Dünya çapında 400 binin üzerinde çalışanı, 100 binin üzerinde aracı ve 500’ün üzerinde uçağı bulunan UPS, 58.2 milyar dolar ciro ile kapattığı 2014 senesinin ardından bu sene de büyüme bekliyor.
2001 yılında yüksek lisans eğitimi sırasında stajyer olarak girdiği UPS Avrupa Genel Müdürlüğü’nde aldığı uluslararası yöneticilik görevleriyle deneyim kazanan ve 2014 yılının son aylarında UPS Türkiye Genel Müdürlüğü görevine atanan Ufku Akaltan ile KargoHaber dergisi olarak özel bir görüşme gerçekleştirdik
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum ve çevre ülkelerde yaşanan sorunlara rağmen büyüme seviyesinin Avrupa ülkeleriyle aynı seviyede olduğunu aktaran UPS Türkiye Genel Müdürü Ufku Akaltan, 2 bin 800’e yakın çalışan, 900 civarında araç ve 210’un üzerinde şube ile 81 ilde dağıtım/toplama yaptıklarını ifade ediyor.
Günlük 18 milyon paket ve dağıtımı
Küresel olarak günlük 18 milyon adet paket ve doküman dağıtımıyla geçen yıl toplam 4.6 milyar adete ulaştıklarını söyleyen Akaltan, Türkiye’de hem yurtiçi hem yurtdışı kargo hem de kontrat lojistiği yapan bir portföye sahip olduklarını açıklayarak şunları söyledi: “ Yaşanan sorunlara rağmen Türkiye çok dinamik bir ekonomiye sahip. Küçük müşterilerden devasa dünya şirketlerine kadar hepsi bu ekonomi içinde aktif durumdalar. Yurtiçi ve yurtdışı arasında devamlı olarak ‘nerede büyüyebiliriz?’ diye düşünüyorlar. Bu yıl bir kaç tane önemli ekonomik değişim gerçekleşti. Bunlardan en önemlisi özellikle ihracatçıyı etkileyen bu Avro, dolar kalitesindeki değişiklikti. Doların değerlenmeye başlamış olması ihracat yapan şirketlerin maliyet tabanlarını yükseltmiş oldu, kar marjlarını da düşmeye götürdü. Buna birde politik durumu eklerseniz olumsuz bir hava çizmek mümkün görünüyor. Ancak biraz daha derine inmeye başladığınız zaman birçok şirket özellikle bizimle çalışan otomotivden tekstile perakendeye farklı ticaret hatlarına doğru yönelmeye başladığını görüyoruz. Bizim UPS olarak KOBİ ve büyük şirketlerin büyümeye nerede devam edebilirler sorusuna çok güzel cevabımız var; ‘Sorun değil biz nereye giderse aynı kalitede ve aynı güvenilirlikte hizmetimize devam ediyoruz.’ Dolayıcısıyla İngiltere ve Amerika pazarlarına oldukça enteresan büyüme sayıları görmeye başladık. Özelikle bizimle çok hatlı çalışan müşterilerimizin çoğu öyle bu esnekliği sağladılar. Dolayısıyla Avrupa’ya olan ertesi gün ki gönderiyi aynı güvenilirlikte dünyanın başka taraflarını da taşıyabiliyorlar. Bizim kendi açımızdan Avrupa’nın büyüme oranına baktığımız zaman 2 yıl arka arkaya yüzde 10’un üzerinde büyüdük, Türkiye olarak da ona benzer büyüme oranları yakaladığımızı söyleyebilirim.”
Üretim ve ticaretin gelişimi lojistiğin önemini arttırıyor
Üretim ve lojistikte global esnekliğin yakalanmaya çalışılmasının bir global trend olarak dünyanın her yerinde artarak devam edeceğini söyleyen Akaltan, Asya, Avrupa ve Amerika bağlantıları noktasında herhangi bir ithalatçı veya ihracatçının o tedarik zincirini tek başına yönetebilmesinin imkansıza yakın olduğunu da açıklayarak, sözlerine şöyle devam etti: “Şu an müşteriler ve tedarikçilerin tedarikçileri farklı ülkelerde olabiliyor. Avrupa içine baktığımız zaman Macaristan’dan, Polonya’dan daha doğuya doğru kayan tedarikçiler var. Dolayısıyla sürekli olarak tedarik zincirini ve ağınızı değiştirmeniz gerekiyor. Bunu da tek başına yapmanızın imkanı yok. UPS gibi dünyanın her ülkesinde aktif olarak faaliyet gösteren bir şirket açısından bu bizim için çok önemli bir fırsat. Müşterilerimize bu dönüşümde çok yardımcı olabiliyoruz. Ben; ‘Vietnam’dan alım mı yapılması gerekiyor? Sorun değil. Alım nereye gidecek? Doğu Avrupa’daki depoya girecek. O depoya girdikten sonra bir kısmı Almanya’ya karadan gidecek. Almanya’ya gittikten sonra bireylere dağılacak ama Fransa’ya gidecek olan yüklerin iş yerlerine şu ürünlerle gitmesi gerekiyor’ diyerek biz o tedarik zinciri ihtiyacını anlayıp ona göre hem hız hem maliyet anlamında en optimize çözüm üretebiliyoruz.”
