Dönem dönem ülkelere göre değişiklikler yaşandığı oldu. Konjonktür dolayısıyla yaşanan sıkıntılar da bir şekilde aşıldı. Her ülke için ayrı ayrı vize alma zorunluluğuna karşı, belli ülkelere tek vize ile geçilebilmesine olanak sağlayan Schengen uygulaması, önemli bir kolaylık olarak ortaya çıktı. Ancak, kapsam dahilindeki ülkelerin yalnızca kendileri açısından değil, birbirine karşı da sorumluluk yüklenerek verdiği Schengen vizesini almak, giderek zorlaştı.
90’lı yılların başında Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) özellikle sürücü vizeleri konusunda birçok girişimde bulundu. Bu amaçla büyükelçilik ve konsolosluklarla görüşmeler yapıldı, protokoller imzalandı ve çeşitli kolaylıklar elde edildi. Örneğin Almanya ile başlayan “sürücülere toplu vize alma” hizmeti, UND bünyesinde kurulan bir ofis tarafından uzun süre başarıyla yürütüldü. Ardından Avusturya, garanti mektubu verilen İtalya, İngiltere ve bir dönem Rusya için sürücülerin vize işlemlerini takip etme hizmetini sürdüren UND’nin yanı sıra Ulaştırma Bakanlığı da devreye girdi. Romanya ve Bulgaristan, Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı tarafından yılbaşında verilen toplu treyler şoförü listelerini esas alarak ve buna göre değerlendirme yaparak, daha hızlı ve kolay vize verdi. Sonraki dönemlerde Bulgaristan ve Romanya’nın AB’ye katılması, Schengen ortak vizesi, IDATA’nın hizmete girmesi derken, UND vize hizmetine son verdi.
Bugün vize almak bir yana, vize evraklarını teslim etmek üzere “sıra alma sırası” için bile günlerce beklemek gerekiyor. Sıra verme işlemi durdurulduğunda, herkes sıra kayıt açılışını takip ediyor, açılır açılmaz aşırı bir yüklenme yaşanıyor 1, 2 hatta 3 ay sonrasına gün veriliyor. Başvuruda istenen evraklar sıradan bir Avrupalı’dan, bir Alman, bir Fransız vatandaşından talep edilse, asla vermeyeceği gibi, ısrarla istenmesi halinde, belki de mahkemeye gidip şikayetçi olacak ve ‘benden bu evrakların istenmesi insan haklarına aykırı, evrensel seyahat özgürlüğünü kısıtlayıcı ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin haklarıma karşı suçtur’ şeklinde tepki gösterecektir. Bir Türk vatandaşı ise, zorunlu olarak, tamamen özel bilgiler içeren evraklardan oluşan koca bir dosya ile aracı kurumun yolunu tutuyor. Büyükelçilik bir yana, konsolosluklar bile vatandaşlarımızı kapısına yanaştırmıyor.
Geçmişte bayramlar ve uzun tatil dönemlerinde yığılmalar olsa da hiçbir zaman son dönemlerdeki kadar yoğunluk yaşanmadığı bir gerçek. Bu nedenle konsolosluklar personel artışına gitmek durumunda kalıyor. Vize başvuru ücretleri 80 Euro dolayında. Konsoloslukların aynı zamanda bütçelerini toparladıkları bu ücretlerin yanı sıra, aracı kurumlar da, ortalama 40 ile 80 Euro dolayında aracılık hizmeti ücreti alıyorlar. İngiltere gibi 200 pound verince randevu sorunu yaşamadan ve sıra beklemeden vize alınabilen ülkeler de var elbette; ama bu genel bir çözüm değil.
Vize hizmetlerinde çalışanlar, yoğunluğun son yıllarda giderek arttığını dile getirirken, bunda talep artışı kadar, incelemelerin daha sıkı yapılmasının de etkili olduğunu savunuyorlar. Türkiye’nin kolayca göç edilebilen bir ülke olması, çok sayıda yabancının aynı kolaylıkla TC vatandaşlığına geçebilmesi, sonra daha da kolaylıkla isim değişikliğinde bulunması, zaten zor vize alan ‘öz hakiki’ TC vatandaşlarının işini daha da zorlaştırdı. Son zamanlarda Türkiye’de hizmet veren konsolosluklardan vize alıp yurtdışına kapağı atarak iltica edenlerin çoğunluğu Ali Kaya, Ahmet Demir gibi ülkede yaygın olarak kullanılan isimlere sahip. Bu durumun, TC vatandaşlığına geçtikten sonra ismini değiştirenlerin tercihi nedeniyle ortaya çıktığı anlaşılıyor. Şecere araştırması yapamayan konsoloslukların istediği evrakları artırması, evrakların incelenme süresinin uzaması ve ancak bu sayede iltica taleplerinin önüne geçilmeye çalışılması gibi nedenler bir araya gelince, kuyruklar uzuyor, beklemeler artıyor, vize başvuruları eziyete dönüşüyor, caydırıcılık artıyor.
Gri pasaport ile yurt dışına çıkıp, yurda dönülmediğine varan söylentiler ayrı bir konu. Türk gençlerinin, özellikle de meslek sahibi olanların, yurt dışına kapağı atma eğiliminde artış olduğunu da biliyoruz. Turizm hareketleri açısından bakıldığında ise, yabancıların Türkiye’de daha ucuza tatil yapabilmesi, Türkler açısından bazı ülkelerin daha cazip tatil olanakları sunmasıyla birleşince, belki de vatandaşların kolayca Schengen vizesi alamaması, turizm dengesi ve genel ekonomi açısından olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak iş adamları ve şoförler söz konusu olunca işler böyle yürümüyor.
Firmaların vizesi olan şoför bulamaması, vizesi bulunan şoförlere olan talebi artırıyor. Zaten şoför bulmakta zorlanan sektörün bir de vizeler nedeniyle uzun süre ülke içinde beklemek durumunda kalan şoförlerini işte tutması da ayrı bir yük getiriyor. Doğrudan şoföre yönelik yaş, özel sertifika vb kısıtlamalar da eklenince, ortaya çıkan maliyetin ihracata yansıması kaçınılmaz hale geliyor. Şoför vizeleri özel bir durumdur, vizelerdeki genel haksızlıklardan öte, şoförlere yönelik bu uygulamalara doğrudan karşı çıkılması gereklidir.
İlker ALTUN
[email protected]
Kargohaber Dergisi (Sayı:304)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.