İSTANBUL, 5-6 Kasım 2009 tarihleri arasında VII. Uluslararası Lojistik ve Tedarik Zinciri Kongresi’ne ev sahipliği yaptı. Yıldız Teknik Üniversitesi, Lojistik Derneği (LODER), Ahmet Yesevi Üniversitesi ve Polonya Katowice Ekonomi Üniversitesi tarafından The Marmara Oteli’nde düzenlenen kongrenin ana sponsorluğunu ise ICL İntercombi Transport & Logistics ve Netlog Lojistik Hizmetleri A.Ş. üstlendi.
Başlıgil: “Lojistik ve tedarik zinciri giderek önem kazanıyor”
VII. Uluslararası Lojistik ve Tedarik Zinciri Kongresi’nde ilk konuşmayı oturum başkanı Hüseyin Başlıgil yaptı. Başlıgil, konuşmasına kongrenin Yıldız Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirilmesinden dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı ve kongrenin her yıl bir Türk üniversitesi, bir yabancı üniversite ve Lojistik Derneği’nin işbirliği ile gerçekleştirildiğini ifade etti. Kongrenin geçmiş yıllarında katılımcı ve düzenleyici olan üniversiteleri de sayan Hüseyin Başlıgil; organizasyonun uluslararası düzeyde saygınlığa sahip olduğunun altını çizdi.
Başlıgil; bu yıl kongrede sunulmak üzere bildiri kitapçığında 73 makalenin yer aldığını, bildirilerin tedarik zinciri ve uygulamaları, tedarik zinciri yönetimi, lojistik yönetimi gibi çeşitli konuları kapsadığını sözlerine ekledi. Hüseyin Başlıgil, “Bu sayede katılımcılar, uygulayıcılar ve akademisyenlerin biraraya gelerek lojistik ve tedarik zinciri üzerine bilgilerini paylaşma ve tartışma imkanı bulacaklarına inanıyorum” dedi.
Başlıgil, sözlerine şu şekilde devam etti: “Günümüzün artan rekabetçi koşullarında lojistik ve tedarik zinciri giderek önem kazanmaktadır. Firmaların ayakta kalabilmeleri için iyi ve etkin bir tedarik zincir sistemi oluşturmaları gerekmektedir. İşletmelerin maliyetlerini minimize, karlarını ise maksimize etmek temel hedefleridir. Bunun sonucunda gereksiz stokları ortadan kalkacak, maliyetler düşecek, gelişen bilişim teknolojileri sayesinde müşterilere cevap hızı artacak ve böylece müşteri tatmini tam olarak sağlanacaktır” dedi.
Hüseyin Başlıgil, kongrenin düzenlemesine katkıları bulunan üniversitelere, LODER’e, sponsorlara, kuruluşlara ve kişilere teşekkür ederek konuşmasını tamamladı.
Tanyaş: “Rekabet yalnızca şirketler arasında değil, ülkeler arasında da yaşanıyor”
Başlıgil’den sonra konuşma yapmak üzere kürsüye gelen LODER Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tanyaş, VII. Uluslararası Lojistik ve Tedarik Zinciri Kongresi’nin İstanbul’da gerçekleştirilmesinden dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen bu kongrenin, organizasyonu yapan üniversitelere ve katılımcılara büyük katkılar sağladığına dikkat çeken Tanyaş, “LODER 2001 yılında lojistik sektöründeki profesyonellerin üyeliği ile kuruldu. Bu kongre, araştırmacıların ve öğretim üyelerinin bilgi alış verişinde bulunduğu ve konuları tartıştığı önemli bir platform. Sizinde bildiğiniz gibi rekabet yalnızca şirketler arasında değil, ülkeler arasında da her geçen gün artıyor. Lojistik maliyetlerini kontrol altında tutan ve en ekonomik çözümleri kullanan kurum ve kuruluşlar bu rekabetten güçlü çıkmaktadır” dedi.
Kisperska-Moron:“İnsanları yeni konseptlerle tanıştırmak çok zor”
Bağlı bulunduğu üniversite hakkında bilgiler vererek konuşmasına başlayan Polonya Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Danuta Kisperska-Moron; konuşmasının devamında üniversitenin 1991 yılında kurulan lojistik biriminde öğretim üyeliği yaptığını, aynı zamanda Polonya Lojistik Derneği’nin başkan yardımcısı olduğunu belirtti ve bu nedenle de Türkiye’de faaliyet gösteren LODER’e büyük sempati duyduğunu ifade etti. LODER’in çalışmalarını ne kadar zor olduğunu ve insanları çekip kendileri açısından ilginç olabilecek konseptlerle tanıştırmanın güçlüğünü çok iyi anlayabildiğini ifade eden Danuta Kisperska-Moron; bir gün Polonya’da da lojistik kongresi düzenlemeyi umduklarını ve Türkiye’deki kongrede kendilerini çok iyi bir şekilde misafir edenleri de ülkelerine davet edip ağırlamak istediklerini sözlerine ekledi.
