TCDD’nin başlatmış olduğu yeniden yapılanmanın hızlı ve özel sektörü de teşvik edecek şekilde devam ederek tamamlanması halinde demiryolu lojistiğinin önümüzdeki dönemde gerek yurt içi taşımacılığında gerekse uluslararası taşımacılıkta hak ettiği noktaya gelerek daha fazla pay alabileceğini vurguluyor.
Demiryolu yük taşımacılığına ilişkin faaliyetleriniz nelerdir?
Reysaş 1990 yılında araç taşımacılığı ile başladığı lojistik sektöründe kısa zamanda büyüyüp araç taşımacılığı, yurtiçi ve yurtdışı taşımacılık, uluslararası ve yurtiçi demiryolu taşımacılığı, otel işletmeciliği, taşıt muayene istasyonu işletmeciliği ve depolama hizmetleri ile ek servisleri vermeye başlamıştır.
Bugüne geldiğimizde yaklaşık 600 adet öz mal tır ve ihtiyaç olduğunda piyasadan kiralık tır ile operasyon yürüten, kendisine ait 2’si aktif 7 demiryolu istasyonu, 1000 vagon, 1000 tren konteyneri, 38 depo, yaklaşık 2.000.000 m2’ye yakın depolama binası, 19 TUV Türk Muayene istasyonları işletmesi, 600 adet istif makinası, GES Tesisleri, Türkiye’nin en büyük endüstriyel yem bitki alanları, besi üretim çiftliği ve 2 adet Hilton Oteline sahip büyük bir yatırım ve organizasyon şirketi olmuştur.
Yurt içinde dökme klinker, kömür, alçıtaşı, bazalt taşı madenleri, mobilya sektörü için rulo saç, inşaat sektörü için demir ve paletli ürünler, silobaz taşımacılığı ile dökme çimento ve İran’a bigbagliçimko madeni taşımacılığı yapmaktayız.
Önümüzdeki dönemde tamamlanacak demiryolu projeleri ile nasıl bir değişim ve ilerleme yaşanacağını tahmin ediyorsunuz?
Demiryolu taşımacılığında kendine ait istasyonlar, vagonlar, üst yapılar ve elleçleme makinaları ile hizmet veren bir firmayız. Yine Türkiye’de ilk özmal sarnıçlı vagonlar ile akaryakıt taşıması yapan hatta bunun ilk taşıma lisansını alan firmayız. Maalesef demiryolu alt yapımız Cumhuriyetin ilk dönemlerinden bu zamana çok fazla geliştirilemedi böyle büyük bir coğrafyada çağın gerisinde kaldı. Demiryolunda intermodal taşımacılığa uygun alt yapının da geliştirilmesi gerekmektedir. Üç tarafı denizler ile kaplı ülkemizde tehlikeli madde taşımacılığının halen yüzde 90’a yakın bölümü karayolu ile yapılmaktadır. Karayolu taşımacılığı üzerindeki bu yükü almak gerekmektedir. Bu hem taşıma maliyetlerini düşürecek, hem de karayollarındaki tehlikeli madde taşıma riskini azaltacak hatta taşımada oluşan karbon salınımını düşürecektir.
Önümüzdeki dönemlerde tamamlanacak demiryolu projelerinin kısa vadede dikkat çekici olumlu bir etki yaratacağı düşünülmemekte, 5 yıl ve daha uzun vadede demiryolu taşımacılığının lojistik sektöründen daha fazla pay alacağı kaçınılmazdır.
Lojistik sektöründe rekabet şartlarını da göz önüne alarak değerlendirdiğimizde karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor?
Yakın mesafelerde çıkış ve varış noktalarındaki elleçleme ve ara taşımalar karayolunu daha cazip hale getirmektedir. Ancak her iki noktada fabrika/stok sahası/limanlara özel iltisak hatları olması durumunda bu sefer de demiryolu taşımacılığı daha ekonomik hale gelmektedir. Akdeniz ve İç Anadolu’dan doğuya yapılan taşımalar karayoluna oranla fiyat, istikrar ve taşıma tonajları açısından her dönemde daha avantajlı olmasına rağmen, Akdeniz ve İç Anadolu’dan Marmara ve Ege’ye yapılacak taşımalar karayolu araçları için dönüş yükü olarak değerlendirildiğinden çok özel projeler hariç ekonomik olmamaktadır.
Türkiye’nin demiryolu lojistiğinde sahip olduğu konumu değerlendirir misiniz? Avantajlarımız ve dezavantajlarımız nelerdir?
Ülkemizin Avrupa’yı Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetlerine bağlayan köprü konumunda olması nedeni ile konum olarak mükemmel, ancak uzun yıllardır Irak ve Suriye’deki savaşın İran’a uygulanan ambargoların etkisi ile bu konumumuzdan dolayı avantaj ve gelir elde edememekteyiz. Buna ek olarak YHT projesi nedeni ile Derince-Haydarpaşa arasındaki yolun uzun süre kapalı kalması, geç devreye alınan geçici feribot uygulaması ise çok yüksek ücretli olması nedeni ile transit taşımalar için alternatif taşıma modellerinin oluşmasına neden olmuştur.
Demiryolu lojistiği ağırlıklı olmak üzere lojistik sektöründe kısa ve uzun vadedeki hedefleriniz nelerdir? Hem demiryolu taşımacılığı sektörü genelinde hem de firmanız özelinde bakıldığında 2019 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu dönemde firma olarak yatırım ve projeleriniz var mı?
Tren, enerji, depo ve lojistiğe limitsiz para yatırıyoruz. Bu işten kazandığımızı bu işe harcıyoruz. Proje lojistiği yapan bir firma olmamız sebebi ile her zaman proje büyüklüğüne göre yapılan yatırımlarımız değişebilmektedir.
Tüm Türkiye’de depo, tren, tarım-hayvancılık (yaklaşık 5-6 kat büyümek için gerekli yatırımlar yapıldı), istif makinaları ve lojistik yatırımlarımız, yurtdışında ise İngiltere, Belçika, Hollanda, Avusturya, Macaristan ve Polonya’da tren yatırımlarımız devam etmekte. Bu işten kazandığımızı bu işe harcıyoruz. Aktif olmayan şirketimiz yok. Yatırımlarımız; sıfırdan fabrika, depolama tesisi, araç, vagon ve ekipman yatırımı şeklinde.
TCDD’nin başlatmış olduğu yeniden yapılanmanın hızlı ve özel sektörü de teşvik edecek şekilde devam ederek tamamlanması halinde demiryolu lojistiği önümüzdeki dönemde doğa ve yeşil enerji faktörlerini de ön plana çıkararak gerek yurt içi taşımacılığında gerekse uluslararası taşımacılıkta hak ettiği noktaya çıkarak daha fazla pay alacak, veremlilikle beraber karlılık oranları artacak, ulusal ekonomiye de büyük katkı yapacaktır.