Kalabalıklaşan şehirlerde trafik en büyük sorunların başında gelirken, bu sorunun önüne geçmek için alternatif olarak gösterilen toplu ulaşım araçları ise yoğun çalışan nüfusa sahip şehirlerde özellikle sabah ve akşam saatlerinde kapasitesinin çok üstünde bir yükü omuzluyor. Toplu taşıma ve kent içi lojistiğin alternatifi olmaya aday araçlar ise gün geçtikçe gelişimini sürdürüyor. Dünyanın tüm ülkelerinde aralıksız devam eden eylemler iklim değişikliği ile mücadeleye daha fazla dikkat çekiyor Hızlı kentleşme, nüfus yoğunluğu, fosil yakıtlı araçların artışı, hazır yemek dağıtımı işletmeleri, e-ticaret hacminin artması daha çok karbon salınımının yayılmasına neden oluyor.
Yaşanabilir kentler için sürdürülebilir kent içi lojistik yöntemleri bulmak zorunlu hale gelirken tüm büyük lojistik firmaları elektrikli araç opsiyonlarını gözden geçirmekte. Bazı firmalar da araç filolarına elektrikli kamyonları ve minibüsleri çoktan eklemeye başladılar. Bir yandan da pratik ve kolay kullanımlı bisikletler, kentsel dağıtım sürecini kökten değiştirmeye hazırlanıyor. Son dönemde, bu çözümlerin başında Avrupa’da uzunca süredir kullanılan ve Türkiye’de giderek yaygınlaşan bisiklet ve scooter kiralama hizmetleri önemli bir yer tutuyor. Bu araçlar sayesinde karbon ayak izinin ve kirliliğin etkilerinin azalması beklenirken paylaşımlı kullanım modeli ile araç kalabalığının da önüne geçiliyor.
Kargo taşımacılığında alışık olduğumuz kargo kamyonlarının yerini elektrikli bisikletler almaya başladı. Boyutu itibari ile özellikle araç trafiğine kapalı alanlarda, trafiğin yoğun olduğu bölgelerde ve yaya dağıtımının zorlu olduğu noktalarda rahatlıkla dolaşabilen elektrik bisiklet, çevreye zarar vermemesi nedeniyle tercih sebebi oluyor.
Elektrikli Scooterlar İle Şehir İçi Seyahat
Elektrikli motorla çalışan bu araçlar, pedallı bisiklet gibi tamamen kas gücüyle çalışan ulaşım araçlarını kullananların kentlerin topografyalarıyla sınırlı kalmamasını sağlıyor.. Özellikle yerel yönetimlerin devreye aldığı paylaşımlı elektronik bisiklet ağları, bu trendin daha da yaygınlaşmasını sağlarken, özel yatırımcıların mikromobilite teknolojilerine yönelik yatırımları, bu kategori altında değerlendirilebilecek araçların artmasına ve çeşitlenmesine de kaynaklık ederek mikromobilite sağlayan araçların ulaşım sektöründeki payını büyütüyor.
Mikromobilite, son dönemlerde doğan bir kavram. Dört tekerlekli araçlar yerine elektrikli ve tek ya da iki tekerlekli araçlarla ulaşım anlamına geliyor. İlk olarak akla bisikletler geliyor, ancak bu kavramın en büyük temsilcisi elektrikli scooter. Dünyada pek çok Startup’ın hayata geçirdiği kiralama modeliyle kullanılmaya başlayan elektrikli scooter’lar, 1-2 yıl içerisinde milyar dolarlık bir ekonomi yaratmaya başladı.
Cihazları kullanabilmek için yapılması gereken şey çok basit; öncelikle Android veya iOS platformlarından uygulama indirmek gerekiyor. Harita üzerindeki en yakın aracı bulma ve cihazı aktifleştirmek yeterli. Bu adımdan sonra ise scooter üzerinde bulunan QR kodu telefon aracılığı ile okutma ve üzerinde bulunan fiziksel kilidi açmak için uygulamanın telefona SMS olarak gönderdiği 4 haneli kodu girmek gerekli. Kilit açıldıktan sonra araç yolculuk için hazır hale geliyor ve saatte ortalama 25 kilometre hızla yol alırken, dolu şarjla tek seferde 30 kilometre gidebiliyor.
Üzerindeki bir kutu içinde yüksek güvenlikli mobil iletişim ve GPS üniteleri bulunuyor. Bu sayede scooter’lar anlık olarak takip ediliyor. Çalınma riskine karşı scooter’ların konumları anlık olarak takip ediyor ve üzerinde bulunan cihaz ile uzaktan pasif hale getirilebiliyor.
Şarjı biten scooter’lar ise ekipler tarafından toplanarak operasyon merkezlerine götürülüyor ve şarj edilip tekrar kullanılması sağlanıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.