İSTANBUL ve çevresinde gerçekleşen, içlerinde treyler şoförlerinin de olduğu 30 kişinin ölümüne neden olan sel felaketi, çok sayıda taşımacılık şirketini zarara uğrattı. Depo, garajlar, çekici ve römorklar sele kapıldı.
Sabaha karşı yoğunlaşan yağışların biriktirdiği sular, dere yatağındaki hatalı kentleşme nedeniyle şişti. Sel önüne çıkan her şeyi yıkarak, sürükleyerek denize ulaşmaya çalıştı. Ne yazık ki; önüne çıkanlar arasında hatırı sayılır oranda taşımacılık şirketi, bu şirketlerin merkezleri ve depoları, garajları, garajlarında araçları hatta araçlarında da şoförleri vardı. Bir gün önce dünyanın en modern araçlarından oluşan filolarını, son derece lüks döşenmiş modern ofislerini, göz kamaştırıcı tesislerini sular altında gören nakliyeciler, gözlerine inanamadı.
Taşımacı firmaların parklarındaki araçlar, garajlarındaki ekipmanlar, depolardaki motorinler, bürodaki evraklar selden nasibini aldı. Ziyaret ettiğimiz sel mağduru taşımacılar olayın ertesi günü yaralarını sarmakla meşguldüler. Taşımacılıkta tekerleklerin durması söz konusu olamayacağı için, bir yandan yaralar sarılırken, bir yandan da taşıma organizasyonlarını devam ettirme çabası hakimdi. Bazı taşımacı firmaların ise tesisleri olduğu gibi yok olmuştu. Örneğin Mavitrans firması gibi. Firmanın garajı tamamen çamur deryasına dönmüş, ofisten de eser kalmamıştı.
Tan Transport da selden en çok etkilenen firmalar arasındaydı. Firmanın deposundaki mallar tamamen zarar görmüş, ofisi ise kullanılamaz hale gelmişti. Enco’nun ise zemin katları tamamen su içindeydi. Restoranlar, dinlenme yerleri, sinema salonu selden nasibini almıştı.
Aslında RODER’in mağdur olan firmaları tek tek ziyaret ederek hazırladığı rapor, işin boyutu hakkında bir fikir veriyordu. RODER, 18 Eylül 2009 tarihinde RODER Genel Merkezi’nde düzenlediği bir toplantıda bu raporun sonuçlarını sundu.
Toplantıda konuşan RODER Genel Müdürü Cumhur Atılgan, sel felaketinden en fazla etkilenen sektörün uluslararası nakliye sektörü olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Araçlar, antrepolar, antrepoların içerisinde üçüncü şahıslara ait olan eşya, ithalat ve ihracat yükleri büyük ölçüde zarar gördü. RODER olarak bu felaketin hemen ardından yönetim kurulu üyelerimiz ve RODER olarak felaketin boyutlarını ölçmek için olayın ardından hemen çalışmalarımıza başladık.
Bu çalışmamız biraz uzun süre aldı. Bölgede bulunan 65 firmayı tek tek ziyaret ettik. Bu firmalarımızdan bazıları aynı bölgede yerleşik konumda olan, bazıları da başka illerde faaliyet gösterip, İstanbul’da araçları bulunan firmalardı.”
Zarar 35 milyon dolar
RODER’in saptamasına göre taşımacıların yaklaşık hasarı 53,5 milyon TL’ydi. Bu da yaklaşık 35 milyon dolara tekabül ediyor. Hasar tespiti yapılırken öncelikle firmaların büro, taşıt zararları, taşıtların üzerindeki yükün değerleri, antrepo ve depolarda bulunan ekipmanlar, antrepolarda üçüncü şahıslara ait mallar ve aynı zamanda bu firmaların garajlarında bulunan yedek parça ve tamirhanelerinde bulunan ekipmanlar dikkate alındı.
Çalışma sonucunda büro, tamir-bakım, garaj, depo ve antrepo ile buralarda yer alan üçüncü şahıslara ait eşya, kullanılamaz durumdaki ve onarılması gereken araçları kapsayan 24 firma bulunduğu saptandı ve bu firmaların toplam hasarı ise 48 milyon 924 bin 131 TL olarak belirlendi.
Bölgede sel sırasında taşıtı bulunan diğer illerde ve İstanbul’da yerleşik firma sayısı ise 25. Söz konusu firmaların toplam taşıt ve taşıt üzerindeki yük hasarı 4 milyon 512 bin 700 TL.
Sel felaketi ile ilgili uluslararası taşımacı firmalar tarafından yapılan beyanlar doğrultusunda ortaya çıkan toplam hasar tutarı 53 milyon 436 bin 831 bin TL.
Kullanılamaz durumdaki (pert) çekici sayısı 51, aynı durumdaki yarı römork sayısı 50, tamir edilmesi muhtemel çekici sayısı 215, tamir edilmesi muhtemel yarı römork sayısı ise 220 olarak belirlendi.