Yüksek: “Herhangi bir üretim veya pazarlama operasyonu lojistik destek olmadan başarılamaz”
VII. Uluslararası Lojistik ve Tedarik Zinciri Kongresi’nin üniversitelerinin önderliğinde gerçekleştirilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başlayan Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek; lojistiğin 1950’lerden sonra iş hayatına damgasını vurduğunu hatırlattı ve “Dünya çapında tedarik, taşıma ve malzeme ihtiyacının artması bunun başlıca sebebidir. Türkiye’de ise 90’lı yıllarda küreselleşmenin artmasıyla birlikte işletmeler daha fazla ithalat ve ihracat yapmaya başlamışlardır. Böylece ulaştırma, firmalar için maliyet ve pazarda zamanında yer alabilme adına önemli bir faktör haline gelmiştir. Günümüzde herhangi bir üretim veya pazarlama operasyonunun lojistik destek olmadan başarılması mümkün değildir” dedi.
Günümüzün artan rekabetçi koşullarında lojistik ve tedarik zinciri yönetiminin ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin bir ölçüsü olduğunu belirten Prof. Dr. Yüksek; ticari ilişkilerin daima bilim ve uygulamanın gelişmesine neden olduğunu; Türkiye’de de imalat sektörü, karayolu, denizyolu, havayolu ve demiryolundaki gelişmelerin lojistik ve tedarikleme sektöründe de görüldüğünü ifade etti.
Yüksek; sözlerine “Tüm ürün veya hizmetlerin maliyetleri için olan lojistik maliyetlerinin kontrolü ve yönetimi akademik olarak takip edilmekte olup çeşitli yaklaşımlarla sürece katkı sağlanması hedeflenmektedir” diyerek devam etti.
Lojistik eğitimin temellerinin lise yıllarından itibaren atılmaya başlandığını ifade eden Prof. Dr. Yüksek; meslek liselerinde lojistik bölümlerinin, üniversitelerde ise akademik eğitim vermek üzere lojistik meslek yüksek okullarının kurulduğunu ayrıca lojistik mühendisliği yüksek lisans programlarının açıldığını hatırlattı.
Prof. Dr. İsmail Yüksek; sözlerini kongrenin yapılmasında emeği geçen tüm kişi ve kuruluşlara teşekkürlerini ileterek bitirdi.
Pfohl: “Küreselleşmenin odak noktası bölgelere göre değişiklik göstermeye başladı”
Lojistik ve tedarik zincirinin Asya, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde günümüzdeki durumu üzerine bir konuşma yapan Darmstadt University of Technology Öğretim Üyesi Hans-Christian Pfohl, sunumunun iki temel çalışmaya dayandığını ifade etti. Bunlardan birincisinin Alman Lojistik Derneği’nin trend ve stratejilerle ilgili yapmış olduğu bir çalışma olduğunu ve bu çalışmanın geçtiğimiz yıl yayınlandığını; ikincisinin de Avrupa Lojistik Derneği’nin her 5 yılda bir hazırladığı ve Avrupa’daki tüm lojistik ve tedarik zincirini ele aldığı çalışma olduğunu kaydetti.
Hans-Christian Pfohl, lojistik verimliliği denildiği zaman bunun lojistik maliyetlerinin hiç önemli olmadığı manasına gelmemesi gerektiğini hatırlatıp, “Fakat firmanızı ayrı kılmak istiyorsanız; lojistik yada tedarik zinciri yönetiminde gerçekten rekabetçi bir avantajınızın olması gerekiyor” dedi.
Lojistik ve tedarik zinciri yönetiminde geçmiş dönemlerde ortaya çıkan kavramların tarihçeleri hakkında katılımcıları bilgilendiren Hans-Christian Pfohl, bu yıl yayınladıkları çalışmayla tedarik zincirinin bölgeselleşmesi konseptini gündeme getirdiklerini ifade etti ve konseptin anlamını “Küreselleşme devam ediyor ama küreselleşmenin odak noktası bölgelere göre değişiklik göstermeye başladı” olarak özetledi.