E-ticarette yaşanan gelişmeler de mega trendlerin bir başka açısına işaret ettiğini kaydeden Akaltan, yurtiçindeki büyümenin Batı Avrupa’ya göre daha yavaş kalmasına rağmen ondan daha hızlı büyüyen uluslararası elektronik ticarete dikkat çekerek, “Uluslararası e-ticaret derken buna Türkiye’yi de katıyoruz çünkü Türkiye’de çok akıllıca uluslararası perakende işi yapan KOBİ’lerimiz olmaya başladı. Burada yapmanız gereken; satışı kurgulayacak bir web sitesinin uluslararası müşteriye ulaşabilecek şekilde dizayn edilmesi ve o ürünlerin web sitesinde söz verildiği gibi zamanında yerine ulaştırılması. Burada hem hedef pazarda bu iş nasıl yapılır ve son ürün nasıl ülkeye nasıl girer ve geriye nasıl döner konularında uzmanlık hizmeti verebiliyoruz. Bizim UPS olarak kattığımız değerlerin en büyüğü bütün bunların hepsini başarmalarını sağlamak” dedi.
Elektronik Ticaret Gümrük Beyannamesi girişimcilerin önünü açtı
Zor koşullar içinde bile girişimcilerin daha global düşündüklerinde ve doğru partnerlerle çalıştıklarında önlerinin açık olduğunu belirten Akaltan, şu örneği verdi: “Elektronik ticaretten Türkiye’deki KOBİ’leri bölgesel veya küresel olarak etkilemeye başlayan noktalardan biri de bu ETGB (Elektronik Ticaret Gümrük Beyannamesi)oldu. 150 kiloya veya 7 bin 500 Avroya kadar olan gönderilerde çok kolay bir ihracat gümrükleme süreci var. Formu eksiksiz olarak doldurarak müracaatı yapmaya başlıyorsunuz. Gümrük maliyetleri yok denecek kadar az. Müşterilerin bu konuda KDV iadesi almalarına kadar gidecek olan yolu da sağlıyoruz. Bu KOBİ’lerin ihracatını desteklemek anlamında devletin güzel bir hizmeti oldu. Bundan faydalanan yaratıcı firmalar hem teşvik alabiliyorlar hem de nakit akışı sağlayacak şekilde işlerini finanse etmeye de başlıyorlar. KOBİ olarak odaklanmanız gereken nokta işinizi büyütmek, nakit akışınızı yönetmek, finansal ihtiyaçlarınızı karşılamak ve doğru takımı kurmak. UPS platformunun sağlamış olduğu ‘siz kendi işinize odaklanın biz gerisini hallederiz, sorunları çözeriz’ yaklaşımı çok faydalı oluyor.”
Türkiye’nin de her ülkenin olduğu gibi kendine has unsurları, çalışma kültürü ve altyapısı olduğuna dikkat çeken Akaltan, Türkiye’de özellikle KOBİ’lerin Batı Avrupa ve ABD’ye oranla işletme sistemi ve donanım olarak biraz daha geride kaldığına dikkat çekerek bu anlamda Türkiye pazarına uygun son derece kolay kullanılabilir bir gönderi otomasyon programını müşterilerine sunduklarını ifade etti. Akaltan, Türkiye’ye özel, kurulumu ve uygulaması kolay UMO ismi verilen bu programla gönderi, irsaliye ve geri dönüşlerinizi çok rahat bir şekilde yönetildiğine de ifade etti.
“Türkiye’nin bu bölgenin lojistik merkezi olması vizyonu son derece yerinde”
Türkiye’nin bölgenin lojistik merkezi olması vizyonunu son derece yerinde bulduğunu da sözlerine ekleyen Akaltan, “Üçüncü havalimanı, 3. boğaz köprüsü, İstanbul’da bütün metro yapısı, demiryolları konusundaki vizyonların detaylı olarak paylaşılması çok yerinde ve ülke yönetiminde tepeden bu işin öneminin altını çizen projeler. Bu altyapılar artıkça da intermodal kullanım da artacaktır. Buraya limanları koyun limanlara karayolu ve havayolu bağlantılarını ekleyin Türkiye’nin çok potansiyeli olduğunu görmeye başlayacaksınız” dedi.
