24 BİN çalışanı ile 100’den fazla ülkede müşterilerine danışmanlık ve brokerlik hizmetleri sunan dünyanın lider sigorta brokerliği ve risk danışmanlığı şirketi olan Marsh’ın Tedarik Zinciri Risk Yönetimi Global lideri Gary Lynch, Aralık 2009’da Türkiye’yi ziyaret etti. Gary Lynch, KargoHaber’in sorularını yanıtladı.
Marsh’ın bağlı bulunduğu Marsh & McLennan Şirketler Grubu, (MMC) 54 bin’den fazla çalışanı ve 11 milyar doları aşan yıllık geliri olan profesyonel hizmetler şirketi. Risk ve reasürans hizmetlerini uzmanı Guy Carpenter, risk danışmanlığı şirketi Kroll, insan kaynakları ve ilgili finansal alanlarda danışmanlık hizmeti veren Mercer ve yönetim danışmanlığı şirketi Oliver Wyman MMC grubunun diğer şirketleri.
Sayın Lynch, röportajımızın hemen başında, Türkiye’deki deneyim ve gözlemleriniz ile ilgili bize kısa bir yorumda bulunabilir misiniz?
Türkiye gelişmekte olan bir ekonomiye sahip olduğundan buradaki deneyimlerim çok olumlu oldu. Tedarik zinciri açısından baktığımızda, dünya tedarik zincir pazarında önemli bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki altyapıyı, lojistik işini anlamak benim için büyüleyici. Türkiye’de operasyonu olan hem Türk menşeli hem de çok uluslu şirketler Avrupa’nın önde gelen ihracatçıları arasında. Aynı zamanda gözlemlediğim bir şey de; Türk şirketlerinde konuştuğum lojistik müdürleri dünyanın dört bir yanındaki tedarik zinciri veya lojistik müdürleri ile aynı sorunlara sahipler. Bunların birincisi ve en önemlisi, tedarik zincirinin kapsamını iyi görmek. Potansiyel riskleri görebilmek bir sorun. İkincisi, mesuliyet. Kimin tedarik zincir risk yönetimini üsteleneceği konusunu zorlu bir konu. Kısa süre önce kalite konuları ile ilgili olarak bizim yaşadığımız sorunlara çok yakın bunlar. Üçüncü konu da, denetlemenin çoğunlukla gerçek zamanlı değil de pasif olarak yapılması. Bu nedenle bir bozulma yaşandığında sorunu fark etmek uzun zaman alıyor. Burada 150-200 kadar kişiyle konuştuğum konular dünyanın kalan kısmındakiler ile tutarlı nitelikte.
Risk yönetiminin lojistik ve taşımacılık sektörlerindeki önemi nedir?
Lojistik ve taşımacılık sistemlerinin verimli ve etkili risk yönetimi olmadan işleyebileceğine inanmıyorum. Söylemek istediğim; bazı durumlarda risk yönetimi nakit akışına bağlıdır. Son 18 ayda mali çöküş ile birlikte ticaret finansı, ticari krediler konularında açıkça bazı sorunlarımız oldu. Hatta ticari kredi sigortası alınamayabiliyor. Sonuç olarak mallar hareket edemiyor, taşımacılar ellerinde stokları ile kaldılar, çoğu durumda konteynerler dünyanın belirli noktalarında yığıldı. Risk yönetimi, lojistik ve taşımacılıkta merkezi bir duruma sahip ve bunun ölçülmesi gerekiyor. Çünkü riski yönetmenin bir maliyeti var ve bu risk ürünün üretim maliyetine eklenmeli.
Lojistik, üreticiler için her geçen gün biraz daha maliyetli bir hal alıyor. Bu nedenle hem üreticiler hem de lojistik operatörleri maliyetleri azaltmak için çözümler arıyorlar. Bir yandan risk yönetimi çok önemli ama diğer yandan da ek maliyet getiriyor. Şirketlerin maliyet azaltma çabası risk yönetimi konusunda geçmişe dönüşe sebep olur mu?
Bunun özellikle şimdi, global pazarda farklı kaynaklardan gelen rekabet sonucunda her zaman olacağını düşünüyorum. Bu nedenle risk yönetimi çoğu zaman keyfi bir harcama olarak algılanıyor. Kriz anına kadar harcama yapılmayıp kriz olduğunda da sorunu gidermek için yapılan bir harcama gibi… Ancak global tedarik zincirinde lojistik tedarikçilerin rolünün genişlemesi ile 3PL şirketleri depodan malların toptancılara götürülmesine kadar her aşamadan sorumlu hale geldiler. Örneğin bir ilaç şirketi ürüne dokunmuyor bile. Bu nedenle daha önemli bir hale geldi. Bu bağlantılar içinde baktığımızda, bir şey olduğu zaman bu, sistemin çöküş potansiyelini artırıyor. Bir yerde sorun çıktığında bu pek çok olayı tetikliyor ve toptancıları, çekirdek şirketi, tedarikçileri etkiliyor. Risk yönetimi doğru düzgün uygulanmadığında taraflar bundan etkileniyor.