Mega trendlerin lojistik üzerindeki etkileri
Kriz ortamında olsak bile küreselleşmenin sürdüğünü ve ileride de küreselleşmenin mega trend olarak lojistik üzerindeki etkisinin devam edeceğini ifade eden Hans-Christian Pfohl, “Ancak başka trendler de olacak; güvenlik, risk yönetimi gibi yöntemler çok önemli hale geliyor. Baktığımızda Almanya, Amerika ve Çin arasında bu konuda fazla fark olmadığını görüyoruz. Ayrıca düzenlemeler, uyum da önemli bir olgu olarak karşımıza çıkıyor ancak bu konuda Çin biraz daha geride kalıyor. Aynı zamanda kaynakların koruması ve çevresel konuların giderek daha çok önem kazandığını görüyoruz” dedi. Teknolojik yeniliklerin de önemli bir rol oynayacağını kaydeden Hans-Christian Pfohl, “Bu konunun ABD’de çok önemli bir etkisi olacak gibi görünüyor” diye konuştu.
Demografik gelişimlerin de çok önemli olduğunu hatırlatan Hans-Christian Pfohl; “Almanya’da ise demografik gelişimlere çok fazla önem verilmiyor gibi gözüküyor. Bu durumu anlayamıyorum çünkü biz, demografimizde birçok değişiklikler yaşıyoruz, nüfusumuz yaşlandıkça şehirlerde yeni ve daha küçük gruplar oluşuyor. Bu gruplar lojistik anlamda daha farklı taleplerde bulunuyorlar ve lojistik yapıyı etkiliyorlar ancak Almanya’nın bu duruma ABD veya Çin kadar önem vermediğini düşünüyorum” dedi.
Bu konuyu da Almanya, Amerika ve Çin bazında ele alan Pfohl, bugün olduğu gibi gelecekte de güvenilirlik, maliyet, beklenmeyen müşteri taleplerine cevap verebilme kapasitesi, esneklik, yenilikçilik ve kaynak kullanımını lojistik hedefleri olarak tanımlarken güvenilirliğin bunların içinde en önemli hedef olduğunun altını çizdi.
Lojistik maliyetleri
Lojistik maliyetlerinin tarihsel çizgisine bakıldığında geçmişte 5 yıllık dönemler arasında rakamsal olarak mutlaka düşüş yaşandığını ifade eden Pfohl, ancak bu periyodun Avrupa’da 2000 - 2003 yıllarından itibaren yaşanan krizle birlikte artışa geçtiğini ayrıca bazı özel dönemlerde düşüş yaşansa bile bundan böyle trend olarak lojistik maliyetlerinin Avrupa ve ABD’de mutlaka yükseleceğini belirtti. Hans-Christian Pfohl, Çin’deki durumunsa ABD ve Avrupa’ya göre farklılıklar gösterdiğini; üretimden gelen avantaja rağmen lojistikteki nakit akış döngüsü dezavantajlarından dolayı durumun kötü olduğunu ve lojistik maliyetlerinin Avrupa ile Amerika’nın neredeyse 2 katı civarında olduğunu kaydetti.
Lojistikte maliyeti etkileyen faktörler olduğunu söyleyen Pfohl, şöyle devam etti: “Bugün ve 2015’i karşılaştırmaya çalışırsak; itici güçler enerji ve yakıt maliyeti olacakmış gibi görünüyor. Bugün yakıt maliyetleri sabit kalsa bile uzun vadede artış göstereceğini düşünüyoruz. Ayrıca diğer bir faktörün düzenleme maliyetleri olacağını görüyoruz. Mesela Avrupa’dan ABD’ye taşımacılık yapmanız gerekiyorsa çok fazla belge gönderilmesi gerekecektir. Böylece düzenleyici faktörler toplam tedarik zinciri içerisinde artış gösterecektir. Yine bu çerçevede başka faktörler de olacak. Mesela Almanya’da 5 yıl öncesine kadar karayollarında kamyonlar için ücret alınmıyordu fakat şu anda ödeniyor bu da ek maliyet anlamına geliyor. Yani altyapıyı kullanıyorsanız ulaştırma ya da altyapı maliyetleri ortaya çıkacaktır. Başka bir konu olarak eğer güvenlik önemli bir faktör olarak ortaya çıkacaksa buda maliyeti artırıcı kalemler içerisine dahil olacaktır.”
Diğer trendler
Gelecekte karşılaşılacak diğer trendleri öncelikle tedarik zincirlerinin farklılaşması, tedarik zinciri yönetiminin sürdürülebilmesi ve bölgeselleşme olarak nitelendiren Hans-Christian Pfohl, 2008 ile 2013 yılları arasını değerlendirirken pazara girebilmek için gerekli anahtarın fiyat olduğunu ancak sadece fiyat odaklı çalışılamayacağını, ürün kalitesi ve performansının da önemli olduğunu belirtti. Hans-Christian Pfohl, fark yaratmak içinse firmaların “Tedarik zinciri gereklilikleri” olarak adlandırılan kendilerine özgü satış tekniklerini geliştirmeleri gerektiğini sözlerine ekledi ve bu kavramın 2013-2015’e kadar önemini koruyacağını açıkladı.
