Çabuk bozulabilen gıda ürünleri, sebze-meyve, süt ve dondurma, ilaç, et-tavuk-balık, çiçek ve hazır yemek gibi pek çok ürün bu sınıfa giriyor. Bu ürünler her gün aralıksız olarak, üretim alanından dünyanın her yanındaki tüketim noktasına taşınmaktadır. Derlenip toparlanıp yüklenip boşaltılan, depolanıp elleçlenen bu ürünlerin şehirler, ülkeler ve bazen de kıtalararası yolculuğu ayrıntılı bir tedarik zinciri yönetimi gerektiriyor.
Ürünlerin niteliği, doğal olarak tedarik zinciri yönetimi ve taşıma tercihini de belirliyor. Çok daha hızlı taşıma olanağı sağlayan hava kargo, çabuk bozulabilir ürünlerin öncelikli tercihi durumunda. Kısa raf ömrünün de etkisiyle uçağı tercih eden çabuk bozulabilir ürünler, toplam hava kargonun yüzde 15’ini kapsıyor.
Piyasa araştırma raporları, zamana ve ısıya duyarlı gıda lojistiğinin 2024 yılına kadar 162 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyor. Lojistik hizmet bütünlüğü ve güvenliğini sağlama çabası tüm ürünler için geçerli olsa da özellikle gıdada kayıpları en az indirmek özel bir çalışma alanı durumunda.
Küresel olarak tüm gıdaların üretim alanlarından sofralara kadar olan süreçte üçte biri ziyan oluyor. Toplamda yüzde 14’lük kayıp tüketim aşamasında, yüzde 14’lük kısım da taşıma, depolama ve dağıtım aşamasında gerçekleşiyor. Kayıplar nedeniyle artan maliyetlerin satış fiyatlarına ve son tüketiciye yansıması kötü bir sonuçtur. Bunu, lojistik süreçlerin yönetimine ilişkin bir eksiklik olarak değerlendirebiliriz. Oysa bu ürünleri hızlı ve güvenilir bir şekilde adreslerine ulaştırmak, bu işi yapanların sadece ticari değil aynı zamanda toplumsal sorumluluğudur.
Göndericiden alıcıya başarılı bir ürün yolculuğu için tedarik zincirinin buna uygun şekilde donatılması gerekiyor. Soğuk odalar, uygun paketlemeler, doğru taşıma kapları ve araçları ile elleçleme kurallarına uymak gerekmektedir. Bütünüyle doğru olarak hayata geçmiş, etkili şekilde yönetilen bir soğuk zincir, çabuk bozulabilen ürünlerin son tüketim noktasında güvenli ve kaliteli olmasını sağlayacaktır. Hava taşımacılığı özellikle sınır aşan taşımalarda önemli bir rol üstlense de son tüketim noktasına varışta karayolu, zincirin önemli bir halkasını oluşturuyor.
Tedarik zincirinin stratejik halkası olan karayolu, sahip olduğu erişim kapasitesi ile kitlelerin temel yaşam alanlarına servis sunabilmektedir. Bu nedenle karayolunun, kitleler tarafından beklenen zorunlu tüketim ürünlerini zamanında, kesintisiz ve ekonomik olarak eriştirme sorumluluğu bulunmaktadır. Üstelik bunu mevsim koşulları ne olursa olsun gerçekleştirmek zorundadır. Uçak, tren ya da gemiyle hava, demir ve deniz limanlarına erişen malların buralarda bireyselleştirilmesi söz konusu değildir. Son aşamada yine bir lojistik dokunuş gerekmektedir ki bu da karayolu araçlarıyla karayolu taşımacıları, kargo-kurye hizmeti verenler tarafından yapılmaktadır. Son kullanıcı/tüketici, bir karayolu elemanı ile yüz yüze geliyor.
Çabuk bozulabilir gıdaların lojistik süreçlerdeki kaybı, Dünya Gıda ve Tarım Örgütü FAO’ya göre her yıl 400 milyar doları buluyor. Kayıpların yaklaşık yarısı da üretici ile marketler arasındaki geçiş sırasındaki ısı değişimlerinden kaynaklanıyor. Gıda kaybı ve israfının bir başka sonucu da bu kayıpların yaşam döngüleri boyunca bıraktıkları karbon ayak izi sayesinde sera gazı emisyonlarının yüzde 8 ile 10 kadarını oluşturmasıdır.
İyileştirilmiş soğuk zincir uygulamaları ve başta gıda olmak üzere çabuk bozulabilir ürünlerin güvenliği, küresel ısınma ile birlikte mevsimsel ısı farklarını emecek çözümleri zorunlu kılıyor. Taşıma, depolama, paketleme, elleçleme süreçleri iyileştirilmiş olarak sürdürülen çabuk bozulabilir gıda lojistiği sayesinde raf ömrü uzamış, kaliteli, güvenilir, erişilebilir ürünleri sürgit edinmek, bir insanlık hakkıdır. Lojistikçiler, bu konuda üzerlerine düşeni yapmayı sürdüreceklerdir.
İlker ALTUN
[email protected]
Kargohaber Dergisi (Sayı:295)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.