Diğer taraftan, iş ortaklarının birbirlerine politik riskleri, nakliye risklerini, ekonomik riskleri ve diğerlerini nasıl yönettikleri konusunda sorular sorduklarını görüyoruz. Bütün bunlar harekete özel riskler ve tarafların bu konularda daha titiz olduklarını gözlemliyoruz.
Yerinde bir risk yönetimi pek çok avantaj sağlıyor yani…
Kesinlikle! Bunun pek çok yönde belirgin avantajlar sağladığını görüyoruz. Kalite ile ilgili bir konu olduğunda, geri çağırma söz konusu olduğunda ya da izlenebilirlik gerektiğinde lojistik operatörleri önemli bir rol oynuyorlar. Ayrıca bir kuruluşun riski yönetmesi ve bunu genişletilmiş tedarik zincirinde tanımlaması için öncelikle ölçmesi gerekir. Lojistik operatörün bu ölçümün bir parçası olması şarttır. Örneğin Singapur Limanı’nda bir korsan saldırısı olduğunu düşünün. Kriz var, buna çözüm üretmek gerekir ama ne kadar hızlı cevap vermeliyiz? Cevap hızı tüm durumlarda aynı olmaz. Lojistik operatör cevabın hızını ve etkinliğini belirler.
Ticaret batıdan doğuya doğru kayıyor. Sizce nerede duracak? Daire çizerek geri dönmesi söz konusu olur mu?
ABD pazarı, çok büyük, dominant bir pazardı, her zaman merkezdeydi. Ama son 10-15 yılda örüntüler birdenbire değişti ve artık Çin, Brezilya pazarlarında ve diğer pazarlarda satın almalar görüyoruz. Bazı şirketler bu yabancı pazarları gözlemlemede çok iyiydiler ve kendi yerel pazarlarına bakar gibi baktılar. Ama pek çok kişinin üretimin ABD’ye döneceğine inandığını düşünüyorum. Ya da ABD’nin iki haneli büyüme rakamlarına devam edeceğine… Ama gerçekte tek haneli büyüme rakamları yaşanacak ve iki haneler büyümekte olan ülkelerde görülecek. Evet, sıçrama kesinlikle kaydı ve konuştuğum insanların çoğunluğunun bu kayma konusuyla mücadele ettiklerini söyleyebilirim. Yeni bir şeyler var. Bu da tedarik zincirlerini çok daha farklı yapılandırmamız gerektiği anlamına geliyor. Yerel olarak kaynak yaratmak ve yerel olarak satmak… Tedarik zincirinin canlandırılması… Bu tür şeylerin olması gerek. Bu durumun kesinlikle perspektifleri, tedarik zincirlerini tasarlama ve uygulamalarımızı etkileyeceğini düşünüyorum.
Evrensel ticaret merkezlerinin yeniden şekillenmesinden söz ederken, bu hareketlilik lojistik ve taşımacılık açısından ne gibi avantaj ve dezavantajlar yaratacaktır?
Değişimlerin çok daha hızlı ve daha sık yaşanacağını düşünüyorum. Bu nedenle lojistik hizmet
Lojistik sektöründe risk yönetiminden söz ettiğimizde, Avrupa ve ABD’nin geldiği nokta nedir?
Tedarik zincirinde risk yönetimi çoğu şirkette ilk aşamalarında, bebeklik döneminde. Enerji, ileri teknoloji gibi bazı endüstrilerde biraz daha gelişmiş olabilir. Bahsettiğimiz üç engele geri dönersek, şirketler fark ettiler ki çoğu durumda tüm riskleri, tüm tedarik zincirlerini ve tüm iş ortaklarını yönetemezler. Böylece kendileri için en önemli olan ürünlere ve bunları destekleyen tedarik zincirlerine bakmaya başladılar.
Söylediğimiz şu ki; bazı organizasyonlar, bazı ileri teknoloji ve enerji kuruluşları tedarik zincirinde yer alan, kendi organizasyonlarının ötesindeki riskleri daha iyi anlamaya başladılar. Ancak çoğu şirket hala ilk aşamalarda çünkü riski fonksiyonel açıdan yönetiyorlar. Bu durumda geriye dönüp hangi riskin en büyük çökmeyi yarattığını söylemek mümkün olmuyor. Baktığımız endüstrilerde risk yönetimi son derece verimsiz. Daha iyi yönetebilmek için bazı etkinlikler kazanmaya çalışıyorlar. Bir şeyler bozulmadan önce erken uyarı sistemi kuruyorlar. Bu, anında ölçülen, anında nitelendirilen maruz kalmaları içeriyor.
