Tuhaf bir dönemden geçiyoruz. Korona virüs ve beraberinde getirdiği küresel pandemi sadece Hollywood filmlerinde görebileceğimiz bir senaryoyu anımsatıyor. Stefan Iskan’ın geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan yeni kitabı „Corona in Deutschland” (“Almanya’da Korona”) pandemiye farklı bakış açılarından yaklaşıyor. Taşımacılık ve lojistik şirketlerinin dijital endüstriyelleşmesi konusunda önde gelen lojistik profesörlerinden olan ve aynı zamanda kitabın editörlüğünü yapan Profesör Iskan’ın, “Corona in Deutschland“ adlı kitabı; tarihi, siyaseti, ekonomiyi, dijitalleşmeyi, teknolojiyi, ilaç endüstrisini ve gazeteciliği farklı bakış açılarıyla birleştiren ilk kitaplar arasında yer alıyor.
Stefan Iskan, Almanya Ludwigshafen am Rhein Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde özellikle de otomatik SCM ve dijitalleşme alanında uzmanlaşmış lojistik ve iş enformasyonu profesörü. IT profesyoneli Robert Kölbl (Japon teknoloji şirketi NEC Corporation’ın ortağı), yapay zeka uzmanı Prof. Dr. Peer Küppers, IBM’in eski Almanya CEO’su Erwin Staudt, ve eski Alman Şansölyesi ve D21’in kurucusu Gerhard Schröder ile birlikte – geleceğin taşımacılığı ve lojistiği konusunda bir uygulama planı sunuyor. Lojistik hizmet sağlayıcıların dijital endüstriyelleşmesindeki düşünce liderlerinden olan Stefan Iskan bu alanda çalışan CEO’ların da güven duyduğu bir danışman.
Iskan, ’Corona in Deutschland’ kitabında; Berlin Akkon Uygulamalı Bilimler Üniversitesi global sağlık profesörü Timo Ulrichs, Mainz Johannes-Gutenberg Üniversitesi gazetecilik bölümü profesörü Tanjev Schulz, Essen Duisburg Üniversitesi politika profesörü Karl-Rudolf Korte’yi de yazarlar kadrosunda bir araya getirmiş. Kitabın proje yöneticiliğini Stuttgart Mercedes-Benz Cars merkezinde Tedarik Kalite Direktörü olan Pelin Iskan yürütmüş. 31 Ağustos 2020 tarihinde satışa sunulan Corona in Deutschland, e-kitap formatında da okuyucusu ile buluşmayı bekliyor.
KargoHaber dergimizin de danışman kadrosunda yer alan Profesör Iskan ile kitabın yayına çıktığı günlerde bir söyleşi yaptık.
Profesör Iskan, kitabınız “Almanya’da Korona” bize geleceğe ilişkin bir perspektif sunmayı hedefliyor. Bu iyimserliğiniz nereden geliyor?
Her krizi fırsata çevirmek mümkündür; ülkeler için, şirketler için ve bireyler için. Zorlu tıbbi bakış açısından bağımsız olarak, insanlar korona pandemisinin, bunun farklı sistematik etkilerinin ve sonuçlarının sonrasına güvenle bakabilir. Bu pandemi dünya tarihinde bir istisna değildir. Önümüzdeki yol, aksiyon ve sonuçlara ilişkin, insanoğlu yepyeni bir bölgeye adım atmıyor. Gelecek dönem her seviyedeki radikal değişimler ve dönüşümlerle birlikte şekillenecek. Aynı zamanda geçmişteki pandemilerden gelecekteki tutumlarımıza yön verebilecek olan köşe taşları da mevcut. Siyasi boyuttan ele alırsak; geleceğe ve cesarete odaklanan anlatılar, siyaseti ve ekonominin karar verme mekanizmalarını harekete geçiren güçler haline gelecektir. Ben sadece bir lojistik profesörü, yönetici ya da bir teknoloji danışmanı değilim, ben aynı zamanda gerçekçi bir iyimserim.
Ama bir yandan da kitabınızda şirketlerin ve otoritelerin bu pandemiden sağ çıkamayacağını yazmışsınız. Bu durum çelişkili değil mi?
Hiç de çelişkili değil. Bu seçtiğiniz cümle merkezi bir önkoşulla ilgili. Benim bakış açımdan, korona pandemisi; salt nakit yönetimi ya da maliyet kısıtlamalarıyla üstesinden gelemeyeceğimiz, çok derin bir kriz ve değişim. Bunlar, 2008-2009 yıllarındaki finansal krizin olası çözümleriydi. Şimdi altta yatan büyük trend ise dijitalleşme. Nakit yönetim tedbirlerinin yanı sıra yapılanmalarına, organizasyonlarına, iş modellemelerine, IT kurulumlarına, çalışanlarına vb. yatırım yapmayan ülkeler, otoriteler ve şirketler korona virüsten sağ çıkamayacaklardır. Bu kriz onların katili olacaktır. Bu seferki kurtarıcımız nakit yönetimi ve yatırımlar olacaktır. Birbirine paralel bir şekilde!
Almanya’daki yurttaşlarınızı “Büyük Resmi” görmeye davet ediyorsunuz. Bununla kastettiğiniz şey nedir?
Aylardır pek çok farklı konu alanı korona pandemisi aracılığıyla aşırı şekilde empoze ediliyor. Oysaki gün gün gelen mikro haberleri bir kenara koyup bir tür helikopter perspektifi benimsemek faydalı olabilir. Ondan sonra fark edeceğiz ki geleceğin büyük jeopolitik konuları korona öncesi dönemden pek de farklı değil. Hedeflerimden en büyüğü bu bakış açısını insanlara kazandırmak.
Ve en büyük başlıklar neler?
İki süper güç ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşları, küresel iklim değişikliği ile birlikte, şüphesiz ki başı çeken konular arasında. Ya da daha doğrusu gelin buna teknolojik üstünlük sağlama ve dijital para birimi konusunda üstünlük kurma yarışı diyelim. Çin’in Tek Kuşak Tek Yol Girişimi ise ayrı bir konu. Bu, mükemmelliğe denk bir jeostrateji. Bir diğer trend ise ülke bütçelerindeki tarihte görülen en yüksek açıklar. Aynı zamanda artan şekilde ekonomilerde devlet etkisi, çok talep gören mallarda enflasyon ve toplumlarımızda bölünmeye yönelik eğilimlerde yükseliş olduğunu görüyoruz. Bunlara ek olarak da tekrardan dijitalleşmenin rolünü, endüstri kollarındaki kazananları ve kaybedenleri ve son olarak da yakın gelecekte endüstri 4.0 ile ortaya çıkacak olan kitlesel işsizlik tehdidini masaya yatırmak isterim. Endüstri 4.0 sadece sosyal istikrarı değil, aynı zamanda küresel boyuttaki istikrarı da tehdit eden bir trenddir.