Oregon Teknoloji Hizmetleri Genel Müdür Selçuk Yılmaz Tea&Talk kapsamında sorularımızı yanıtladı.
Oregon ortaklarının belirli bir bölümü depremde sarsılan bölgede varlık ve faaliyet gösteriyor. Deprem sonrasında Oregon nasıl bir dayanışma sergiledi?
6 Şubat depremi Türkiye'yi derinden sarstı. Ülke olarak ciddi bir felaketi yaşadık. O dönemde herkes, ekonominin bütün tarafları elini taşın altına koydu. Oregon da bu bağlamda kendi üyelerimiz başta olmak üzere tüm bölge için çeşitli seferberlik faaliyetlerinde bulundu. Bizim bölgede Mersin’i de dahil edersek, Hatay ve Gaziantep’te yaklaşık 120 üyemiz var. Fakat en büyük yarayı Antakya bölgesi aldı. Biz de bir nebze katkıda bulunabilmek adına, Antakya'da faaliyet gösteren yaklaşık 40 üyemize birer yaşam konteynerı hediye ettik.
Ortaklarımızın her zaman yanlarındayız, elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Tabi gördüğüm kadarıyla bu yaranın sarılması çok kısa sürede olacak gibi değil. Biraz zaman alacağı anlaşılıyor. Bizim üyelerimizin, ortaklarımızın çoğu da, özellikle Antakya merkezde olanlar Mersin tarafına veya farklı noktalara İskenderun civarına, taşınmak durumunda kaldılar. Onlar da hayatlarını o şekilde devam ettiriyorlar.
Trajik bir olay arkasından bu dayanışmayı da test etme şansı buldunuz. Böyle güçlü bir testten sonra oradaki gözlemleriniz nasıl? Oregon'un kuruluş ruhunu bugün ne ölçüde güçlü tutuyorsunuz?
Ben şunu gördüm, gerçekten bizim kültürümüzde insanların birbirlerine bağlılıklarını gösterdikleri özel anlar ve günler var. Örnek veriyorum düğünler veya cenazeler. Önemli olan bu bağı kuracak bir mekanizmayı oluşturmak. Yani benim her gün Oregon'un ortaklarıyla görüşmem mümkün değil veya Oregon'un ortaklarının her gün birbirleriyle iş yapması mümkün değil. Ama gerçekten hadi dediğimizde harekete geçebilecek bir platform oluşturabiliyorsanız ki, Oregon bunu yapmış gözüküyor şu anda. Başımıza gelen bir hadise esnasında bir araya gelmeyi, birbirine omuz vermeyi sağlayabiliyoruz. Bunu hissettik ve gerçekten bizim açımızdan da gurur verici bir çalışma oldu. Ve bu dayanışmayı ortak sayımızı artırarak genişletiyoruz ve daha da geliştireceğiz.
Ortaklık yapısından bahsettiğiniz artacak dediniz. O konuda ne durumdasınız şu anda? Belli bir sayıya gelmiştiniz ama şu anki son durum nedir?
Şu an beş ilde faaliyetimiz var. Özellikle pandemi süreci bizi biraz geride bıraktı diyebilirim. Çünkü o dönemde düşündüğümüz ziyaretleri yapmak zor hale geldi. Hemen arkasından da tabi bu üzücü deprem hadisesi yaşandı. Muhtemelen 2024'te 2-3 ilde daha şirketler kurmuş oluruz. İlk sırada bizim açımızdan Bolu ve çevresi var. İstanbul konusunda da düşüncelerimiz var. Karadeniz olabilir. Bu dönemde talepler de var, bu taleplere de karşılık vermek istiyoruz. Mersin'de ikinci bir yapılanma talebi var ama, bunların hepsi uzun vadeli düşünülmesi gereken konular. Bizim bir faaliyetimiz de muhtemelen 2024'te bu lokal şirketlerimizi faaliyete alacağız. Bazı şehirlerde belki lojistik köy iddialı olabilir ama TIR parkı ile lojistik köy arası tesis kurma düşüncemiz var. Yani sadece bizim üyelerimizin ve ortaklarımızın yer alacağı küçük sanayi siteleri düşüncelerimiz var. Benzin istasyonları olabilir. Yani 2024'te bunlardan yapmaya başlayacağız. Tabii bunlar lokal hareketler.