Tesadüfen, sigorta piyasası geleneksel olarak bu konunun takipçisi olmuştur. Fiziki malların çoğunu korumak için sigorta vardır. Marsh son iki yıldır çalışmalar yürütüyor ve artık fiziksel olmayan olayları da içerdiğini söyleyen bir sigorta yaratmayı başardı. Nizami değişikliklerden kaynaklanan durumlar, pandemik sebepler, işçi eylemleri, politik değişiklikler… artık bunların hepsi sigortalanabiliyor. Bunlar tedarik zincirinde daha önce kesinlikle sigortalanamayan şeylerdi.
Bu konuda Türkiye ile ilgili görüşleriniz neler?
Kamu konusunda bir yorumda bulunamam çünkü kamu sektörü ile bir temasım olmadı. Özel sektör ile sınırlı muhataplığıma dayanarak, riski nasıl yönetmek konusunu daha iyi anlamaya çalışma yolunda çok olumlu tepkiler olduğunu söyleyebilirim. Global pazarda rekabetçi kalmak adına sorunu gidermek için para ve zaman harcamak Türkiye için, aynı zamanda Çin için şu anda bir zorluk içerecektir çünkü rekabetçiliklerini korumak istiyorlar. Ancak birkaç gündür görüştüğüm sanayi temsilcilerine bakarsak bazı durumlarda çok iyi şeyler yapıyorlar bazıları da çevre, kalite, güvenlik gibi alanlarda risk konuları ile ilgili olarak evrensel kabul görmüş standartlara ulaşmak adına çaba harcıyorlar.
Türk lojistik operatörlerine risk yönetim sistemlerini uyguladıkları takdirde neler kazanacakları konusunda bir mesaj verebilir misiniz?
Öncelikle ve en önemlisi, kazanılan şey, kaybedilmeyendir. Kriz meydana geldiğinde riski yönetebildikleri için, riski görebildikleri ve neye maruz kalacaklarını bildikleri için çok daha hızlı yanıt verebilirler. Risk yönetim uygulamaları kendilerini daima kriz zamanlarında kanıtlarlar. Tarihte dünyanın herhangi bir ülkesindeki herhangi bir şirkete baktığımızda riski düzgün yönetenlerin sürdürülebilir olduklarını görüyoruz. İkisi arasında kesinlikle korelasyon var.
Avrupa’da ve diğer pazarlarda bu kadar çok pazarda rekabet eden ve ihracatı olan Türk şirketleri için riski yönetmek işin içinde olmalı. Avrupa ve Amerikan standartlarına uymadığınız takdirde rekabet edemezsiniz, o pazarda yer alamazsınız. Bir alanda rekabet etmek istiyorsanız en azından herkesin yaptığını yapmak zorundasınız. Bu, uymak zorunda olduğunuz bir ön standart gibidir.
Çin’in kalite konusunda yaşadığı zorluklara bakın. Oyuncaklar, diş macunları vesaire… Markayı zedeledi. Çin satın alma pazarını elinde bulunduruyordu ve uzun zaman üretim akışı onların elindeydi. Ama zamanla marka önemli ölçüde zarara uğradı. Aynı durum Türkiye, Endonezya veya Malezya gibi bir ülkede yaşansa sonuçlar çok daha facia olur çünkü bağımlılık çok yüksek. Bu nedenle Türkiye çok çaba harcıyor. Bu nedenle şöyle diyebiliriz; bu yapılması gereken doğru şeydir ama ölçülmeli ve nitelendirilmelidir. Eğer nitelendirilmezse riski yönetmek çok zor olur. Türk şirketleri dünyanın dört bir yanında hizmet verdikleri iş ortaklarına risk konusunda beklentilerinin neler olduğu konusunda soru sormaktan çekinmesinler. Bazı ülkelerde, özellikle Asya’da müşterilere soru sormak kültürel açıdan çok zordur. Türk şirketlerinin tedarikçilerine de risk yönetimi konusunda neler yaptıklarını sormaları önemli.
Öyleyse, riskleri doğru şekilde yönetebilen bir lojistik operatörün rekabet ortamında işi alma konusunda daha şanslı olduğunu söylemek mümkün mü?
Kesinlikle doğru. Çoğu zaman eğer riski uygun şekilde yönetemiyorlarsa işlerini koruyamazlar. Risk finansmanında sigortayı koruyamazlarsa rekabet edemezler ve çoğu iş ortağı onlarla iş ilişkisine devam etmez.
O zaman bu durum şirketler için bir tehdit unsuru…
Evet, size ne yapılması gerektiğini söyleyen sivil toplum örgütlerinden ve diğer ilgili taraflardan gelen bir tehdit.
Riski hesaplamak ne ölçüde mümkün?