Lojistikçiler krize biraz geç yanıt verebildiler
“Lojistikçiler krizden sonra envanteri çok uzun tuttular” diyen Pfohl, “Satışlardaki küçülmeye kıyasla uzun vadede krizin etkileri envanter üzerinde azalacaktır” diyerek konuşmasını sürdürdü.
Bilginin lojistik firmaları için ne kadar önemli olduğuna da değinen Pfohl, “Tedarik zinciri yönetimi yaparken en önemli konu teknoloji değil, bilgi paylaşım istekliliğindeki eksiklik” dedi.
Farklı pazarlar için farklı tedarik zincirleri
“Tek bir tane tedarik zinciri değil farklı pazar serüvenleri için farklı tedarik zincirlerinizin olması ve bunların arasında eşgüdüm olması gerekiyor” diyerek sözlerine devam eden Pfohl, 3 yıl öncesine kadar eşgüdüm kelimesinin kimse tarafından bilinmediğini ve işbirliği kelimesinin kullanıldığını ifade etti. Amerikalı firmaların eşgüdüm kavramını yeterince kullanamamasından ve uygulamaya geçirememesinden dolayı bir miktar geri kaldıklarını ileri süren Hans-Christian Pfohl, eşgüdüm kelimesinin tedarik zincirinde önemli bir terim haline geldiğini vurguladı.
En iyi uygulamaya giden yolun atiklik, müşteri taleplerine yanıt verebilme ve bilgi sahibi olma gibi faktörlere dayalı olmakla birlikte; pazar içerisinde farklılaşma ve eşgüdümde bulunmadan geçtiğini kaydeden Hans-Christian Pfohl, sözlerine tedarik zinciri yönetiminde sürdürülebilirliğin önemini vurgulayarak devam etti.
Hans-Christian Pfohl, çevresel konularında tedarik zinciri yönetimi ve lojistik açısından önemini vurguladıktan sonra bölgeselleşmenin etkilerini anlatan verileri paylaşarak sunumunu tamamladı.
Şahap Çak: “5 milyon palet elleçliyoruz”
Lojistik Konferansı’nın konuşmacıları arasında ICL ve Netlog şirketlerinin Yönetim Kurulu Başkanı Şahap Çak da yer aldı. Dünyadaki ve Türkiye’deki ekonomik trendlerden bahseden Şahap Çak, sırasıyla ekonomide ve iş dünyasında prodüktivite, efektiflik ve kreatifliğin öne çıktığını söyledi.
Türkiye, Romanya ve Almanya’da grubun 7 şirketi ile lojistik hizmet verdiklerini belirten Çak, artık global rekabetin şartlarını algılayamayan firmaların ve ülkelerin ayakta kalma şansının olmadığını belirtti.
ICL ve Netlog olarak yılda 4 milyon ton veya 5 milyon palet yük elleçlediklerini önemle vurgulayan Şahap Çak, lojistik maliyetlerin ürünün fiyatının yüzde 10’u veya üzerinde olduğunu ifade etti.
Yaptıkları lojistik operasyonlardan da bahseden Şahap Çak, süt lojistiği konusunda enteresan bilgiler paylaştı. Her gün 2 bin ton süt topladıklarını belirten Çak, “Aynı zamanda bu sütlerle üretilen ürünlerin dağıtımını da yapıyoruz. Glükoz, dökme yağ, bisküvi vb. gibi pek çok mamül taşıyoruz” dedi.
İstanbul Tuzla’da 150 bin paletlik lojistik tesis inşaatına 2010 yılının Mart ayında başlayacaklarını söyleyen Şahap Çak, bu sayede yılda 3.600.000 dolar tasarruf sağlayacaklarını belirtti.
Gökalp Çak: “Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türk Cumhuriyetleri hedef pazarlarımız”
ICL İntercombi’nin yaptığı atılımlar ve vizyonu nedeniyle kısa sürede çok yol aldığını belirten ICL İntercombi Yönetim Kurulu Üyesi Gökalp Çak; Amerika, Avrupa gibi doymuş ve keşfedilmiş pazarlar yerine gelişmekte olan ve yeniliklere açık pazarlara odaklandıklarını söyledi.
Türkiye’nin yanı sıra Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türk Cumhuriyetleri’ni hedef pazarlar olarak belirlediklerini önemle vurgulayan Gökalp Çak, “Yeni dünya düzeninde öne çıkacak farklı bölgeler ve ülkeler olacak. Türkiye’nin komşu ülkelerinden biri olan İran, bizim önem verdiğimiz pazarlardan biri. İran’da gerekli incelemelerimizi yapıyoruz ve orada ofis açmak ya da şirket kurmak için harekete geçmeye hazırlanıyoruz” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.