UPS’ten Avrupa’ya 2 milyar dolarlık yatırım
Türkiye’nin de içinde yer aldığı Avrupa pazarı içinde UPS portföyü açısından önemli bir yere sahip olduğunu ve gelecek 4 yıl içinde bu bölgeye 2 milyar dolarlık bir yatırım planlaması yapıldığını hatırlatan Akaltan, Türkiye’nin de önemli pazar olarak bundan faydalanacağını vurgulayarak, “Önümüzde 5 sene özellikle UPS’in uluslararası alanlarda Türkiye’nin de dahil olduğu pazarda daha hızlı büyüme stratejisinde ülkemiz önemli bir noktada duruyor” dedi.
Çevre hassasiyeti
UPS olarak bugün işimizi en iyi şekilde yaparken gelecek için de sürdürülebilirliği odaklanıyoruz. İlk olarak tepe yönetim sürdürülebilirlik iradesini koyarken, itibari yüksek kuruluşların onaylamış olduğu bir rapor uygulama sistemi ile sürdürülebilirlik konusunda ne yaptığımızı belgeliyoruz. Ayrıca operasyonumuzu ve elimizdeki bu global ağı en etkin şekilde yönetecek operasyonel teknikleri geliştiriyoruz ve son olarak da bütün bunlara yetebilecek teknolojik alt yapıyı yaratıyoruz.
2017 senesine kadar 1,6 milyar kilometre yok yapma hedefimiz var ve 2014 sonu itibariyle bu hedefler oldukça gerçekçi görünmeye başladı. Şu an bizim 5 binin üzerinde alternatif enerji kullanan aracımız var. Bu kilometreleri yapmamız için değişik araçlara ihtiyacımız var. Çünkü her alternatif enerji kullanan aracın ekonomisi, kullanım koşulları farklı. Elektrikli araçlar daha çok şehir içinde kısa mesafelerde kullanılabiliyorken aktarma merkezi ve çok yükün taşındığı noktalarda sıkıştırılmış doğal gaz kullanmak zorundasınız. Küçük operasyonlarda sıvılaştırılmış doğal gaza dönmeniz gerekiyor. Laboratuar yaklaşımıyla araçların geliştirilmesine katkıda bulunurken hem kendi operasyonumuzda hem de dünya açısından karbon salınımını azaltacak en optimum sistemi nasıl kurgulayarak sektöre de katkıda bulunuyoruz.
Sadece karayolunda değil karbon emisyonlarını düşürmek için hava taşımacılığında da adımlar attık. Tüm uçak kanatlarında olmayan kanatçıklarla modifiye ederek önemli değerlerde karbon salımı düşümü ve yakıt tasarrufu sağladık.
Yaptığımız bütün operasyonlar intermodal
Global açıdan baktığımızda işimizin gereği zaten kullandığımız intermodal yapı var. Buradan Amerika’ya gönderinizi karayolu üzerinden sizden paketi alıyoruz ve havaalanına ulaştırıyoruz. Havaalanından uçaklarla Amerika’ya gidiyor orada bölgesine ve hızına göre seçiminize göre ya kamyonlar kullanılıyor yerine göre de trenle yoluna devam ediyor. Bunu yapabilmek içinde tabiki planlama sistemine ihtiyaç duyuluyor. Oranlara baktığımız zaman bu modlar birbirleri içinde farklı maliyet avantajlarına sahipler. 1 kilometrede hareket ettirilen 1 ton yük için geçerli olarak; gemi trene göre yüzde 50 daha düşük maliyete sahip. Karayolu ise havayoluna göre göre 1/8 oranında daha düşük maliyetli, demiryolu ise karayoluna göre 1/4 kadar maliyetli. İntermodalı bahsettiğim hizmet beklentisi ve performansı, maliyet optimizasyonu içinde ülkelerin koşullarına göre de şekillendiriyoruz.
Hava kargo pazarı büyümeye devam edecek
Global lojistik ürünlerinin uzmanlara verilmesi mega trendler içinde büyürken bu durum hava kargo piyasasını da büyütüyor. Aynı zamanda global ekonominin büyümesi de buna ivme kazandırıyor. Global ekonomi ne kadar büyükse ve tedarik zincirleri ne kadar yaygın olursa hava ulaşımına o kadar ihtiyaç duyuluyor. Görmüş olduğunuz büyüme oranları havanın deniz ve karanın üzerinde büyüyor olması ki 2014’ün bu ilk yarısında hem deniz hem de kara taşımacılığını aşmış durumda. Bu bir mega trend olarak devam edecektir diye düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.