İYİ yönetilen lojistik süreç sayesinde damaklarımız tatlanıyor. Doğru lojistik ile en hassas ürünler bile, tarladan son tüketiciye her mevsimde sorunsuz biçimde ulaşarak, sofraları şenlendiriyor. Sağlıklı ve güzel bir damak tadı, ürünlerin alımından başlayarak; taşıma, depolama, paketleme ve dağıtım faaliyetlerinin her aşamasında yoğun uzmanlık ve teknoloji kullanımına bağlı. Lojistik süreç ne kadar iyi yönetilirse, günümüz tüketim beklentilerinin gereği de o düzeyde yerine getiriliyor. Stoksuz bir tüketim sisteminde, ürünlerin raflara tüketildikçe yerleştirilmesi lojistik sürecin aksamadan devam etmesine bağlı. Sıra bozulabilir gıdalara geldiğinde, iş daha da hassaslaşıyor. Örneğin Silifke’de üretilen bir çileğin, değişik uzaklıktaki tüketiciye her türlü iklim koşullarında, besin değerinden ve tadından fazla bir şey kaybetmeden ulaşmasının yolu, lojistik sürecinin doğru bir şekilde yönetilmesinden geçiyor. İşte Netlog bünyesinde bu operasyonlar sorunsuz biçimde yürütülüyor. Firmanın bu tür operasyonları yürüttüğü yerlerden biri de; yaş sebze-meyve üretiminin yaygın olduğu bir yer konumundaki Silifke-Mersin yöresi.
Bu bölgede etkili bir çalışma yürüten Netlog, özellikle bozulabilir gıdalarla ilgili en iyi lojistik operasyonlarından birine imza atıyor. Bu iş için Polar XP markasıyla hizmet geliştiren Netlog, ürünün tarladan market raflarına kadar sağlıklı biçimde ulaştırılarak tüketilmesini sağlıyor.
Çağlayan: “Ürünler soğuk zincirle sorunsuz olarak tüketiciye ulaşıyor”
Netlog çatısı altında, Polar XP markası kapsamında gerçekleşen tüm soğuk zincir operasyonlarının başında olan Netlog Soğuk Zincir Satış Müdürü Bilge Çağlayan; yaş sebze meyve, süt, işlenmiş et ve donmuş hamur ürünlerinin tüm Türkiye’de depolama ve parsiyel dağıtım hizmetini verdiklerini belirterek Polar XP olarak çilek operasyonunu bir yıldır yürüttüklerini ifade ediyor. Çağlayan, "Mağazalar normalde haftalık ihtiyaçlarına göre alım yapıyorlar. Haftada bir ton ürün satıyorsa, bir ton alıyor ama bazen hafta bitmeden raf ömrü bittiği için atmak zorunda kalıyorlardı. Ürünlerin günlük satış miktarları saptanıyor ve biz buna göre boşalan rafları dolduruyoruz. Dolayısıyla tüketicinin her aldığı ürün, aslında taze ürün. Bizim projemiz; tüketici hangi mağazadan alışveriş yapıyorsa, o mağazaya olan alışkanlığını artıracak ve destek olacak bir çalışmayı içeriyor.” diyerek şöyle devam ediyor: “Tekstil sektöründe rafta hiçbir zaman fazla ürün tutmazlar. Aslında biz de aynı şeyi yapıyoruz. Türkiye’de şimdilik hiçbir mağazada soğuk hava deposu yok. Raftaki alanları kadar yer kullanıyorlar. Sebze meyve için de hiçbir soğutma yok. Tüm satış öncesi bekletme satma süreçlerini, +18 -20 derecelerde mağaza soğukluğunda tutuyorlar. Biz ise yaptığımız operasyon ile iade, ıskarta maliyetlerini tamamen sıfıra indiriyoruz. Bunun dışında; müşterilerimizin müşterilerini ve tüketiciyi desteklediğimiz diğer alan; ürünün doğru şartlarda gelmesini sağlamak ve gelmeyene de müdahale etmek. Böylece gıda güvenliği açısından zararlı olan hiçbir şeye de alet olmuyoruz. Mesela ürün +2 derecede gelmesi gerekirken +10 derecede geldi ise biz bunu mutlaka karşı tarafa bildiriyoruz. Bizim için asıl olan gıda güvenliği.”
Günde her birinde yaklaşık 500 kilo olan 100 paletlik çileğin cross-dock (farklı alıcıya dağıtım) işlemini yaptıklarını söyleyen Bilge Çağlayan; “Her gün Silifke’den aldığımız ürünün, İstanbul’daki dağıtımını, 10-12 araçla yapıyoruz” diyor.
Lojistik operasyonların her aşamasına yoğun teknolojinin girmesi, bozulabilir gıdaların tüketicilere sağlıklı bir ortamda ulaştırılmasını sağladığı gibi ekonomik kayıpların önüne geçilmesini de sağlıyor. Son zamanlarda gündemde olan ‘iyi tarım uygulamaları’ kapsamında üretilen sebze ve meyveler, iyi işleyen lojistik süreçlerle destekleniyor.
Her kaybedilen bir saat çileğin ömrünü bir gün azaltıyor!
