Yıldırım: “Taşımacılık Ticaretin Lokomotifidir”

İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) tarafından 11–12 Nisan 2006 tarihlerinde düzenlenen Ulaşım, Taşımacılık ve Sürdürülebilir Çözümler Kongresi, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirildi.

İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) tarafından 11–12 Nisan 2006 tarihlerinde düzenlenen Ulaşım, Taşımacılık ve Sürdürülebilir Çözümler Kongresi, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirildi. Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi, Uluslararası Nakliyeciler Derneği, Uluslararası Karayolu Taşımacıları Birliği, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı işbirliğiyle hazırlanan kongrenin platin sponsorluğunu BP Türkiye üstlendi.

İki gün boyunca devam eden kongrenin ilk günü Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da konuşmacı olarak katıldı. Yeni iktisat tanımlarında geliri artırmanın yolunun yenilikçi ve orijinal fikirleri hayata geçirmek olarak tanımlandığını belirterek konuşmasına başlayan Bakan Yıldırım, piyasalar ayrıştıkça teknolojinin gelişmesinin de hızlandığını ve evrensel rekabetin daha önce hiç hesaba katılmayan kavramlardan gelmeye başladığını söyledi.

Çoğu sektörde yaratıcılık, öğrenme ve uyumun rekabetin ana unsurları haline geldiğini açıklayan Bakan Yıldırım, “Sürdürülebilir kalkınma, teknolojik yeniliklerin sürekliliğini de gerekli kılmaktadır. Aksi takdirde düşük verimlilik, azalan hayat standardı ve yok olan fırsatlar olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki yenilik; değişim, belirsizlik ve düzensizliği de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle geliştirilen sistemlerle ilgili mevzuatı ve hukuki altyapıyı da zaman kaybetmeden oluşturmamız gerekir. Gelişme için kritik bir nokta olan dinamizm gerçeği göz önünde tutulmalıdır. Hareket olmadan dikey bir ilerleme olmaz. Ulaştırma alanında da hızlı ve koordineli hareket, bakanlığımızın en temel ilkesi olmuştur.” şeklinde konuştu.  

Günümüz evrensel ekonomisinde uluslararası ticaret ve ulaşımın denize kıyısı olmayan transit özellikteki ülkelerin gelişiminde son derece önemli rol oynadığını açıklayan Yıldırım, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ancak bu koridor karmaşık sorunları da beraberinde getiriyor. Uzun ve sürekli değişen muayeneler, farklı evrak talepleri, yüksek gümrük tarifeleri, her geçişte uygulanan muayeneler, sınır geçiş noktalarındaki yük aktarmaları gibi faktörler yüksek nakliye maliyetleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bu tür etkiler ihraç mallarının sınır ötesi hedef ülkelere, piyasalara ulaştırma faaliyetini de zora sokmaktadır. Taşımacılığı kendi başına ticaret olarak görmek doğru bir yaklaşım değildir. Bazı ülkeler taşımacılığı ticaret olarak görüp bundan gelir elde etmek yoluna gitmekte ve asıl işin merkezini kaybetmektedir. Taşımacılık, ticari olmayıp ticaretin lokomotifi niteliğinde bir altyapı hizmeti olarak görülmektedir. Bölge ülkelerinin sürdürülebilir gelişimi için olmazsa olmaz şartı yatırım, ticaret, iletişim ve ulaşım zincirinin sağlıklı çalışmasıdır. Bu zincirin halkaları son derece etkili, verimli ve kalıcı bir yapıda olmak zorundadır. Gelişmiş bilgi ve iletişim teknolojisi sayesinde ulaşım akışı ve sınır geçiş sistemleri daha kolay hale getirilebilir. Bölge ülkelerinin gümrük ve sınır geçişi muameleleri kendi aralarında uyumlu ve iletişimli hale getirildiği sürece bu konuda gerek bölgesel gerek ikili ilişkilerin arttırılması bu anlamda ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasında yardımcı olacaktır.”

