM’in bilgisayar üreticiliğinden çözüm sunan bir şirkete dönüşümü sürecinde liderlik ekibinin bir parçası olarak radikal değişim yönetimiyle tanınır. İkimiz de liderlik ve organizasyonel gelişim projeleri ve eğitim konularıyla yakından ilgiliyiz. Erwin, yeni liderlik jenerasyonun gelişimiyle çok yakından ilgili. 2015’de Almanya ve Türkiye’de çok özel bir semineri hayata geçireceğiz. Almanya’da seminerler bir futbol stadyumunda düzenlenebilir örneğin. Alman milli takımı teknik ekibinden misafir konuşmacılar da davet edilecek. Çok yakında program detayları netleşecek.

Peki İstanbul ve çevresindeki Türk müşterilerinize nasıl hizmet vereceksiniz?

İstanbul benim ikinci evim. Hem Avrupa hem de Anadolu yakasında oldukça esnek bir şekilde faaliyet gösterebilirim. Ayrıca Türkiye’de Aysberg Yayın Grubu ile iş birliği içinde olacağız. Burada, görüş ve deneyimlerimi yayınlar yoluyla da paylaşıyor olacağım.

Almanya en başarılı lojistik hizmet sağlayıcılarının anavatanı olarak biliniyor. Geçen sene Alman lojistik medyasında bununla ilgili makaleler yayınlanmıştı. Bu konudaki görüşünüz nedir?

Alman milli takımı dünya şampiyonu. Bu otomatikman Almanya’nın aynı zamanda en iyi lojistik hizmet sağlayıcılara da sahip olduğu anlamına gelmiyor. Ancak elbette Almanya’da farklı endüstri kollarında iyi bir konuma sahibiz. Ama bir de Tük lojistik pazarına bakın! Bu pazar, yerel kahramanlar tarafından yönetiliyor. Alman kökenli şirketler sadece bazı hava ve denizyolu nakliyesi kısmen de karayolu taşımacılığı yapıyorlar. Bunların tam bir yerel ağları yok ve çoğunlukla da Türk müşterilere hitap etmiyorlar. Alman toplumu Türkiye pazarı ile ilgili yeterli bilgiye sahip değil ve Türkiye’ye karşı tamamen önyargılılar. Burada çok fazla duygu var. Türkiye ile ciddi bir şekilde iş yapmak isteyenlerin Türkiye’ye farklı açıdan bakmaları gerekiyor. Popülist Alman medyasının sadece olumsuz resme odaklandığını hissediyorum. Durum bu. Biraz mütevazı davranmak faydalı olabilir.

Türk ekonomisi için yeni fırsatlar doğabilir

Türkiye ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye ekonomisi temelinde doğrudan yabancı yatırımlara dayanıyor. Yabancı sermaye neredeyse Türk yatırımlarıyla eşit durumda. Avrupa, Orta Asya, Ortadoğu ve ABD’nin son derece yüksek yatırımları var. Ekonomik sistem önemli ölçüde yabancı yatırımlara bağlı. Bu yatırım akışı durursa, bu iskambil kule sallanabilir. Ancak ben böyle görmüyorum. Neden mi? 10 büyük aile holdingi Türkiye’nin gayri safi milli hasılasının yüzde 40’nı kapsıyor.

Ayrıca Türkiye’nin doğrudan sınır komşuları olan Irak ve Suriye’de devam eden savaşlar var. Bu koşullarda bile Türkiye ve Türk ekonomisi gayet iyi bir performans gösteriyor. Bana göre Türkiye sürdürülebilir bir şekilde Rusya-Ukrayna çatışmasından da faydalanacaktır. Burası, Avrupa Birliği kapısındaki son büyüyen pazar ve şirketler de Rusya’daki faaliyetlerini gözden geçirme gereksinimi duyacaklardır. Bu da sonuç olarak gelecek birkaç yıl içinde yatırımların ve büyüme stratejilerinin yeniden Türkiye pazarına kaydırılmasına neden olacaktır.

Altyapısını tamamlamış bir Türkiye lojistik üsse dönüşür

Türkiye’nin lojistik görünümünü nasıl tanımlarsınız?