Ürünün tarladan toplanması, soğuk hava depolarına taşınması, bu işe uygun kasaya sahip araçlarla marketlere ulaştırılması gibi çeşitli aşamaları olan bir lojistik operasyona imza atılıyor. Bu süreçlerin herhangi birinde yaşanan en küçük bir olumsuzluk, taşınan ürünün ömrünün azalmasına neden oluyor. Bu durum, çok hassas bir örün olan çilek için daha da ağır bir şekilde geçerli.
2 bin ton çilek taşıdıklarını belirten Çağlayan; “Çileği, Silifke’den İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e götürüp şehiriçi dağıtımlarını gerçekleştiriyoruz. Bu çilekler, tarladan toplandıktan sonra +2 derecedeki soğuk hava depolarına alınıyor. Farklı bir ısıda geçen her bir saatte, çileğin ömründen bir gün gidiyor. Yine aynı şekilde ilk toplamadan sonraki zincirde de bir kırılma olursa çileğin ömrünü kısaltıyor.” diyor.
Kendilerine gelene kadar çileğin ömründe bir kayıp olmadığını söyleyen Bilge Çağlayan, şöyle devam ediyor: “Biz +2 derecede aldığımız çileklerin ısısını İstanbul’a kadar hiç bozmadan aynı ısıda getiriyoruz. İstanbul’da yine +2 derecede muhafaza edip tüm siparişleri +2 derecede hazırlayıp etiketlemesini yapıyoruz. Sonraki dağıtımını yaparken +4 derecede yapıyoruz. Çünkü mağazaya giden ürün, aniden +15 ile +18 derecelik rafa çıkıyor. Buna hazırlamak için mağazalara +4 derecede götürüyoruz. Böylece tüketici, ürünü aldıktan sonra kalan en verimli süreyi evinde devam ettirecek. Yaş sebze ve meyveler arasında en kritik ürün çilek. Ürünün +5 dereceye çıkması, mağazada rafa çıktıktan bir gün sonra kararmasına ve sulanmasına neden oluyor. Daha önce biz de böyle bir iş yapmamıştık. Önce eğitimini alarak işe başladık. Oldukça büyük bir deneyim edindiğimiz bu işte görüyoruz ki; çileğin maliyetinde lojistiğin payı, yaklaşık olarak yüzde 8-10 arasında değişiyor.”
Şahin: “Netlog’un İstanbul’da zincir marketlere dağıtımında katkısı çok büyük”
Yaltır A.Ş. ile Özmen Grubu, Özyal A.Ş. adıyla Silifke’de çilek üretiyor. İyi tarım uygulamalarından birine imza atan Özyal Tarım Ürünleri Gıda San. Ve Tic. A.Ş. İhracat Koordinatörü Mehmet Şahin, toplam 2 bin dönümlük alanda üretim gerçekleştirdiklerini, devletin bu konuda bir desteği olmadığını ve kendi yağları ile kavrulduklarını belirterek, şunları söylüyor: “150 civarında köylü, sözleşmeli olarak bin dönüm arazide üretim gerçekleştiriyor. Biz onlara hem fide veriyoruz hem de mühendislik desteği sunuyoruz. Sağlıklı ürün yetiştirme konusunda teknik destek de veriyoruz. Kendi üretimimiz ile birlikte toplam 2 bin dönüm arazide iyi tarım uygulamaları ve ‘Global-Gep’ sertifikalı ürün yetiştiriyoruz.”
Şahin, yaptıkları operasyon hakkında şu bilgileri veriyor: “Hasat başlangıcı, Şubat sonundan Haziran sonuna kadar süren bir sezon olarak kabul edilir. Bu yıl için 2 bin dönüm arazide bir sezonda 8,5-9 bin ton civarında bir ürün olacağını düşünüyoruz. Sözleşmeli üreticiler, maliyeti artırdığını düşündükleri için bazı teknik detaylardan kaçıyorlar. Bu nedenle biz dekarda 5 tona kadar ürün alabiliyorken, üreticiler ancak 4- 4,5 ton ürün alabiliyor.
Bizim üretimimizin yüzde 40’ı Rusya’ya gidiyor. Geri kalan yüzde 60’ı ise Avrupa ve Türkiye’de tüketiliyor. İç pazar ise şu anda yüzde 25 civarında olup ürünlerimiz tüm Türkiye’ye yayılıyor. Kendi ihracatımız olduğu gibi ürünü bizden alıp ihraç eden şirketler de var. Ürünün tamamını henüz kendimiz ihraç etmiyoruz. Onlara da malı tesiste soğutulmuş olarak +2 derecede teslim ediyoruz.”
“Çilek hasadından sonra, raf ömrünün 17 gün civarında olduğu düşünülüyor. Çileğin hasadından soğutmaya yani +2 derece iç sıcaklığa getirilmesine kadar geçen her saat, bir gün ömründen tüketiyor” diyen Şahin, şöyle devam ediyor: “Netlog’un İstanbul’da zincir marketlere dağıtımında katkısı çok büyük. Ürün +2 derecede muhafaza edilmesi gerekiyor. Netlog’a ürünü Silifke’de teslim ediyoruz. Ürün daha sonra Polar XP depolarına iniyor. Orada elleçlenmesi, etiketlenmesi yapılıyor. Daha sonra da zincir marketlere dağıtımı yapılıyor.”