Son günlerin en önemli konularından biri haline gelen ‘afet lojistiği’ konunun uzmanları ve ilgili tüm kesimler tarafından ele alınarak, görüş ve öneriler paylaşıldı.
Türkiye’nin deprem ve diğer afetlere yönelik bir coğrafya üzerinde bulunması nedeniyle afet anından ziyade afet öncesi alınması gereken hazırlık ve zarar azaltma evrelerinin çok büyük önem kazandığını söyleyen UND İcra Kurulu Başkanı Mine Kaya, bu anlamda modern afet yönetiminin safhalarının ilki olan zarar azaltmadan sonra, sırasıyla arama kurtarma, ilk yardım iyileştirme ve yeniden inşaat safhalarının önem kazandığını kaydetti.
Yaşanan Van depremini örnek göstererek özellikle yardım malzemelerinin taşınması sırasında ne tür araca ihtiyaç duyulduğunun bilinmemesi, malların afet bölgesine ulaşıp merkezde toplandıktan sonra ihtiyaç duyulan yerlere ulaştırılması, gelen yardım eşyalarının envanteri, kime ne kadar verileceği gibi birçok soruya cevap verilemesinin çeşitli sıkıntılar yarattığını kaydetti. Kaya, bu noktadan hareketle özellikle lojistik sektörünün temsilcisi olan UND’nin bu sektöre hizmet eden kara yolu taşımacıları ile birlikte taşın altına el koymaya karar verdiklerini ve afet lojistiği yönetiminin gelişmesi için de bir proje hazırlamak üzere yola çıktıklarını söyledi.
Kadıoğlu: “Afet yönetimi bütün olarak ele alınmalı”
İstanbul Üniversitesi Afet Yönetim Merkezi Başkanı Miktad Kadıoğlu ise, Türkiye’de kurum ve kuruluşların yanında lojistik firmalarının da afete hazır olmaları gerektiğini belirtirken, afet yönetiminin dört temel ilkesi olduğunu ve bunun ilk evresi olan zarar azaltmada lojistiğin olması gerektiğini vurguladı.
“Lojistiğin sadece afetlere müdahalede düşünülmemesi gerekiyor. Lojistiğin öncesinde de mutlaka devrede ve sistemde olması gerekiyor. Dünyada zarar azaltma, risk azaltma afet yönetiminin en önemli konusudur ama Türkiye’de bu kısımlar pek yok daha çok müdahale iyileştirme konusu öne çıkıyor ve ülkemizde biz sadece bu kısmını yapıyoruz. Yani yıkım ve yara sarma ile meşgulüz lojistiği de buraya koymaya çalışıyoruz ama bu mümkün değil, lojistiğin daha öncesinden afet yönetiminde var ve olması gerekiyor” diyen Kadıoğlu, zarar azaltma, hazırlık, müdahale, iyileştirme aşamalarından oluşan afet yönetiminin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini kaydederek, Türkiye’nin afet yönetiminde başarılı olamamasının en büyük nedeninin bunu bir bütün olarak ele alınmamasından kaynaklandığını söyledi. Konu ile ilgili bir örnek veren ve Marmara Bölgesi’nin Türkiye’nin ekonomik olarak en canlı bölgesi olmakla beraber, lojistik sektörünün de en iyi yerleştiği bölge olduğunu hatırlatan Kadıoğlu şunları söyledi: “En kötü senaryo gerçekleşse ve İstanbul’da deprem olsa yaklaşık 100 bin kişi ölü ile beraber Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası’nın dörtte birinde kayıp anlamına geliyor. Bu kaybın içinde lojistik firmaları ve bu firmaların iş yaptığı diğer sektörlerde var. Kriz yönetiminden önce risk yönetiminin olması gerekiyor, riski yönetmemiz ve azaltmamız ondan sonra ortaya çıkan krizi yönetmemiz gerekiyor. Ama Türkiye’de tek başına kriz yönetimine önem verilmiş. Eğer biz afette krizi yöneteceğiz diye beklersek bunun altından kalkamayız. Afet yönetimine ilk ve en önemli yapılması gereken riski azaltmaktır, afetten sonra ihtiyaç ve etki analizi yapmanız gerekiyor.”
Kaya: “Afet lojistik daire başkanlığı kurulmalı”
Afet lojistiği ile ilgili önerilerini paylaşan O2 Yönetim Lojistik Danışmanlıktan Oruç Kaya, AFAD’ın bünyesinde afet lojistik daire başkanlığı kurulması gerektiğini belirterek, “Çünkü şu anda sadece Yönetim Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tek bir kelimeden bahsediyor ‘ulusal seviyede lojistik işleri yönetir, yapar veya yaptırır” diye. 2012-2023 Uluslararası deprem stratejisi eylem planımız var. Bunun içinde sadece tek bir yerde lojistik kelimesi geçiyor. Ben diyorum ki; ayrı bir lojistik planı hazırlanması lazım. Yılda iki kez bütün Türkiye’yi kapsayacak şekilde bir afet lojistiği tatbikatı yapılması gerektiğini düşünüyorum, bu başkanlık yardımları ve bunun akışıyla ilgili faaliyetleri tek elden yönetmeli. Afet sonrası gerekli bütün lojistik alt yapıyı oluşturup, tüm bu yapıyı özel sektör de dahil kullanmaya sınırsız yetkili olmalı, kurumlar arası iletişim ve koordinasyonu yönetmeli, dağıtıma destek için kamunun ve halkın lojistik konseptiyle eğitilmesini sağlamalı ve tabiî ki bu kuruluş akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarıyla desteklenmeli Deprem ve kurtarma tatbikatı yanında lojistik tatbikatı da yapılmalı” diyerek görüşlerini aktardı.
AKOM yetkilisi Nilay Ergenç ise konu ile ilgili yaptığı açıklamada, afet yönetiminin risk ve kriz yönetimi olmak üzere iki aşamalı bir yönetim sistemi olduğuna vurgu yaparak lojistikle ilgili çalışmaları her iki aşamada da etkin olarak sürdürdüklerini kaydetti. Büyükşehir Belediyesi’nin afet ve acil durum planında lojistiğin çok önemli olduğunu aktaran Ergenç, “Afet ve acil durum lojistiği insanları, kaynakları, yetenek ve bilgiyi afetlerden etkilenmiş afetzedelere yardım etmek için etkin bir şekilde mobilize eden süreçler ve sistemlerden oluşur. Bizim için aslında önemli olan sadece ulaştırma değil aynı zamanda afet öncesinde bizim acil durumlarda kullanacağımız ekipmanları sağlamak, malzemeleri stoklamak, acil durum tesislerini belirlemek, karşılıklı yarımlaşma antlaşmalarının yapılmasını, kaynak envanteri ve kaynak yönetim planlarının hazırlanması. Önemli olan plan yapmak değil, planlama süreci” diye konuştu.
Türk Kızılay’ının afetlere müdahale konusunda görevlerini yerine getirirken uluslar arası müdahalelerde fazla güçlükle karşılaşmazken yurt içinde bilhassa lojistik konularında iş birliği, iletişim, nakliye, basın ve halkla ilişkilerde güçlüklerle karşılaştıklarının altını çizen Kızılay yetkilisi Bayram Emir, bunun da kurum ve kuruluşlarla iş birliği kurgusunun, afet öncesi planlamaların, eğitimlerin ortak kültürü yakalayamamasından kaynaklandığını söyledi. Emir, lojistik planlamasının bölgesel, ulusal ve yerel düzeyde yapılması gerektiğini belirtti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.