Son olarak, Türk taşımacısını RO-LA kullanmaya iten nedenler Türkiye ile Avusturya arasında gerçekleştirilen KUKK Toplantısı’nda kendini gösterdi.
Türkiye’nin taleplerini kabul etmeyen Avusturya ile protokol imzalanmadı ve sorun yeni bir boyut kazandı.
Gelişmeleri, UND İcra Kurulu Başkanı olarak göreve başlayan Fatih Şener ile görüştük. Şener; Avusturya’nın ülkesinden geçen Türk treylerlerini RO-LA’yı kullanmaya zorlamasını bir ‘paradigma’ (ön kabul) olarak değerlendiriyor. Ayrıca, yıllardır devam eden bu uygulamanın değiştirilmesinin olanaksızmış gibi algılandığını belirterek, öncelikle konuyla ilgili tüm kesimlerin bu paradigmayı yıkması gerektiğini savunuyor.
Türkiye ile Avusturya arasında yapılan KUKK toplantısında protokol imzalanmadan toplantının sonlanmasına ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Normalde transit bir ülkenin karayoluna alternatif olarak nakliyeciye sunduğu treni kaldırınca, karayolunu tekrar açması gerekir. Macaristan bunun gereğini yapıyor ve Haziran 2013’te yapılacak görüşmelerde bize bu geçiş hakkını tanıyacak. Ancak Avusturya diyor ki; ‘Araçların bir kısmı Slovenya’dan gitsin. Maribor’daki hattın kapasitesini arttıracağım. Araçların bir kısmı da Trieste’ye gitsin, oradan Salzburg’a ulaşsın. ‘Maribor’dan 20 bin değil, 50 bin geçsin’ demek Slovenya adına da bir karar vermek anlamına geliyor. Avusturya’nın başka ülkeler üzerinde böyle bir hakkı yok. Sonra, ‘Neden böyle?’ diye sorgulayınca, yanıt olarak; ‘çevresel kaygılar’ öne sürülüyor. Eğer öyleyse, Euro 5 normundaki çekicilerin bekletilmesini nasıl açıklayabilirler? Avusturya’dan geçen Türk çekicileri Viyana’daki belediye otobüslerinden daha çevreci.
Avusturya; ‘doğal afet gibi olağanüstü durumlarda 12 saat bekletebilirim, 12 saati geçerse, beyaz belgeyle geçişe izin veririm’ diyor. Şu anda Maribor’da, bütün güzergahlarda 4 güne varan beklemeler var. Doğal afeti böyle tanımlamışken, ‘doğal afet için 12 saat demiştik, diğer hallerde sonsuz saat’ denilemez. Biz işte bu sorgulamayı yapmak istiyoruz. Neden sadece Türk araçları bekletiliyor?
“Biz, RO-LA’yı kullanmak istemiyoruz”
Avusturya, yıllardır Türkiye için belirlediği geçiş kotasını artırmıyor. 2000’li yıllarda adı U.N RO-RO bu engeli aşmak için RO-LA hattını sübvanse ediyordu. Türk taşımacılarının bu hatların daha iyi çalışması için ortaklık kurmaları ya da hatta doluluk garantisi verilmesi gibi seçenekler konusunda yaklaşımınız nedir?
Bizim, bu paradigmayı yıkmamız lazım. Madem öyle, Türkiye’ye gelen Avusturya araçlarını Kapıkule’de RO-LA’ya bindirelim ve İran’a kadar trenle taşıyalım. RO-LA’yı kullanan araçların yüzde 95’i Türk araçlarından oluşuyor. Biz, vebalı değiliz. En genç filoya sahipken bize vebalı muamelesi yapılmasını anlamıyoruz. Bu, haksız rekabete neden oluyor. Bulgaristan, Avusturya araçları Türkiye’den yük alıyor; Türk araçları RO-LA’ya binmek için kuyrukta beklerken yükünü boşaltıyor ve dönüş yükü için Türkiye’ye geliyor. Türk araçları ise ayda 2 sefer yerine 1,5 sefer yapmış oluyor. Bir de bunun gayri insani koşullarda bekleme ve ekonomik kayıp boyutu da var. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Dolayısıyla RO-LA hatlarının verimli çalışması bizi ilgilendirmiyor. Zaten RO-LA karlı olacaksa, karayolunun yanında bir alternatif olur ve ne zamanki Bulgarlar ve Romenler de RO-LA’yı kullanırlar; bizim için de iyi bir opsiyon haline geldiğini görmüş oluruz.
Avrupa’nın diğer ülkeleri açısından bakarsanız da bunun bir açıklaması yok. ‘Sadece Türkiye’den gelen araçları trene bindiriyoruz’ demek haksızlıktır. Türkiye’deki çekici ithalatçı ve üreticilerinin, ‘Bizim Euro 5 normundaki araçlarımızı bekletmek AB değerleriyle bağdaşmaz’ şeklinde bir deklarasyon yayınlatmalarını isteyeceğiz.
“Uluslararası anlaşmalar diyor ki; transit ülke geçişleri kolaylaştıracak”
Uluslararası anlaşmalara göre ülkeler transit geçişleri kolaylaştırmak zorundadır. Doğayı korumak isteniyorsa, bunun için uygun bir alternatif ortaya konulmalıdır. Bu seçenek ise her ülke aracı için eşit olmalıdır. Türk nakliyecisi 260 kilometrelik bir yol için 8 saat trenle gitmeyi ve 12 saat de beklemeyi kabul etmiş. Şimdi ise bu beklemeler iki günü aşıyor.