Günümüz ticari şartlarının ulaşımda verimli ve etkili işbirliklerini gerekli kıldığını ifade eden Bakan Yıldırım, proje geliştirmede kullanılacak olan araçların yöntem ve niteliklerinin ise uygulanan politikaları başarılı hale getirecek en büyük etken olduğunu vurguladı. Bilişim teknolojilerinin sistem bütünleşmelerine uyarlanmasının gerekliliğinin altını çizen Yıldırım, “Örneğin; transit taşımacılıktaki güzergahların uydu vasıtalarıyla izlenmesi art niyetli ulaşıma fırsat vermeyecektir. Bu sayede mal ve hizmetlerin sınır aşırı ulaşım maliyetlerinde yaşanan gecikmeler azaltılabilecek, hız ve akışkanlık elde edilecektir.” şeklinde konuştu.

Herhangi bir konuda yaşanacak aksaklığın zincirin diğer kısımlarını da olumsuz bir şekilde etkileyeceğini ifade eden Bakan Yıldırım, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Örneğin bugün İpek Yolu üzerindeki TRACECA Koridoru’nda uzun mesafelere gidecek olan tren hızları sadece 12km/saattir. Bu hızın bu kadar düşük olmasının sebebi ülkeler arasındaki altyapı farklılıkları olduğu kadar gümrük geçişlerinde yaşanan uzun bekleyişlerin ve sınırlarda yaşanan sorunların da payı bulunmaktadır. Rekabetçi yük tren işletmeciliğinde olması gereken yüklü tren işletmecilik hızı minimum 40 km/saat, boş tren hızı 90 km/saat olmalıdır. İşte taşımacılıktaki verimsizliğin en çarpıcı örneği burada ortaya çıkmaktadır. Dış yatırımlar özendirilmeli ve desteklenmelidir. Bunun için bölge ülkelerde altyapı ve uygulama farklılıklarının mutlaka giderilmesi gerekmektedir.” şeklinde konuştu. 

Yıllardır ihmal edilen demiryollarını geliştirdiklerini ve aynı zamanda da hızlı tren işletmeciliğine uygun yeni demiryolu hatlarını yaygınlaştırmak için somut projeleri başlattıklarını açıklayan Bakan Yıldırım, tarihi İpek Yolu’nun iki kıta arasında bağlantısını kesintisiz sağlayacak Marmaray Projesi ve onun devamı niteliğindeki Ankara-İstanbul hızlı tren projesinin halen inşaatları devam eden iki önemli proje olduğunu söyledi. Bu iki projenin tek başına maliyetinin 5 milyar dolar üzerinde olduğunu açıklayan Bakan Yıldırım, Ankara-Konya hızlı tren projesinin yapımına da başlandığını, diğer yandan tarihi İpek Yolu taşıma koridorunun devamı olan Ankara-Yozgat-Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars ve Tiflis- Bakü-Ceyhan bağlantısı için çalışmaların devam ettiğini belirtti.

Karayolu taşımacılığında da sektörün gelişiminin tamamen gelişi güzel olduğunu, taşımacılıkta arz talep dengesi tamamen kaybolduğu gibi aynı zamanda da yurt içi taşımalarda karayolunun kullanımının yüzde 90’lara ulaştığını kaydeden Bakan Yıldırım, bunun en önemli nedeninin de 1950 yılından bu yana sağlıksız uygulanan ulaşım politikaları olduğunu söyledi.