Söz konusu hasar tespitinin taşımacı firma sorumlularının beyanları doğrultusunda hazırlandığını ifade eden Cumhur Atılgan, “Tabii ki bunlar arasında sigortalı olanlar da vardır. Doğaldır ki bu tip sigorta değerlendirmeleri mevcut hasarın içerisinde, bölgede hala su altında olan kesimler var. Sigorta eksperleri bu hasarların tam ölçümünü yapabilmeleri için suların tamamen çekilmesi gerekiyor. Dolayısıyla her ne kadar bu kapsamlı çalışmayı yapmış olsak dahi gerçek sigorta zararları eksperlerin yapacağı çalışmalar sonucunda ortaya çıkacaktır. Ama buradan çıkan tablo da bize bir fikir vermesi açısından faydalıdır.” diye konuştu.
Lojistik Köy’lerin önemi arttı
İstanbul’da yaşanan sel sorunundan sonra lojistik köyler konusu yeniden gündeme geldi. Bu konuda görüş bildirenlerden biri de Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenler Derneği (UTİKAD) Başkanı ve Balnak Lojistik Başkan Yardımcısı, Kosta Sandalcı idi. “İstanbul'da yaşanan afette büyük darbe yiyen sektörümüz için Lojistik Köy'lerin gerekliliği bir kez daha anlaşıldı” dedi.
İkitelli-Havaalanı üzerinde 40 civarında sektörde söz sahibi lojistik firması olduğunu ve tekrar can ve mal kaybı yaşamamak için 'Lojistik Köy'lerin belirlenmesi gerektiğini söyleyen Sandalcı, şöyle devam etti: “Lojistik sektörü garip bir şekilde konutların arasına sıkışmış durumda. Bundan yıllar önce Hadımköy civarında lojistik sektörüne yer açılmıştı. Bu karar doğruydu ancak sonrasında bölgede konutlar yapılmaya başlandı ve depoların yanlarında apartmanlar yükseldi. Kısa zamanda sanayi alanları konut alanlarına dönüştü. Çocuk parklarının arasında TIR'lar ve ağır araçlar olamazdı. Bu önce Halkalı'nın başına gelmişti, aynı durum Gebze'nin de başına geliyor. Biz Çatalca'da bir yatırım yaptık, Silivri'ye ve Ambarlı'ya giden firmalar oldu. Planlama olmadan bu sorunun kökten çözümü de olmayacak. Liman var, yolu iki şeritli ve serbest bölge ile bağlantısı yok. Serbest bölge havalimanın yanında, hiçbir sanayi bölgesine yakın değil ve trafikte TIR'lar buralara girip çıkıyor. Çorlu'daki serbest bölge ile Gebze, Hadımköy'ün de hiçbir limanla bağlantısı yok.”
Almanya, İspanya, İtalya, Yunanistan, Danimarka, Polonya, Ukrayna, Macaristan ve Portekiz gibi ülkelerde 100'den fazla lojistik köy bulunduğunu hatırlatan Sandalcı, şunları söyledi:
“Bu sel felaketinde 30'un üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu, inanılmaz bir rakam gerçekten. Yalnızca iki TIR parkında da 13 TIR sürücüsü sele kapılarak can verdi. Lojistik sektörü olarak biz dünyayla çalışıyoruz. Bundan sonra Türkiye'ye yurtdışından gelecekler eminim hava durumuna bakarak gelecekler. Çünkü olaylar havalimanı yolu üzerinde yaşandı ve tüm dünya bunu gördü. Selden kaynaklanan 200 milyon dolarlık bir zarardan bahsediliyor. Biz Balnak olarak selden çok etkilenmedik diyebiliriz, bir günlük bir iş kaybımız söz konusu. Binamızın da giriş katı bir gün boyunca su altında kaldı ve 1 TIR'ımız da sele kapıldı. Can kaybımız yok çok şükür. Ancak bildiğiniz gibi bazı firmaların kaybı çok ağır oldu. Halkalı gümrüğü dahil edilirse 200 TIR ve onlarca depo kullanılamaz halde. Bazı firmaların depo ve araçlarının sigortalarının olmadığını duyuyoruz. Dolayısıyla bu zararların karşılanması bazı firmalar için bir hayli zor olacak ve müşteriler mağdur olabilir. Ayrıca sigortalı olunması halinde de sel ve terör gibi durumlarda sigorta şirketleri yüzde 80 gibi bir oranı karşılıyor.”
Dere yatağına yakın firmaların istimlâk edilerek başka yerlere taşınacağı yönündeki haberleri de değerlendiren Sandalcı, “Dere yatağında istimlâk edilmesi gereken alanlar gerçekten var. Ancak bu geçici bir çözümdür, birkaç firmayı Halkalı'dan taşımakla olmaz. Tüm sektörün bir lojistik sektöründe konuşlandırılması ve bunun planlı yapılması gerekiyor. Kesin çözüm için İstanbul'un hava şartları trafik sorunları düşünülerek 40-50 yıllık bir projeksiyonlarla oluşturulması gerekiyor” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.