Avusturya, Türkiye’ye karşı niyetini net olarak ortaya koymalıdır. Amaç çevresel kaygı mı yoksa RO-LA şirketine para kazandırmak mı? İptal edilen hatta 25 bin aracımız taşınıyordu; bize önerdikleri yeni hatta ise 3 bin kapasite sunuluyor. Burada bir başka yanlış uygulama da Slovenya adına karar verilmesi. Yani Avusturya’nın doğası kıymetli de Slovenya’nın doğası kıymetli değil mi? Olayın bir başka boyutu ise Slovenya’ya salınan zararlı egzoz gazları Avusturya’ya ulaşmayacak mı? Topyekün herkesin bu uygulamanın yanlış olduğuna inanıp, olayın üzerine gitmesi gerekir.
RO-LA ile ilgili yeni bir söylemle ortaya çıkıyorsunuz. Bu konuda Türk taşımacılarının yaklaşımı nedir?
Bu yanlış politikalar kanıksanmış durumda. Ancak sorgulanmaya başlandı. Örneğin Türk treyler şoförleri, ‘Ben neden sırada bu kadar bekliyorum?’ sorusunu yüksek sesle sormaya başladı ve eylem yaptılar. Hatta ‘one minute’ diye pankart asmışlardı. Gerçekten de bu sürece ‘one minute’ demek ve olaya Başbakan seviyesinde müdahale etmek lazım.
“Türkiye’deki Avusturyalı yatırımcıların desteğini de isteyeceğiz”
2012 yılında Avusturya’ya ihracatımız bir milyar dolar, ithalatımız ise bir milyar 650 milyon dolar seviyesinde. Dolayısıyla yüzde 65 oranında Avusturya lehine bir durum var. Şu da sorulması gereken bir soru: ‘Benimle ticaret yapıyorsunuz ama bir yandan da ticareti engelleyici uygulamalar yapıyorsunuz. 2012 yılında Avusturyalı şirketler Türkiye’de 1,1 milyar Avro yatırım yapmışlar. Taşınan mallar Avusturya malları. Türkiye’de yatırım yapan bu şirketler nezdinde de girişimde bulunacağız ve desteklerini isteyeceğiz.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın sorun hakkındaki yaklaşımı nedir?
Bakanlığın bize desteği tam. Bunu KUKK toplantısında da net olarak gördük. Örneğin, toplantıda, ‘Bonus uygulamasına karşıyız. Devletler arasındaki ilişkiler denklik kapsamında yürümeli. Bize bonus verilmesi saygısızlıktır. Avusturya, transit ülke olma sorumluluklarını yerine getirmelidir’ denildi. Muhataplar da bugüne kadar olan tavırdan farklı bir tutum görünce şaşırdılar. Bize yine ‘500 yerine 600 belge verelim’ gibi adeta ‘minik şekerlemelerle’ gelmişlerdi. Bunu reddediyoruz dedik. Bu sorun karşısında kamu, sivil toplum örgütleri ve sektör basını olarak birlikte hareket etmeliyiz.
Şu anda Avusturya’nın tren şirketinin Türkiye nakliyecileri tarafından yaşatılması kavgası yapılıyor. KUKK toplantısında şoförlerimizin Maribor’da yaptığı RO-LA eyleminin görüntülerini heyete gösterdim. Tren şirketinin yetkilileri çok şaşırdılar.
Toplantıda Avusturya Nakliyeciler Derneği’nin yetkilileri, taşıma paylarının az olduğunu dile getirdi. Heyet başkanımız, bunun için önlerinde bir engel olmadığını belirterek, ‘gelin taşıyın’ dedi. Ben de ‘Avusturya nakliyecisi, Türk nakliyecisini yakalayacak güçtedir, avantajları vardır ama bu rekabeti Avusturya Hükümeti’nin, Türk nakliyecisinin ayağına pranga vurarak yapmayı beklemesi doğru değil. Serbest rekabet ve eşit şartlarda rekabet edelim.
“B planı sadece dikkatimizi dağıtır”
Türkiye’nin Avusturya karşısında B ya da C planı ne olmalı ya da sizce böyle planlara ihtiyacı var mı?
B planı sadece dikkatimizi dağıtır. Birisi bize makul bir gerekçe gösterene kadar kararlı olmalıyız. RO-LA hattı bir seçenek olarak sürsün. Bir hat verimli ise AB gibi serbest rekabetin olduğu bir yerde zorla desteklenemez.
Transit geçtiğimiz ülkelerle dış ticaretimiz açık veriyor. Bu bizim için avantaj. Yine aynı ülkeler çekici teknolojilerini üretiyorlar. Ayrıca Avusturya son yıllarda Türkiye’ye ciddi miktarda yatırım yapmış durumda. Türkiye’ye en fazla yatırım yapan ülkeler arasında Avusturya ikinci sırada yer alıyor. Bu anlamda bir lobi yapma fırsatımız da var. Ayrıca çevre lobileri de Euro 5 normuna sahip araçların trafikte dolaşması, diğerlerinin ise dolaşmaması konusunda aktif destek verebilir.
Bir başka olgu da Türkiye 90’lı yılların Türkiye’si değil. Artık IMF’ye borcunu sıfırlamış, kredibilitesi yükselmiş bir Türkiye’de yaşıyoruz. Siyasetin de bir dili var. Siyasetin devreye girmesi de önemli bir faktör olacaktır. Kamu otoriteleri konuya çok hakim durumda ve çok güçlüler.
Niçin sorusunu doğru şekilde doğru yerlerde sorarsak Avusturya’daki ilgili makamlardan da makul cevaplar alacağımızı düşünüyoruz. Sorunu, Başkanımız önderliğinde her platforma taşıyacağız. Rantabl olmayan bir hattı yaşatmak, Türk nakliyecisinin sorumluluğunda olamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.