Tek türe bağlı bir taşımacılığın Türkiye’nin gerçekleriyle bağdaşmadığını açıklayan Bakan Yıldırım sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Türkiye’nin yol haritasına göz attığımızda, kara sınırlarının uzunluğu 2 bin 700 kilometre, deniz kıyılarının uzunluğu 8 bin 400 kilometredir. Böyle bir ülkenin tek bacaklı ulaşım sistemine mahkum edilmesi kabul edilebilir birşey değildir. Bu yüzden yaptığımız ilk iş ulaştırma ana planını hazırlamak, Türkiye’nin on yıllık ulaştırmasında önceliklerini ulaşım modları arasındaki dengeyi nasıl kuracağına dair politika ve stratejileri belirlemekti. Uygulamalardan bir tanesi ve ilk yaptığımız düzenleme karayolu taşıma kanununu çıkartmaktı. Yaklaşık 800 bin kamyonumuz var. Bunların 250 bini 1975 ve daha düşük modeller. Bu araçların 500 bin tanesi işlemekte, 300 bin tanesi ise boş. Yollardaki aşırı yüklemelerle taşıyıcılar hem kendi hayatlarını hem de diğer insanların hayatlarını tehlikeye sokuyor, trafik kazaları artıyor, yolların yenilenme süresi 25 yıldan üç yıla düşüyor. Arz talep dengesi arz lehine bozulmuş sektörü belirli bir zaman diliminde dengeye getirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Amacımız sektöre girişleri biraz zorlaştırmak. Bunu yaparken mevcutları da belirli zaman dilimi içerisinde dengeye sokacak tedbirler aldık. Bu kanun ile birlikte karayolu taşımacılığında neyimiz var neyimiz yok öğrendik. Envanter yoktu, kayıt yoktu taşımacıların nerde ne iş yaptığını bilemiyorduk ama şu an hepsi belgeye tabi oldu. Tek bir taşımacılık belgesi varken bugün artık 39 tane değişik taşımacılık ürün kartı var.”

Deniz taşımacılığının da Türkiye için vazgeçilmez bir alan olduğuna değinen Bakan Yıldırım, 8 bin 400 kilometrelik sahil şeridinin adeta hazır otoyol olduğunu ifade etti. Hava taşımacılığının da artık önemini artırdığını belirten Bakan Yıldırım, 20 Ekim 2003 tarihinden beri iç ve dış taşımalarda yolcu sayısının 31 milyondan 55 milyona ulaştığını ve artık ülkenin birçok yerine uçuşlar yapıldığını söyledi.


İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Başkanı Turgut Yıldız ise yaptığı konuşmada, taşımacılığın sadece Türkiye için değil dünya için de çok önem arz eden bir sektör olduğunu belirtti. Taşımacılığın konu itibariyle trafik, yol, çevre, enerji, yakıt, kirlilik, gürültü ve daha birçok unsuru içinde barındırdığını kaydeden Yıldız, “Almanya’da her gün araçların yüzde 65’i şehirde park yeri aramak için zaman kaybetmekte. Çin’de 1986 yılında bin kişiye bir araç düşerken 2000 yılında bu sayı 45 araca çıktı. Dünya nüfusunun 2030 yılında 2 milyar daha artacağı varsayılmakta ve bu sayının sadece yüzde 12’si araç sahibi olursa 240 milyon ilave araç trafiğe girecek.” dedi. İstanbul’da nüfusun 2010 yılında 16,6 milyona çıkacağı ve boğaz geçişlerinde yolcu sayısının bugüne göre iki katı ile günde 2,4 milyona ulaşacağını ifade eden Yıldız, Türkiye’nin birçok konuda olduğu gibi ulaştırma ve taşımacılık sektöründe de dünyayı biraz geriden izlediğini açıkladı. Ancak Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi bekleyen Türkiye’nin söz konusu sektörde birçok değişiklik ve yeni uygulamayı birliğin genel kurallarına uygun şekilde düzenlediğini açıkladı.

Karayolu taşımacılığının gelişmiş dünya ülkelerinde dahi hala önemini korumasına rağmen söz konusu ülkelerin bir anlamda ulaşım araçları arasında optimal bir bileşim tutturabildiklerini kaydeden Yıldız, “Söz konusu ülkelerde bu oran yolcu taşımacılığında yaklaşık yüzde 70–95, yük taşımacılığında yüzde 50–75. Bu oranlar Türkiye rakamları ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin dünya ortalamasından çok uzak olduğu bir kez daha görülecektir. Bununla birlikte Türkiye’de taşımacılık sektöründe köklü değişikliklerin sinyalleri gelişmeler olmaktadır.” dedi.

Scania’dan Talay Logistics’e 41 Adet Çekici
MAN 2024'te Pazar İstikrarını Korudu
Tırsan'dan Akkoç Lojistik'e 101 Araçlık Teslimat
Stellantis ve CATL'den İspanya'da Batarya Tesisi
Tırsan’dan EKAY & AYTAŞ'a Low-Bed Teslimatı
Nakliyecilere Müjde