Yeni ATP düzenlemesi yerinde bir karar olarak destek bulsa da gümrükler yaşanan sorunlar, ulaşım altyapısı gibi diğer konuların da çözülmesi gerekiyor.
Hızla artan dünya nüfusu, beraberinde büyük bir beslenme ve sağlık sorununu da taşıyor. Gıdaların ve ilaçların dolaşımı artarken soğuk zincir içerisinde kalması gereken ürünlerin kontrolü ve takibi de zorlaşıyor. Örneğin Kayseri’de üretilen bir ürün Suudi Arabistan’a ihraç ediliyor ve soğuk zincir içerisinde kalması gerekiyor. Herhangi bir halkada kırılan soğuk zincir ise hastalıklara hatta ölümlere neden olabiliyor. Ülkemizde de sık sık, özellikle toplu yemek üretimi yapılan yerlerde zehirlenme vakaları ile karşılaşıyoruz. Bu vakalar incelendiğinde önemli bir kısmının soğuk zincir taşıma ve saklama kurallarına uyulmadığı için olduğunu görüyoruz.
Soğuk hava depoları ön planda olacak
2050’de 9 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusuna gıda tedarik edebilme hedefi, İsviçre’nin Davos şehrinde gerçekleşen Dünya Ekonomi Forumu’nun bu yılki gündemlerinden biriydi. Sürdürülebilir gıda tedariki konusu bu çerçevede daha çok yerel üretim ve kompakt ulaşım çözümleri ile destekleniyor. Haliyle ülkeler arasında en hızlı ve güvenli şekilde gıda ulaştırmayı mümkün kılan ağın da büyümesi gerekiyor. Bahsi geçen yüzde 70 oranına ulaşabilmek için Amerika’dan yaban mersinleri, Avusturalya’dan kuzu eti gibi hızlı bozulacak ürünlerden oluşan uzun bir besin listesinin yabancı piyasalara distribüsyonunun da artırılması gerekecek. Bu nedenle bu ürünlerin taşınması için yerel tedarik birimlerinden, taşıma ağı ve dağıtım merkezlerine, oradan da sınır noktalarına kadar tüm anahtar konumları kapsayan kaliteli bir soğutucu depo ağına ihtiyaç duyuluyor. JLL Endüstriyel Araştırmalar Birimi Direktörü Aaron Ahlburn, toplamda yüzde 70 oranında bir büyümenin gerçekleştirilmesi için, güvenli gıda stoku ve verimli dağıtım sağlayacak kompleks ve birbiri ile bağlantılı soğuk hava depoları geliştirilmesinin büyük önem taşıdığını belirtti.
Uluslararası sınırlar üzerinden geçiş yapan gıda tedarikinin artması, gıda yüklenicilerinin yolda geçirdiği zaman ve olası rötarları da artırıyor. Bu duruma paralel olarak soğuk hava depolarına duyulan ihtiyaç da artıyor. En ince ayrıntısına kadar planlanan transfer süreçlerinde, uzayan gümrük kontrollerinden işçi-işveren uyuşmazlıklarına kadar beklenmedik pek çok aksilik ortaya çıkabilir.
Örneğin somon ve peynir ürünlerinin önemli bir ihracatçısı olan Britanya, 2015 yazında beklenmedik aksiliklerden kaynaklanan büyük bir tehlike atlattı. Yük gemilerinde çalışan işçiler ile işverenler arasında oluşan bir anlaşmazlıktan dolayı kamyonlarca somon balığı İngiliz kıyılarında çürümeye terk edildi. Bu elbette 2015’te yaşanan tek büyük sorun değildi. Birleşmiş Milletler’in Gıda ve Tarım Organizasyonu FAO tarafından yapılan araştırmaya göre; her yıl global gıda üretiminin yüzde 40’ı kaybediliyor ya da ziyan oluyor. JLL Tedarik Zinciri ve Lojistik Çözümleri Direktörü Rich Thompson söz konusu yüzde 40’lık kaybın büyük bir çoğunluğunun, muhafaza ve transfer amaçlı kullanılan soğuk hava deposu sayısının yeterli kapasiteye çıkarılması ile çözülebileceğini belirtiyor.
Türkiye’de de durum aynı; taze meyve ve sebze taşımasının yaklaşık yüzde 30-40'ı bozulma nedeniyle kaybediliyor, bu da yıllık 10 milyon tona denk geliyor. Buna karşın gelişmiş ülkelerde ise bu oran yaklaşık yüzde 5-10 civarında kalıyor.
Dünyada en fazla nüfusa sahip olan Çin, Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri soğuk kargo ağlarını geliştirme konusunda başı çekiyorlar. Global arenada ise depo kapasitesi her yıl yüzde 10 oranında artış gösteriyor. Global Cold Chain Alliance tarafından hazırlanan istatistiklere göre; depo kapasitesi global arenada toplam 552 metreküpe ulaştı. JLL Türkiye Lojistik Müdürü Anıl Baştaş, Türkiye’de de soğuk zincir lojistiği konusunda uzmanlaşmış birçok firma bulunduğunu belirtirken bu firmaların soğuk taşıma araçlarıyla müşterilerine düzenli taşıma, depolama ve zamanında teslim garantisi sağladıklarını belirtirken, bununla beraber soğuk zincir taşımacılığındaki yeni regülasyonların sektörün büyümesinde ve hizmet kalitesinin artmasında önemli olacağını öngördüklerinin altını çizdi. Sözlerini “Sektörde farklı üretici firmaların arasındaki ürün konsolidasyonu ve ortak lojistik operasyonların artırılması ile hizmet kalitesi de artacak ve beraberinde verimlilik söz konusu olacaktır” diye sürdürdü.