Bugün her zamankinden daha fazla oranda riski hesaplamak mümkün. Riski hesaplamanın tercih edilen yolunun, belirsizliğe maruz kalma gerekliliği olduğunu görüyoruz. Eğer bir binanın ellinci katındaysanız ve atlarsanız kesinlikle ölürsünüz ama ellinci kattaysanız ve bir paraşütünüz varsa, bunu hesaplayabilirsiniz. Genel eğilim, tehdidi hesaplamaya çalışırken daha az zaman harcama yönünde. Hava şartlarına bağlı, defalarca tekrarlanmış bir tehdit olmadıkça ya da bunu ölçmek için çok miktarda veri bulunmadıkça tehdidi hesaplamak için fazla zaman harcanmıyor. Bunun risk finansman dünyasında yapıldığını görüyoruz, hesaplamalar kullanıyorlar. Yani bu durum hala mevcut. Ancak çoğunlukla politik, nizami şartlardan kaynaklanan hesaplanamayan tehditler için etkiyi hesaplamak gerekir. Çeşitli noktalardaki etkiyi hesaplayabilirseniz riskin değerini de hesaplayabilirsiniz. Bunu yaptığınızda da birdenbire sigortacılar da ilgilenmeye başlarlar çünkü bunu hesaplayabiliyorsunuzdur, ölçebiliyorsunuzdur ve onların da bunu karşılama imkanı doğmuştur. Sizin de artık bir dayanak noktanız vardır. Kar-zarar liderlerine ya da çoğu zaman ürün müdürlerine gider ve ‘etkiyi hesaplayabiliyorum’ dersiniz. Bu, tehdit bazlı hesaplamadan çok etki bazlı hesaplamadır.
Daha spesifik anlamda taşımacılık alanındaki risklere baktığımızda hırsızlık ve organize suçların sıkıntılar doğurduğunu görüyoruz. Yapılan araştırmalar da bunun artacağı yönünde bilgiler içeriyor. Bu konudaki görüşleriniz neler?
Bunun doğru bir varsayım olduğunu, artış göreceğimizi düşünüyorum. Organize suçlar zamanı etkiler. Şoförler sınırlamalar nedeniyle bazı mesafelerde hareket edemiyorlar ve bu kısıtlamalar onları kaçırmaların yaşandığı bölgelere itiyor. Diğer taraftan, pek çok CEO’nun endişelendiği bir konu, kamyonlarının silah olarak kullanılması korkusu. Kamyonların kaçırılıp içindeki malların boşaltılması, içlerine örneğin kokain yüklenerek sınır ötesine çıkarılmaya çalışılması gibi tehditler söz konusu olabilir.
Bu tür durumlar risk yönetimi tedarikçileri için ne gibi sorunlar doğuruyor?
Bu, özellikle sigortacılar için bir tehdit unsuru. Bazı ülkelerde sigorta hesaplamak bile sorun haline geliyor. Belirsizliği tahmin edemediğimiz zaman kesinlikle maruz kalma belirsizliği de ortaya çıkıyor. Böylece bu faktör son derece uçucu hale geliyor ve bizim, sigortacıların ve şirketlerin işini zorlaştırıyor.
Taşımacılık ve lojistik sektörlerindeki riskler söz konusu olduğunda, kriz anında çözümler ve fırsatlar yaratacak yenilikçi uygulamalara ihtiyaç doğuyor. Bu bağlamda müşterilerinize tam olarak ne vaat ediyorsunuz?
Hizmetlerimiz, ürün geri çağırma ve ürün güvenilirlik hizmetlerini içeriyor. Lojistik açısından, tedarik zinciri içinde riskin tanımlanmasını içeren risk haritaları hazırlıyoruz. Tedarikçilerin bağımsız değerlendirmesi, finansal kapasiteleri bu işe özel olarak çalışan değerlendirme ekibimiz tarafından yürütülüyor. Diğer ekiplerimiz politik, ekonomik faktörleri inceliyor, ülke değerlendirmeleri yapıyor. Karbon ayak izinden atıklara varıncaya kadar her tür çevresel riskler üzerinde çalışan çevresel uygulamalarımız mevcut. Kuruluşlara ve acil servislere hizmet verebilecek şekilde gerçek zamanlı kriz yönetimine sahibiz. İşimiz tamamen riskin yönetimi ile ilgili. Geleneksel anlamda bize risk komisyoncusu olarak bakılıyor ama yıllar içinde bu kapsam genişledi. Yaptığımız iş, risk profiline, risk maliyetine ve riskin sonuçlarına bakarak risk finansının alınmasına yardımcı olmak. Müşterilerimizin işlerini kolaylaştırmayı umuyoruz. Maalesef insanlar riski kötü kader olarak görüyorlar ama bu bizim işimiz ve yaptığımız işi seviyoruz.