Savaşla birlikte bir kez daha altı çizilen lojistik, her zaman bu sınamaların odağında yer aldı. Ülkelerin ihtiyaçlarını gidermede neredeyse para kadar, olmazsa olmazlar arasında yerini alan lojistik, hemen her uluslararası görüşmenin doğrudan öznesi değilse bile en önemli gündem maddesi olmaya başladı. Son olarak Almanya’da gerçekleşen G7 zirvesi ve ardından İspanya’da yapılan NATO Liderler Zirvesi’nde öne çıkan başlıkların arkasında ticaretin sürdürülebilmesi için lojistik, lojistiğin sürdürülebilmesi için güvenlik arayış ve planlamaları vardı.
Lojistik hayattır, lojistik sürdürülebilirliktir. Lojistik birçok savaşın hem nedeni hem de sonucudur. Hayatta kalmak için işinizi sürdürmek, işinizi sürdürmek için satmak ve ulaştırmak gereklidir. Ulaştırma ve lojistik için yolun ve pazarın güvenli olması gerekir.
Şu sıralar Rusya ile ABD, Avrupa’nın da dahil olduğu bir şekilde, pazarlar ve buralara erişim yollarını yeniden belirleme mücadelesi veriyor. Aynı zamanda Çin karşısında çıkarları ortak olup karmaşık bir ilişki yumağı içinde hareket ediyorlar da denilebilir.
Çin’in Kuşak Yol Projesi’ne yanıt olarak geçen yıl Londra’da toplanan NATO Liderler Zirvesi’nde açıklanan, gelişmekte olan ülkelere yapılacak altyapı yatırımları paketinde el yükselten ABD Başkanı Biden, rakamı 600 milyar Avro yaptı. Adı önce ‘Daha İyi Bir Dünya İçin Küresel İşbirliği’ olarak açıklanan ama bu yıl ‘Küresel Altyapı ve Yatırım İçin Ortaklık’ kısaca KAYO olarak güncellenen girişim için bizzat ABD 200 milyar Doları kamu kaynakları ve özel sektör hibelerinden karşılayacak. AB ise 300 milyar Avro koyacak. Fondan ilk yararlanacak projeler Angola ve Senegal’de yapılacak. Ayrıca Singapur ile Fransa arasında denizaltı iletişim altyapısı kurulması hedefleniyor.
Rusya doğalgaz, ABD güvenlik, Çin ise AB’nin tüketim mallarını karşılama kapasitesine sahip. AB’ye yönelik bu önermeler ile bunların tedarik/lojistik süreçleri çatışmaların da özünü oluşturuyor. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini cebe koyan ABD, benzetme uygun olursa; ‘okeye dönüyor.’ Öte yandan uçsuz bucaksız arazilerinden çeşit çeşit hammadde fışkıran Rusya’nın, topraklarına sığmayan, kaynakları yetersiz ve arayış içindeki bir Çin’in varlığını değerlendirmesi anlaşılır bir durum. Kaldı ki Rusya’nın Çin’i durdurma kapasitesi yok. Onun yerine Çin’i durdurma adımları atan ABD, böylece Rusya’ya da bir nevi ‘abi’lik ediyor. Çin’in başını ağrıtacak başka oluşumlara da giden ABD; Japonya, Güney Kore, Yeni Zelenda ve Avusturalya ile işbirliği yapıyor. Hindistan ile de arayışları sürüyor. Avusturalya, Yeni Zelenda ve Hindistan ile dörtlü (QUAD) yapılanması var.
Farklı pencerelerden farklı resimler görülse de eski lojistikçi bir büyüğüme göre Erzurum atasözü, ‘kumardan murat ütmektir’ der. Savaştan murat da bellidir. ABD, Rusya, AB, Çin ve tabi İngiltere arasında top çevirmek pek de kolay olmayabilir. Ama dünyanın tedarik gereksinimi var ve BM gözetiminde yapılan tahıl anlaşmasının da gösterdiği gibi Türkiye, dünya tedarik zincirinde altın halka olmak için her şeye sahip. Yeter ki yatırımını yaptığı, üretimini gerçekleştirdiği doğal ya da tarihsel süreçte sahibi olduğu şeyleri değerlendirebilsin. AB’ler, NATO’lar, BM’ler, vekaleten iş yürütenlerle sürdürülen mücadeleler arasında da olsa hakkını korusun, lojistikçilerine sahip çıksın. Yoksa ihracat da zenginlik de hayal...
İlker ALTUN
[email protected]
Kargohaber Dergisi (Sayı:283)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.