Global ölçekte de projeleriniz var, bunlar ne durumda?
Globalde de çok aktifiz. Şu anda biz İngiltere'de özellikle Brexit sonrasındaki transit gümrükleme faaliyetleri anlamında İngiltere'de ilk sırada olduğumuzu tahmin ediyorum. Transit beyanı anlamında Avrupa'da 20’den fazla ülkeye entegre olmuş durumdayız. Çok ciddi bir networkümüz oluştu. Ayrıca RO-RO biletlemeleri başta olmak üzere, feribotlar, Avrupa içerisindeki Baltık ve Adriatik'teki hatlarda ciddi bir biletleme faaliyetimiz var. Yine araç takip tarafında da 5 binin üzerinde ağır vasıtayı izleyen sadece bu manada odaklanmış bir araç takip sistemimiz var. Bunların hepsi global ölçekte de büyüyor. Bunlara paralel olarak yapımızda, personel adedi gibi konularda yavaş yavaş büyüyor ona göre de yapılanmaya çalışıyoruz.
Oregon’un teknolojiyi ve dijital süreçleri iyi yönetmek ve kendi iş modeline uygun çözümler geliştirme süreçleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Kendi alanımızda yani Transit STS beyanlame üretimi noktasında dijitalleşme olarak bakacak olursak bu husustaki en ilerideki firma olduğumuzu söyleyebilirim. Başta bu Optical Character Recognition var OCR sistemleriyle beyanlamelerin okunması, insan gücünün azaltılması ve benzeri gibi biraz daha dijitalleşme ile gümrük sisteminin içine girdiği yerlerde iyi ilerlememiz var. Ama bizim asıl hedefimiz lojistiğin dijital hale gelebilmesi, daha doğrusu lojistik süreçlerindeki kağıt operasyonunun sıfıra indirilmesi. Burada öyle bir sistemden bahsediyoruz ki sadece gümrükleme olarak düşünmeyin bunu; bir tür yükün A noktasından B noktasına gittiği bir durumda herhangi bir kağıt evrakın kullanılmasına gerek kalmaması. Bu yönde çalışmalarımız ciddi anlamda var ama takdir edersiniz ki bu çok uzun vadeli bir süreç. 2024'de yine bununla alakalı da belli şeyler yapacağız. Daha önce online yük platformu ‘Yük Cebinde’ adlı bir platform satın almıştık. Bu tarz çalışmaları devam edeceğiz ve en ideal çözümünü bulmak için de sonuna kadar gideceğiz.
Konjonktür olarak lojistik sektörünü de ilgilendiren birçok sorun yaşanıyor. İş yaptığınız coğrafyalarda bu süreçler sizin modelin doğruluğunu ne ölçüde test ediyor ve ortaklarınızdaki iş memnuniyeti sonuç anlamında ne durumda?
Buna iki taraftan cevap vereceğim. Yukarıda vermiş olduğum örnekteki gibi platformu siz kurup ortaya koyduğunuzda ortaya çıkan hadiseler onu yönlendiriyor. Peki platformun kendisi bu manada ne yapabilir? Nasıl hizmet edebilir? Türkiye'de ortak iş yapma modellerinin gerçekten çok gelişkin olduğunu söylemek zor. İnsanların birbirleriyle olan güvenini arttıracak ortak mekanizmalara ihtiyaç var. Bu manada bizim yaptığımız sistem bir başlangıç olarak değerlendirilmeli. Bu başlangıcın aslında hedeflediği noktaya götürülmesine katkı sağlayacak olan yine üyeler olacak. Bu yıl içerisinde Oregon olarak yeni bir platform yaptık. Sistemin içerisinde üyelerimiz birbirleriyle boş araç paylaşımı yapabiliyorlar. Platformu kullananlar bundan ciddi manada verim elde ettiler. Bunun kullanılabilmesi için verinin girilmesi gerekiyor. Platforma verinin girilmesi gerekiyor, bu da ortak bir sahiplenme duygusu gerektiriyor. Bunu yapmak gerçekten zor, kolay değil ama bunun bir yerinden başlayıp ilerlediğini görmek insana keyif veriyor. Çünkü çok zor bir şeyi hedefliyorsunuz ve o yolun ortasına geldiğinizi görüyorsunuz.