Gıda kayıpları ürkütücü düzeyde
Soğuk zincirin bozulması nedeniyle yaşanan gıda kayıpları hem ülkemizde hem de dünyada ürkütücü düzeylere ulaşırken bu konuda tüketicilerin de ciddi şekilde bilinçlendirilmesi gerekiyor. Hangi ürününün hangi şartlarda muhafaza edilmesi gerektiğini anlatmak aslında devletin, üreticilerin, lojistik firmalarının ve satıcıların görevi olmalı. Yaşanan ekonomik kaybın yanı sıra üretimde, taşımada ve satışta oluşan proseslerin çevreye verdiği zarar da unutulmamalı.
Ön soğutma konusunda sebze/meyve üreticileri eğitilmeli, teşvik edilmeli ve hibe programları uygulanmalıdır. Bir başka ürün kaybı sebebi ise ürünlerin doğasına uygun depolanmamasıdır. Ürün raf ömrünü uzatacak teknikler üreticilere tanıtılmalı ve bu konuda teşvik programları uygulanmalıdır. Nakliye ve dağıtım sırasında soğuk zincirin kırılması bilinen önemli bir sebeptir. ATP konvansiyonu uyum sürecinde yerel mevzuatı kapsayacak biçimde genişletilmesi bu konuda ciddi kazanımlar yaratacaktır.
Kanunen belli bir oranda giderleştirilebilen gıda kayıplarının azaltılması için şirketleri gıda kayıplarını önleyecek sistemleri kurmalarını özendirecek tedbirler, teşvikler veya vergi indirimleri getirilebilir, gıda kayıpları giderleştirilebilir, kanunen gider kabul edilebilir.
Nerede hangi hatalar yapılıyor?
İşte uzmanların sıraladığı ideal yükleme, depolama koşullarından bir kaç basit detay;
Yükleme: Araca yüklenen gıda ürünü taşıma sıcaklığında olmalı ve araç ürünler yüklenmeden önce soğutulmalı. Gıda ürünleri etrafında hava sirkülasyonu rahat yapılabilecek şekilde yerleştirilmeli. Ürünlerin, dağıtım noktasına taşınması sırasında hızlıca boşaltma yapılmalı. Araç kasası ile soğutucu bir bütün olduğu düşünülerek ısı kaybına sebebiyet verilmemeli. Mal hazırlama alanları ve rampalarda ısı derece kaybına engel olacak şekilde düzenlenmeli...
Soğutma yapılırken ciddi enerji kayıpları da yaşanıyor. Buna sebep; Doğru soğuk oda depo hesaplarının yapılmaması, Kaliteyi ikinci planda bırakarak doğru ve gerekli malzemenin kullanılmaması, soğutma sisteminin çalışmasını sağlayan otomasyon sisteminin doğru tasarlanamaması.
Depolama: Soğuk depo ve odalarda sıcaklık ve nem kontrolü, gıda maddesinin türüne göre ayarlanacak şekilde ve otomatik kontrollü olmalı. Gereksinime göre birbirinden bağımsız kullanılabilen soğutma ve dondurma odaları olmalı, ısının homojen dağılımı sağlanmalı. Soğuk depolar çabuk ve kolay temizlenebilecek alt yapıya uygun yapılmalı. Soğuk hava depoları uzaktan izlenebilmeli ve böylece acil müdahaleler yapılmalı.
ATP’de kontrol TSE’ye verildi
Türkiye’de bozulabilir gıda maddelerinin uluslararası taşımacılığı ve bu taşımacılık faaliyetinde kullanılacak Özel Ekipmana İlişkin Anlaşma’ya (ATP Konvansiyonu) ilişkin mevzuat 10 Mayıs 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Ancak bir çok kesim hem belgelendirmede hem de uygulamada Avrupa standartlarının sürekli gerisinde kaldığımızdan şikayetçiydi. Avrupa’nın önemli meyve-sebze tedarikçilerinden olan Türkiye bu konuda önemli adımı nihayet attı. Geçtiğimiz mayıs ayında ATP belgeleri ile ilgili kontrol yetkisi Türk Standartları Enstitüsü’ne verildi.
TSE belgeleri nasıl verecek?
ATP başvurularının tamamı bundan sonra TSE belge-net sistemi üzerinden yapılacak. Tip testi başvurusu için tip test merkezinden randevu alarak, test merkezinde numune araçlar ile hazır bulunulacak. Tip testinden uygun sonuç almış referans üniteye göre üretilmiş seri üretim için, TSE belge-net sistemi üzerinden ilk başvuruyu yaparak, herhangi bir inceleme işlemine tabi tutulmadan ilgili test raporuna istinaden 250 araca kadar belge alınabilinecek.