Türk lojistik piyasası, önemli Türk taşımacılık ve lojistik hizmet sağlayıcıların giderek artan düzeyde konsolidasyonu ve profesyonelleşmesi gibi önemli değişimlere sahne oluyor.  Gelecek yıllarda daha fazla uluslararası ortak girişimler,yurtiçi ve uluslararası satın almalar görebiliriz. Türk lojistik piyasası, toplam olarak yaklaşık 39 milyar Avroluk bir hacme sahip. Bu da Avrupa’nın sekizinci büyük lojistik pazarı anlamına geliyor. Türkiye’nin altyapısından kaynaklı devam eden verimsizlik ise karşılaşılan en büyük engel. Türkiye çoğu zaman Avrasya’nın lojistik üssü olarak değerlendiriliyor. Ancak Türkiye ancak gereken altyapıyı oluşturduğunda gerçek bir üsse dönüşebilir.

Sözde piyasa araştırmacılarının ve uzmanların bu zamana kadar radarlarına girmeyen dikkat çekici bir eğilim var. Türk şirketleri basit üretim işlerini her geçen gün daha fazla Avrupa Birliği’ne “outsource” ediyorlar! Bulgaristan’a ve Romanya’ya... Türkiye’de sanayiye ilişkin en önemli konulardan biri, Güneydoğu Asya ve Çin’e kıyasla daha fazla üretim verimliliği ve maliyet avantajı sağlamak. Türkiye artık düşük maliyetlerin olduğu bir ülke değil. Her geçen gün daha fazla Türk lojistik şirketi çalışan maaşları, taşımacılık konseptleri gibi fırsatlardan yararlanmak için Romanya’da şube açıyor. Avrupa Birliği dışından şirketler açısından da Hollanda’nın ithal ürün girişi için daha fazla ilgi gördüğünü farkına varmamız gerek. Bunda bazı vergi avantajlarının etkisi var. Hollanda’dan yapılan fiziki sevkiyatlar çoğunlukla Almanya’daki antrepolara gönderiliyor. Bu nedenle Almanya istenen lojistik üs olarak görünse de finansal erişim bir başka yerde gerçekleşiyor. Bu, politikacıların gündemlerine alması gereken bir mesele. Bu günlerde tedarik zincirinin yapısını vergiye ilişkin konular belirliyor, başka bir şey değil!

Son bir soru… Sizi en çok çileden çıkaran şey nedir?

İki şey var. Birincisi; kendi çiğnedikleri davranış kurallarını çalışanlarına dayatan yöneticiler, ikincisi de garanti süresi dolduktan bir gün sonra bozulan ürünler!

Prof. Dr. Stefan Iskan Kimdir?       

Almanya’da University of Applied Sciences Ludwigshafen am Rhein’de Tedarik Zinciri Yönetimi ve E-Business alanlarında 32 yaşında tam profesörlük ünvanını kazanan Prof. Dr. Stefan Iskan’ın Türk kökenleri Bolu’ya uzanıyor.

Deutsche Bahn Group (DB Schenker) üst yönetiminde, Deutsche Post DHL, Deutsche Post DHL Inhouse Consulting ve Türkiye ve Almanya’da Mercedes-Benz için çalışan Prof. Dr. Iskan, son görevinde DB Schenker Logistics Avrupa Karayolu Taşımacılık Yönetim Kurulu Stratejik Proje ve İş Gelişimi’nden sorumlu olarak görev yaptı.

Prof. Dr. Iskan, 2013 yılında Almanya ve Türkiye’de lojistik ve otomotiv endüstrilerine yönetim danışmanlığı, organizasyonel gelişim ve eğitim  üzerine uzmanlaşan Iskan Advice’ı kurdu.. Stutgart’ta bulunan Iskan Advice ofisi, Sindelfingen Mercedes Benz fabrikasının yakınında yer alıyor. 

Prometeon Türkiye ve TGL, İş Birliğini 4 Yıl Daha Uzattı
Ekol Satışı İptal
Atlas Lojistik Ödülleri Kurumsal Başvuru Süresi Uzatıldı
Mercedes-Benz Türk Kamyon Satış Bayileriyle Buluştu
Ekol Lojistik Enerjisini Güneş’ten Alıyor
Grimaldi Grubu Trieste-Ambarlı RO-RO Hattını Genişletiyor