Türkiye'de uluslararası nakliye sektörünün ortak hareket noktası UNRO-RO aslında. Onun dışında bir ortak faaliyet ortaya konamadı. İnşallah bundan sonra biz bu platformu devreye alarak sahiplenmeyi gerçekleştireceğiz. Ama bizim bunu harekete geçirecek doğru projeleri ortaya koymamız gerekiyor. Yani her iki taraf hem projeyi ortaya koyan misyonunla biz, hem de projeyi sahiplenen ve kullanan misyonuyla uluslararası nakliyeci doğru zeminde buluşursa ve doğru projeyi ortaya koyarlarsa çok hızlı şeyler yapılabilir. Çok büyük potansiyel var.
Fuarla ilgili deneyimiz ve gözlemleriniz nasıl bu? Bu dediğiniz ortak duyguyu sektör anlamında yaratabiliyor mu? Nasıl görüyorsunuz?
logitrans fuarını çok verimli buluyorum. Hem bütün paydaşlar bir araya geliyor hem de aynı zamanda burada ciddi bir network paylaşımı oluyor. Yani bu manada biz sadece bir ürün tanıtımı olarak görmüyoruz fuarı. Yılda bir defa çok eski dostlarımızı, yeni arkadaşlarımızı, sektördeki yeni gelişmeleri, bu fuarda izleme ve görme şansımız oluyor. Açıkçası bir tür kamp olarak değerlendiriyorum. Bir tür tazelenme olarak görüyorum. Dolayısıyla biz her manada bu fuarı desteklemeye hep devam edeceğiz ve daha da büyümesi için gayret edeceğiz.
Bu noktada da Oregon'un mesela yaptığı farklı bir şey var. Biz Oregon standına Avrupalı katılımcıları getiriyoruz. Onlar da sonradan gelip fuarda standlarıyla katılımcı oluyorlar. Bunu genişletmemiz de mümkün. Dolayısıyla hem katılımcı anlamında hem de ziyaretçi anlamında biz bu fuara ciddi bir katkı sağlıyoruz. Ayrıca bunun daha da geliştirilmesi için de kafa yoruyoruz. Her zaman beraber bu noktada bizden talep edilen desteklere açığız. Biz de plan ve projelerimiz kapsamında daha da etkin rol almak her zaman isteriz.
Son mesajınız Türk lojistik sektörüne ne olabilir?
Biz şu an sektörün bir yerde hizmetkarı olarak faaliyet gösteriyoruz. Ama ağırlıklı olarak şunu söyleyebiliriz ki var olan trendler içerisinde en değerlisi şu an için dijitalleşme. Dijitalleşme için de herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Başta devlet, gümrükler, Ulaştırma Bakanlığı ve ilgili kurumların bu konunun önemine odaklanması ve buna göre faaliyet göstermesi gerekiyor. Sektörün de karlılık odaklı, tabii ki büyüme odaklı ama diğer taraftan da biraz geleceğe yönelik, gelecekteki bu zorlukları daha iyi okuyabilecek şekilde kendisini yönlendirmesi gerekiyor. Bu nedenle sektördeki hem birinci nesil hem ikinci nesil kişi ve kuruluşlara çok görev düşüyor. Çünkü dikkat ediyorsanız bizim Uluslararası Nakliye'de şu anda bir geçiş dönemi var; birinci nesiller ikinci nesile doğru yavaş yavaş aktarılıyor. Birinci nesilde bilgi birikimi var ama dijitalleşme ve benzeri noktalarda daha az bilgi var. Genç nesilde bu konularda ilgi çok yüksek ama bilgi ve birikim, tecrübe az. İkisini eşdeğer hale getirecek mekanizmalara ihtiyaç var. Bu ilişkilerin kurulması ve devam etmesi çok önemli.